11 Eylül Çatlaklarında Hangi Karanlık Senaryo Gizleniyor?

Görünenin Ardında Saklanan Hesap Ne? Unutulan Detaylar Neyi Anlatıyor?

11 Eylül saldırıları, sadece terör eylemi miydi, yoksa insanlığın üzerine çöken küresel kabusun başlangıcı mıydı? Sorular, resmi anlatının ardındaki sis perdesi aralandığında, zihinleri bulandıran ve vicdanları rahatsız eden çelişkilerle dolu tabloyu gözler önüne seriyor. Olay, sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı, özellikle bizim coğrafyamızı derinden etkileyen, sonuçları hala süren büyük operasyonun başlangıcı niteliğindedir.

Resmi Söylencenin Çatlakları ve Mühendislik İmkansızlıkları

Resmi makamların 11 Eylül‘e dair sunduğu tablo, her geçen gün daha fazla sorgulanmaktadır. Dünya Ticaret Merkezi 7’nin, serbest düşüş hızında çökmesi, mühendislik ve fizik yasalarına meydan okuyan durumdur. ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nün (NIST) çöküşle ilgili verileri “kamu güvenliği” bahanesiyle gizlemesi, şüpheleri artırmaktadır. Hatta eski çalışanlarından birinin, gerçeğin kasıtlı olarak bastırıldığını açıklaması, resmi söylemin ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne sererken, basit ihmalden ziyade, organize örtbasın ve derin komplonun işareti olarak algılanmaktadır.

Kanıtların Esrarengiz Kayboluşu ve Adaletin Eğilip Bükülmesi

Olayların ardından kanıt yok etme furyası, akıllara durgunluk vermektedir. Saldırılardan yıllar önce hava korsanlarını tespit eden Able Danger soruşturmasına ait devasa veri yığınları, Savunma İstihbarat Teşkilatı tarafından imha edilmiştir. 11 Eylül içeriden öğrenenlerin ticaretiyle ilgili kritik kayıtlar, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından yok edilmiştir. CIA’nın mahkeme kararına rağmen işkence seanslarına ait 92 video kasetini ortadan kaldırması ve eylemin cezasız kalması, adaletin nasıl eğilip büküldüğünü açıkça göstermektedir.

Hava trafik kontrolörlerinin kasetlerinin kaybolması, o günkü kaosun ardındaki sır perdesini kalınlaştırmaktadır. Adalet Bakanlığı’ndaki üst düzey yetkilinin, yerdeki çelik kalıntılarının hızla kaldırılmasında oynadığı rol, delillerin karartılmasına yönelik organize çabanın varlığını düşündürmektedir. Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin buharlaşması ve toz haline gelmesi, sıradan yangınla açıklanamayacak, “teknolojik sihirbazlık” olarak nitelendirilen olayın varlığına işaret etmektedir.

El Kaide Perdesi ve Küresel Stratejilerin Arkasındaki Gerçekler

Usame bin Ladin’in 11 Eylül’deki rolü, resmi anlatının en zayıf halkalarından biridir. Saldırılarla ilgisi olmadığını defalarca reddeden bin Ladin’in, daha sonra manipüle edilmiş videolarla sorumluluğu üstleniyormuş gibi gösterilmesi, kurgunun parçası olduğunu düşündürmektedir. Bazı iddialara göre, bin Ladin istihbarat varlığıydı ve “El Kaide” anlatısı, oryantalist figür tarafından “Batı’nın yeni düşmanı” olarak yaratılan kurgu stratejisi, Soğuk Savaş sonrası dönemde “medeniyetler çatışması” paradigmasını teşvik ederek, küresel güç dengelerini yeniden şekillendirmeyi hedefleyen “hiç bitmeyen savaş” kültürü, dünyanın en zenginlerini zenginleştirme amacına hizmet etmiştir.

Derin Devletin Gölgesi ve Ekonomik Çıkarların Rolü

11 Eylül saldırılarının ardında, daha derin güçlerin olduğu iddia edilmektedir. Örneğin Pentagon’da kaybolan 2,3 trilyon doların akıbeti, savunma bakanının 10 Eylül 2001’de ilan ettiği “savaş”ın gerçek amacı ve 11 Eylül sabahı sergilediği tuhaf davranışlar, derin devletin olaylardaki rolüne dair şüpheleri artırmaktadır.

ABD Başkanlık Acil Durum Operasyon Merkezi’ne (PEOC) giriş zamanına ilişkin çelişkili ifadeler, resmi makamların tutarsızlığını gözler önüne sermektedir. Hükümetin, en hassas veritabanlarına arka kapı erişim sağlayan Ptech yazılımını kullanması ve firmanın terör listesinde olmasına rağmen faaliyetlerine devam etmesinin yanı sıra kaçırılan uçakların uzun süre engellenmeden seyretmesi ve Pentagon’un o günkü tepkisi hakkında yalan söylemesi, karmaşık ağın sadece parçasıdır.

Medya Manipülasyonu ve Türkiye’ye Yansımaları

Medya, 11 Eylül sonrası kamuoyunu şekillendirmede ve resmi anlatıyı pekiştirmede kilit rol oynamıştır. Propaganda teknikleri, “bin Ladin masalını” halka satmak için ustaca kullanılan psikolojik operasyon, küresel yönetimde belirli gücün hegemonyasını sağlamayı amaçlamıştır. Olaylar henüz devam ederken, eski başkanın televizyonda “İslami Teröre Karşı Savaş” çağrısı yapması, operasyonun önceden planlandığına dair güçlü işaret olarak yorumlanabilir. Medyanın 11 Eylül sonrası Arap ve Müslümanları tasvir etme biçimi, kamuoyunu belirli ülkenin Batı Asya’daki İslami nüfusları zayıflatma, bölme ve domine etme kampanyasına destek yönünde etkilemiştir.

Türkiye, küresel satranç tahtasında önemli konumda bulunmaktadır. 11 Eylül sonrası şekillenen “teröre karşı savaş” söylemi, bölgemizde istikrarsızlığı artırmış, vekalet savaşlarını körüklemiştir. Ülkemiz, karmaşık jeopolitik denklemin doğrudan parçası haline gelmiştir. Bugün sınırlarımızdaki çatışmalar, mülteci akınları ve terör örgütlerinin yükselişi, 11 Eylül’ün dolaylı sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Milli güvenliğimiz için ciddi tehditler oluşturan gelişmeler, toplumumuzun sosyal ve ekonomik yapısını derinden etkilediği küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda şekillenen olayların, yerel dinamikler üzerindeki yıkıcı etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.

Aslıhan DEMİR
Küresel İfşa

Yazar