Roma İmparatorluğu’nun kurucuları birbiriyle ilişkili Sümer, Babil ve Mısır soyundan geliyordu.
Kendi dinlerini Hıristiyanlığa dahil eden Roma Kilisesi’ni kurdular, ancak kendileri asla Hıristiyan olmadılar. İmparatorluk yayıldıkça, soylu aileler Avrupa’ya göç etti ve Mısır soyuyla birleşerek Avrupa’nın ana aileleri ve aristokratları haline geldi. Roma, Londra ve Babil güçlerinin ana merkezleri haline geldi ve Roma’daki Vatikan ağı Hıristiyanlık adına her şeyi kontrol altında tuttu.
Halk ayaklandığında, düzeni ele geçirdiler ve siyaset, bankacılık, ticaret, askerlik, bilim, tıp ve eğitim yoluyla gücü ve toplumu korumak için yeraltına indiler. Bu torunlar Sümer, Babil, Mısır ve Avrupa’daki sömürge devletleriyle küreselleştiler. Zamanla Roma İmparatorluğu atalarının topraklarını Müslümanlara kaptırmış, Endülüs ve Osmanlılar tarafından kuşatılmış ve tekrar ayağa kalkacağı güne kadar tamamen yeraltına çekilmesine neden olmuştur.
1200’lerin başında Kudüs için düzenlenen Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis ve Kudüs yağmalandı ve ataları kutsal emanetlerini Avrupa’ya taşıdı. Osmanlı İmparatorluğu ve Endülüs, 1492’ye kadar yaklaşık 400 yıl boyunca yeraltında faaliyet gösterdi. Endülüs’ün yıkılmasından sonra diğer kıtalara seferler düzenlediler ve oradaki insanları katliamlar yaparak sömürdüler.
Bu şeytani torunlar, Nuh Tufanı’ndan önceki Altın Çağ’da kurdukları gizli örgütler aracılığıyla egemenliklerini tüm dünyaya yaydılar. Bu insan karşıtı toplumları yöneten Kara Rahipler Konseyi’nin Tufan sonrası versiyonu Roma yakınlarındaki bir kilisede kurulmuş ve tıpkı Tufan öncesi ve sonrasında Sümer, Babil ve Mısır’da olduğu gibi büyücülük ve sihirle ilgili “Gizli Okullar” adı altında gizli faaliyetlerini sürdürmüştür.
Bu şeytani soy ailelerinin tek dayanağı insanları büyü ve sihirle manipüle ve kontrol etmekti…
Şeytani soy aileleri insanları manipüle etmek ve kontrol etmek için büyü ve sihir kullandılar; iyiler bu bilimleri insanlığın yararına, kötüler ise kendi güçleri için kullandılar. Firavunlar, Nemrutlar ve diğerleri gizli okullarda kara rahiplerin etkisi altında eğitilmişlerdir. Kara büyü dinleri etkilemiş, fiziksel ve metafiziksel alanları felce uğratmış ve soylu aileler bu bilgileri elde etmeye çalışmışlardır.
Kabala ya da simya, seçkin aileler tarafından nesnelere uygulanan büyü ve sihir yoluyla insanları kontrol etmek için kullanılan eski bir büyü bilimiydi. Bu seçkin aileler, fethettikleri topraklarda kadim bilgilere sahip insanları öldüren peygamber katilleri olarak biliniyordu. Gerçek bilgi sahiplerini ve bilgilerini algı operasyonlarıyla itibarsızlaştırarak yok olmalarına ya da itibar suikastlarıyla toplumdan dışlanmalarına neden oldular.
Geçen yüzyılda bu aileler Avrupa’da ve diğer ülkelerde birçok devletin yönetimini ele geçirerek tek dünya devletinin kurulmasına öncülük ettiler. Kan bağları sayesinde güçlendiler ve bilginin kontrolünü tamamen ele geçirerek insanları ve inananları cahil bıraktılar ve onları gönüllü köleler haline getirdiler. Tüm kadim bilgiler müzelerde, yeraltı şehirlerinde ve kontrolleri altındaki diğer gizli yerlerde saklandı. Yerin üstünde, kadim bilginin fiziği, geleceği yok etmek nihai amacıyla inceleniyordu. Kara büyü insanların gerçekliğe gözlerini kapamalarına ve sanal olana aşık olmalarına neden oldu.
Bu soy, insanların bildiklerini bilmelerini istemiyor…
Soy, insanlardan intikam almak ve onları kötülükle köleleştirmek için dinleri ve bilgiyi kontrol etmeye çalışır. Aklı ve algıyı kontrol altında tutmak için dini güçlü bir araç olarak kullanırlar. ‘Bunu okumayın’, ‘bunu yapmayın’, ‘bunu yazmayın’, ‘bunu söylemeyin’ gibi söylemler insanların sorgulamasını ve gerçeği bilmesini engellemek için kullanılır. Bu sistem, insanlığı yıllarca başarıyla kandıran koşulsuz itaat ve boyun eğmeye yol açmaktadır.
Soy, din kullanımına son vermiş ve sorgulanmayan bölüme siyaset, hukuk ve bilim de eklenmiştir. Yıllardır bu yöntemle insanlığı başarıyla kandırdılar. Ancak sorgulanmayan alana siyaset, hukuk ve bilim de ekleneceği için artık din ile kandırılamayacaklar.

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.