Pandemilerin Küçük Fauci’leri

Planlı pandemi sürecinin tekrarlanmamasının yolu Dr. Fauci’nin dünyanın dört bir yanına dağılmış “yerel çırakları”nı iyi tanımaktan geçer…

Planlı Pandemi dönemi, medyanın güçlü etkisi altında, küresel elitlerin çıkarlarını destekleyen ve halkın manipülasyona karşı savunmasız kaldığı bir zaman olarak görülebilir.

Bu süreçte, toplumların bilgiye erişim şekilleri ve bu bilgilerin yorumlanması, Küresel Elitlere hizmet eden çeşitli güç odakları tarafından şekillendirilmiştir. Planlı pandemi, sadece bir sağlık krizi olarak değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve siyasi dinamikleri derinden etkileyen bir olay olarak tarihe geçmiştir.

Tıp dünyası, son zamanlarda özellikle Birleşik Devletler Kongresi’nin sorgulaması altında olan Dr. Anthony Fauci’ye odaklanmış durumda. Dr. Fauci, geniş çaplı bir “BM bilimsel programı” yöneticiliği yapmış ve bu süreçte, hayal gücünü zorlayacak yalanlar ve zararlarla suçlanmıştır. Dr. Fauci, Kongre önünde Covid-19’un kökenleri ve planlı pandemiyle alakalı sorgulama ve suçlamalara karşı “üç maymun” stratejisiyle ifade vermiştir.

Peki Türkiye de küçük Fauciler var mıydı?

Pandemi, küresel insanlık için bir sınav olmuştur. Planlı bir şekilde pandemi dönemini yönetenler, toplumun büyük bir kısmını bu zorlu sürecin gerekliliğine ikna etmiştir. Ancak, bu süreçte farklı görüşleri olanlar, sorgulayan ve tartışanlar, toplum tarafından dışlanmış ve hatta ayrımcılığa uğramıştır. Bu durum, karantina gibi önlemlerin gerekliliğini sorgulayanları, toplumun gözünde kabul edilemez karantinayı hak eden cüzzamlı haşereler muamelesi görmesi gereken insanlar konumuna getirmiştir.

Tıbbi-endüstriyel kompleksin, Big Pharma tarafından finanse edildiği ve Türkiye’de de dahil olmak üzere dünya genelinde sorgulamaya karşı direnç gösteren bir zeka saldırısı kompleksi oluşturduğunu artık kabul edilmesi gerekiyor.

Özellikle, aşılanmış bireylerde görülen kan pıhtılaşması ve pulmoner emboli vakalarının artışı, bazı doktorların bu durumları “uzun COVID” ile ilişkilendirmesi, kabahati big pharmaya değilde aşılanmış bireylere yükleme gayretleri gözden kaçmış değildir. Ancak, Big Pharma’ya yönelik covid -19 dönemine ait eleştiriler daha inandırıcı ve sağlam verilerle temellendirilmiş olduğu belirtilmekte fayda vardır.

Big Pharmanın yeni araştırmaları ve özellikle psikiyatride ilaç kullanımının ve tavsiye edildiğine yönelik iddialar meseleside önemlidir. Burada önemli olan tıbbın yozlaşmasını ve kâr odaklı uygulamaların potansiyel artışıdır.

Ancak Planlı Pandemi sürecinde Türkiyede ortaya çıkan bir becerinin gelişmesinden değinmeden geçmemek önemlidir.

Pandemi sürecinde planlı bir şekilde başlayan ve günümüzde daha da gelişen reçete yazma becerileridir. Buna yönelik, sosyal medya platformlarında konuşulanlara göre planlı pandemi döneminde pcr testi ve covid aşı karşıtı olan bazı göğüs hastalıkları uzmanlarının ruhsal bozukluklar için verilmesi gereken ve eczanelerde satılması beklenen ilaçları yüksek fiyatlarla kendi muayenehanelerinde sattıkları yönünde. Sağlık bakanlığının bunları ihbar kabul edip araştırma başlatıp başlatmadığı bilinmiyor.

Planlanmış pandemi sürecinde, Türkiye’de PCR testi ve mRNA içeren COVID aşısı konusunda aşı karşıtı görünen birçok doktorun büyük kazançlar elde ettiği biliniyor. COVID-19 adı verilen virüsün aslında var olmadığını (binlerce yapılan araştırmalarda bunu destekliyor artık) bildikleri halde, “covid virüsünden korunma” adı altında tuhaf tedavi yöntemleirnden tutun, organik koruma haplarına kadar çeşitli tıbbi ürünler satmaya çalışan tanınmış doktorlar ve onaylı şifacıların işlerini genişleterek hastaneler açtıkları görülmeye devam ediyor.

Bu dönemde, art niyetli kamu görevlilerinin ve akdemisyenlerin nasıl kişisel kazançlar sağladıkları hala tartışılmakta. Öyle ki, Rönesans dönemi hükümdarları tarafından yönetilen ve finansal dolandırıcılıkla anılan Floransa’daki bankerlerin eylemleri, onların yaptıklarını gölgede bırakabilir.

Tıbbın semptomatik olmayan ve psikososyal etkilerinin propagandacıları BigPharma tarafından daha iyi takdir edilmiş olsalarda, bu propagandacı manipülasyon ustaları kitleleri kasıtlı olarak ustaca yolunacak potansiyel kerizler haline getirmişlerdir. Bu süreçte, insanlarımız değersiz varlıklarmış gibi göstererek zihinlerimize karşı sinsi ve zeki ikna yöntemleri kullanmışlardır. Bu tür çabalar, bugün detaylı bir şekilde incelenmeli ve gerekirse “Küçük Fauciler” tek tek kamuoyuna açıklanmalıdır.

Eğer bu adımı şimdi atmazsak, yarın bir otobüsün güvenilir olmayan dikiz aynalarına mahkum olmuş sürücüler gibi hissedebiliriz. Ancak PR, rant ve çıkar peşinde koşmak yerine, gerçek uğruna mücadele eden kadrolar kurabilenler barış ve iyiliğin korku ve savaşa galip geldiği bir dünyayı inşa edebilirler.

Bu makale; insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. Bunlara izin vermemek, onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.