Suriye; Ortadoğu’nun Kanlı Satranç Tahtası

Suriye Üzerinden Küresel Güçlerin Büyük Planı…

Ortadoğu, tarih boyunca kaosun ve çatışmanın merkezi olmuştur. Ancak Suriye’deki son gelişmeler, bölgenin yalnızca yerel mücadele alanı olmadığını, küresel güçlerin büyük planlarının parçası olduğunu gösteriyor. Şehirlerin düşmesi, stratejik noktaların kurşun bile sıkılmadan el değiştirmesi ve güç dengelerinin altüst olması, perde arkasında daha büyük senaryonun hazırlandığını düşündürüyor.

Peki, senaryonun yazarı kim? Kazanan kim olacak?

Suriye: Küresel Güçlerin Satranç Tahtası

Suriye’deki çatışmalar, iç savaştan çok, küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme mücadelesinin sahnesi olarak öne çıkıyor. Esad’ın beklenmedik hamleleri, Rusya ve İran’ın müdahaleleri, İsrail’in kazançları ve Türkiye’nin içine çekildiği karmaşa, büyük oyunun parçalarını oluşturuyor. Şam, Hama ve Humus gibi stratejik şehirlerin kolayca düşmesi, olayların arkasında daha büyük planın varlığını düşündürüyor.

Esad’ın, Rusya’nın Wagner güçlerini göndermesine ve İran’ın ordu teklifine karşı çıkışı, onu kimilerine göre küresel güçlerin oyunlarını bozan figür gibi gösterse de tutumu onun bağımsız lider mi yoksa daha büyük planın piyonu mu olduğunu sorgulatıyor. Tüm gelişmeler, Suriye’deki çatışmaların yalnızca yerel mesele değil, küresel strateji oyununun parçası olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

İsrail’in Kazançları ve Ortadoğu’nun Yeni Haritası

Suriye’deki kaosun en büyük kazananı İsrail oldu. Golan Tepeleri üzerindeki kontrolünü artırırken, yalnızca toprak kazanmakla kalmadı; İran ve Hizbullah’ı da zayıflattı. Bu durum, İsrail’in bölgedeki hegemonyasını güçlendirirken, “böl ve yönet” stratejisinin parçası olarak değerlendirilebilir. Suriye’nin parçalanması, İsrail’in güvenliği için başlangıç olarak görülüyor.

Rusya, Suriye üzerindeki etkisini kaybederken; İran, Hizbullah’ın zayıflamasıyla gücünü yitirdi. ABD ise Suriye’yi Rusya’nın etkisinden çıkarıp kendi kontrolüne alarak oyunda önemli hamle yaptı. İsrail’in başarısı, yalnızca bir devletin kazancı değil; aynı zamanda küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planlarının yansımasıdır.

Tarihsel Döngü: Osmanlı’dan Bugüne Ortadoğu’nun Kaderi

Tarih, bugünü anlamanın en güçlü anahtarıdır. Osmanlı döneminde Suriye’deki mezhep ve toprak çatışmaları, bugünkü olayların adeta yansımasıdır. 1839 Tanzimat Fermanı ile bozulan etnik ve mezhepsel dengeler, 1860’taki isyanın Osmanlı tarafından bastırılmasıyla daha da karmaşık hal almıştır. Bu topraklar, tarih boyunca kaos ve çatışmaların merkezi olmuştur.

Bugün yaşananlar, yalnızca iç savaş değil, tarihsel döngünün yeniden sahnelenmesidir. Osmanlı döneminde Britanya ve Fransa’nın “koruma” bahanesiyle bölgeye müdahalesi, günümüzde Batı’nın “demokrasi” ve “özgürlük” söylemleriyle yaptığı müdahalelere şaşırtıcı şekilde benzemektedir.

Türkiye’nin Bedeli: Mülteci Krizi ve İç Dinamikler

Türkiye, Suriye’deki kaosun en ağır yükünü taşıyan ülkelerden biri oldu. Milyonlarca Suriyeli mülteci, yalnızca insani kriz değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik, sosyal ve ideolojik yapısını derinden etkileyen unsur haline geldi. Ucuz iş gücü arayışıyla mültecilerin kalmasını isteyen işverenler, sorunun ekonomik boyutunu öne çıkarırken; mezhepçi ve ideolojik gerilimlerin artışı, krizin toplumsal huzuru tehdit eden boyut kazandığını gösteriyor.

Bazı çevreler, mültecilerin “ideolojik ordu” olarak kullanılabileceği endişesini dile getirirken, küresel güçlerin krizi Türkiye’yi zayıflatmak için araç olarak kullandığı iddiaları da tartışılıyor. Sonuç olarak, mülteci krizi, yalnızca Türkiye’nin değil, küresel güç dengelerinin de parçası haline gelmiş durumda.

Büyük Sıfırlama: Küresel Elitlerin Nihai Hedefi

Küresel elitlerin amacı, ulus devletleri zayıflatarak yerlerine küçük, kolay yönetilebilir şehir devletçikleri kurmaktır. Suriye’de yaşananlar, bu stratejinin en somut örneğidir. Batı, “demokrasi” ve “özgürlük” söylemleriyle ulus devletleri parçalamakta, yerlerine mezhepçi yönetimler getirmektedir. Bu yönetimler, halkları bölmekle kalmayıp küresel güçlerin kontrolünü de kolaylaştırmaktadır. Batı medyası, süreci olumluymuş gibi yansıtarak planların meşrulaştırılmasında önemli roller oynamaktadır.

Ayrıca Suriye’deki çatışmalar, yalnızca iç savaş değil, küresel elitlerin “Büyük Sıfırlama” planlarının parçasıdır. Şehirlerin düşüşü, mezhep çatışmalarının körüklenmesi ve bölgesel aktörlerin birbirine düşürülmesi, planın görünen yüzüdür. Esad’ın hamleleri, İsrail’in yayılmacılığı, Türkiye’nin mülteci krizi ve Rusya’nın etkisini kaybetmesi, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilme çabalarının yansımalarıdır. Ancak olup bitenler, yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değildir. Amaç, dünya genelinde ulus devletleri parçalayarak insanlığı ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan tamamen kontrol altına almaktır.

Bu bağlamda küresel elitler, kaos ve krizleri araç olarak kullanmakta, halkları korku ve belirsizlik içinde bırakarak insanlık aleyhine olan mekanizmalarını dayatmaktadır.

Bu bağlamda Suriye, dönüşümün laboratuvarı olarak işlev görmektedir. Olaylar, yalnızca bölgesel kriz değil, küresel dönüşümün habercisidir. Çünkü Ortadoğu satranç tahtasında yapılan her hamle, insanlığın geleceğini şekillendiren oyunun parçasıdır.

SADİ ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.