Görkemli Törenler, Kardeşlik Yeminleri, Ortak Tarih ve Dil Vurguları Sahte miydi?
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı altında birleşen umutlar, beklenmedik hamlelerle tuzla buz mu oluyor? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) statüsü ve TDT çatısı altındaki önemli ülkelerin Türkiye’nin Kıbrıs adasında iğgalci olarak tanıması üzerinden kopan fırtına, sadece diplomatik kriz değil, aynı zamanda derinlerde yatan güvensizlikleri, çıkar çatışmalarını ve belki de daha büyük oyunun perdelerini aralıyor. Kardeşlik söylemleri, uluslararası arenanın acımasız gerçekleri ve milyarlarca avroluk çıkarlar karşısında ne kadar dayanabilir?
Kıbrıs Pazarlığı: Kardeşlik Kaç Para Eder?
Avrupa Birliği’nin 12 milyar avroluk yatırım vaadi, TDT koridorlarında soğuk rüzgarlar estirdi. KKTC’nin gözlemci statüsünün fiilen askıya alınması veya tanınma sürecinin baltalanması, bu devasa ekonomik teşvikle doğrudan ilişkilendiriliyor. Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı ve Türkistan gazının Avrupa’ya taşınması gibi devasa projeler gündemdeyken, KKTC’nin pazarlık unsuru olarak kullanıldığı iddiaları havada uçuşuyor.
- “Kardeşlik” retoriği, jeopolitik ve ekonomik çıkarlar masaya geldiğinde ne kadar samimi?
- Yoksa bazıları için Türk birliği ideali, cüzdanlar dolduğunda unutulacak hayalden mi ibaret?
- Bu durum, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözünü acı bir şekilde sorgulatmıyor mu?
- Yoksa bundan sonra Türkiye’nin kendinden başka dostu yoktur demeye mi başlayalım?
Ankara’nın Sessizliği: Zafiyet mi, İhanet mi?
Tüm gelişmeler yaşanırken, Türkiye’nin tepkisizliği veya yetersiz tepkisi dikkat çekiyor. Geçmişte Annan Planı’na verilen destek, Doğu Akdeniz’deki sondaj gemilerinin geri çekilmesi gibi adımlar, Ankara’nın Kıbrıs politikasındaki tutarlılığını sorgulatıyor. Acaba Türkiye, kendi belirlediği kırmızı çizgileri mi aşıyor, yoksa bölgesel ve küresel dengeler adına KKTC’yi feda etmeye hazır mı? Yönetimin Arap dünyasıyla yakınlaşma politikaları ve “ümmetçilik” söylemleri, Türk dünyasındaki kardeşlerini ikinci plana attığı eleştirilerini beraberinde getiriyor. Bu sessizlik, diplomatik manevra mı, yoksa iç ve dış baskılar altında teslimiyet mi?
Enerji Savaşları ve Büyük Güçlerin Gölgesi
Olay sadece TDT ve KKTC ekseninde dönmüyor. Rusya’nın Türk birliğine yönelik tarihsel kuşkuları, Çin’in Orta Asya’daki artan nüfuzu ve ekonomik baskısı, AB’nin enerji güvenliği arayışı ve ABD’nin bölgesel hesapları… Türk devletleri, bu devasa güçlerin kıskacında kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Avrupa’ya enerji satma hayali, Rusya’nın Ukrayna sonrası hamlelerinden duyulan endişe ve Çin’in ekonomik gücü, bu ülkeleri zor kararlar almaya itiyor olabilir. KKTC meselesi, belki de büyük satranç tahtasında sadece piyon. Ancak piyonun feda edilmesi, tüm Türk dünyası için ne anlama geliyor?
Kimlik Kargaşası: Türk Dünyası Nereye Koşuyor?
Anadolu Türklerinin “alt kültür” olarak görüldüğü, Orta Asya Türklerinin kendilerini “üstün” saydığı iddiaları, kültürel ve tarihsel fay hatlarını gösteriyor. Türkiye’nin iç politikadaki savrulmaları, laiklikten uzaklaşma ve “Araplaşma” eleştirileri, diğer Türk cumhuriyetlerinde nasıl yankı buluyor? Modernleşme ve laiklik yolunu seçen bu devletler, Türkiye’deki mevcut yönetim anlayışını kendilerine rol model olarak görüyor mu, yoksa tehdit olarak mı algılıyor? Ortak alfabe gibi birleştirici projeler rafa kalkarken, TDT içindeki ideolojik ve kültürel farklılıklar, birliğin geleceğini dinamitleyen saatli bomba mı?
Liderlik Krizi ve Kaybolan Güven
Teşkilatın “Aksakallı” figürünün etkisizliği, liderlerin küresel istihbarat örgütlerinin kontrolünde olduğu iddiaları ve ülkelerindeki yönetim tarzlarına yönelik eleştiriler, TDT’nin kurumsal yapısına ve liderlik kadrolarına olan güveni sarsıyor. Liderlerin kişisel çıkarları veya dış baskılar nedeniyle milli davaları göz ardı ettiği şüpheleri yaygınlaşıyor. Türkiye’nin “dünya lideri” söylemi, diğer Türk devletleri nezdinde ne kadar karşılık buluyor? Yoksa bu iddialı söylem, tam tersi etki yaratarak güvensizliği mi körüklüyor? Güven olmadan, hangi birlik ayakta kalabilir?
Küresel Elitlerin Türkiye Planı mı Devrede!?
Tüm karmaşa, tesadüflerin veya basit çıkar çatışmalarının ürünü değildir. Yaşananlar, Türkiye’yi zayıflatmayı, bölgedeki etkisini kırmayı ve enerji kaynakları üzerindeki kontrolünü engellemeyi hedefleyen küresel elitlerin ince ince işlediği planın parçasıdır.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi senaryoların farklı veçheleri, Türk dünyasını bölerek, Türkiye’yi yalnızlaştırarak hayata geçirilmektedir. TDT içindeki çatlak, Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye verilen net mesajdır. Bu, uluslararası hukukun veya kardeşlik hukukunun değil, gücün ve paranın hukukunun işlediği, küresel efendilerin yazdığı senaryodur.
Bu küresel oyunu görmek, tezgâhı bozmak ve milli çıkarlara sahip çıkmak, hamasi nutuklarla değil, ancak ve ancak ulusal bilinç sıçraması ve uyanışla mümkündür. Tehlike kapıdadır ve seyirci kalma lüksü yoktur!
Sadi ÖZGÜL

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.