Ortadoğu’da Ezberler Bozuluyor: Türkiye Dümende!

Çaresizliğin İtirafı: Washington Ankara Kapısında

Artık mızrak çuvala sığmıyor; Amerika Birleşik Devletleri, Ortadoğu’daki çıkmaz sokağında Türkiye’nin stratejik aklına muhtaç. Suriye’de terör unsurlarından ele geçirilen Amerikan menşeli silahların iadesi talebi, aslında çok daha derin acziyetin ve Ankara ile yeni sayfa açma arzusunun üstü kapalı ilanıdır.

Uzun menzilli ağır silahlar, karadan karaya füzeler gibi ölüm kusan mühimmatın envantere geri alınacağı söylemi, bölgede Türkiye’nin rızası olmadan adım atılamayacağının zımni kabulüdür.

Washington, Ortadoğu’nun geleceğinde Türkiye’nin liderliğine ortak olma hayalleri kurarken, aslında kendi iflas etmiş politikalarının enkazını toplama derdindedir.

Yeni Ortadoğu Denklemi: Kuralları Türkiye Koyuyor

Geçmişin gölgeleri dağılırken, Ortadoğu’da askeri, stratejik ve siyasi kararların Ankara’dan verileceği yeni dönem başlıyor. Amerika’nın ne asker çıkartma ne de paralı asker orduları kurma taahhütleri, inandırıcılıktan yoksun, içi boş vaatlerden öteye geçemez.

Stratejik bölgelerin, enerji koridorlarının ve sınır güvenliğinin Türkiye’nin kontrolünde olması fikri, küresel güç simsarlarının uykularını kaçırmaya yetiyor. Artık pazarlık masasında yüzde altmışlık hisse teklifleri değil, Türkiye’nin belirleyeceği adil ve kalıcı çözümler konuşulacaktır.

Cumhuriyetçi Trump’ın olası başkanlığıyla savaş senaryolarının rafa kalkacağı beklentisi, Amerika’nın bölgeden tamamen çekileceği anlamına gelmiyor; sadece figüran rolüne razı olacağı yeni oyunun habercisidir.

Batı’nın İkiyüzlülüğü: Terör Hamileri Hesap Verecek

Yıllarca dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkanlar, terör örgütleriyle kol kola girerek kendi sonlarını hazırladılar. Amerika, İngiltere, Fransa, İsveç gibi ülkeler, teröre yardım ve yataklık yaparak insanlık suçu işlerken, kendi demokratik temellerine dinamit koyduklarının farkına dahi varamadılar.

Şimdi kendi yarattıkları kaosun içinde boğulurken, kurtuluş için Türkiye’nin yardımına sığınmaları, tarihin ironik tecellisinden başka şey değildir. İslamofobi ve terörizm yaftalarıyla Müslüman coğrafyaları kana bulayanların maskeleri düşmüş, kimin gerçek terörist olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya serilmiştir.

Suriye Arenası: Vahşet, Yağma ve Stratejik Hesaplar

Suriye’de Beşar Esad rejiminin kendi halkına reva gördüğü zulüm, kimyasal silahlarla katledilen binlerce masum ve yağmalanan ülke hazinesi, insanlık tarihine kara leke olarak geçmiştir. Sünnilere yönelik işkenceler, zindanlarda çürütülen hayatlar, Batılı güçlerin desteklediği düzenin kanlı bilançosudur.

İsrail’in Suriye’nin stratejik sanayi tesislerini ve altyapısını vurması, Golan Tepeleri’ne yerleşme planları, savaş ortamından nemalanma ve bölgeyi istikrarsızlaştırma stratejisinin parçasıdır. Siyonist silah tüccarları, bu tür kaos ortamında milyarlarca dolarlık yeni anlaşmalarla kasalarını doldururken, bölge halkları acı ve gözyaşına mahkum edilmektedir.

Terörün Sahte “Fesih” Oyunları ve Uluslararası Komplo

Terör örgütlerinin sözde “misyon tamamlandı” veya “silah bırakıldı” açıklamaları, uluslararası kamuoyunu aldatmaya yönelik ucuz tiyatrolardır. Liderlerinin yaşlılık ve sağlık sorunlarını gerekçe göstermesi, on binlerce masumun kanıyla beslenen yapıların gerçek niyetlerini gizleyemez. Silahların meydanlarda halkın önünde bırakılmadığı, tüm hücrelerin lağvedilmediği hiçbir fesih beyanı inandırıcı olamaz.

PKK, PYD, YPG gibi farklı isimler altında faaliyet gösteren terör yapılanmaları, uluslararası meşruiyet arayışında olan efendilerinin direktifleriyle hareket etmeye devam etmektedir. Fransa’nın Suriye limanlarını işletme hamlesi, İskenderun’a uzanacak terör koridorunu besleme ve bölge kaynaklarını sömürme planının açık göstergesidir.

Küresel Güç Mücadelesi ve Türkiye’nin Yükselen Rolü

Amerika Birleşik Devletleri’nin tek kutuplu dünya liderliği hayalleri, Çin’in teknolojik ve ekonomik yükselişiyle sarsılmaktadır. Ukrayna ve Filistin’deki savaşlar, küresel faiz ve petrol politikaları üzerindeki Amerikan hegemonyasının son çırpınışlarıdır. 

Batılı müttefiklerinin desteğini yitiren Amerika için Türkiye ile stratejik iş birliği, artık seçenek değil, zorunluluktur. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılarak kraliçesiz dönemde yeniden küresel liderliğe soyunma çabaları, geçmişin hayaletleriyle avunmaktan farksızdır. Akdeniz ve Ege’deki deniz yetki alanları paylaşım kavgaları, Yunanistan üzerinden Türkiye’ye karşı yeni cephe açma gayretleridir.

Ancak tüm çabaları, Ortadoğu’da oyun kurucu olarak sahneye çıkan, Filistin meselesinde 1967 sınırlarını yeniden gündeme getiren Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında erimeye mahkumdur.

Kapalı kapılar ardında yapılan Siyonist planlar deşifre olmuş, kendi kazdıkları kuyuya düşen Batılı güçler, şimdi çareyi Ankara’nın kapısını çalmakta aramaktadır.

Mustafa ŞENTÜRK

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.