Kuran Meallerini Tekelleştirmenin Karanlık Yüzü
Dini Metinlerin Kontrolünde Çıkarlar
Kuran’ın Türkçeye çevrilmiş metinlerin özgürce yayınlanması ve okunması, farklı yorumların varlığı inanç dünyasının can damarıdır. Fakat AYM’nin 2023 kararlarına rağmen Diyanetin bazı Kuran meal kitaplarını yasaklayıp toplaması, ifade özgürlüğünü zincire vuruyor.
Peki, bu yasaklamaların ardında gerçekten ne var?
Yasaklanması hedeflenen meallerin, resmi kurumların meal kitaplarından çok daha fazla ilgi görmesi ve satışlarının yüksek olması, işin içinde ekonomik çıkarların olduğunu düşündürmüyor da değil?
Dini metinlerin kontrolü, ilk başta ticari oyunun parçası haline gelmiş gibi görünüyor. Çünkü “istenmeyen” Türkçe çeviriler daha çok ilgi görüyor ve daha çok satılıyor. Bu da akıllara ilk başta tek tip resmi mealin hedeflenen satışa ulaşamayınca gelir kaybına yol açması olabilir! Her ne amaçla olursa olsun, farklı sesler susturuluyor, tek bir resmi yorum dayatılıyor.
Tarihten Günümüze Konsil ve Dini Metinlerin Tekelleşmesi
İlk konsilin İncil metinlerini seçtiği M.S. 325 yılından beri dini metinlerin kontrolü hep tartışmalı oldu. O zamanlar olduğu gibi bugün de benzer yapılar, “konsil”, “din işleri yüksek kurulu” ve “mushafları inceleme kurulu” gibi benzeri adlar altında dini metinleri onaylayıp diğerlerini yasaklayacaksa, bu, inanç dünyasında çeşitliliği yok etmek, kültürler geliştikçe daha doğru farklı yorumları bastırmak anlamına geliyor.
Peki öyleyse, sizce de tek tip ve resmi kabul görmüş yorumların hakim olduğu ortam, gerçek inanç ve gerçek doğruyu özgürlüğüne hizmet eder mi? Yoksa bu, düşünceyi dini çıkarları için tekelleştiren baskı mekanizması mı?
Yasaklamaların Ters Etkisi ve Popülerliğin Artması
İnsan doğası yasaklara karşı koyar. Yasaklanan dini metinler, tam da bu yüzden daha çok merak edilir, daha fazla okunur. Yasaklama kararları, beklenenin tam tersine, yasaklanan mealin popülerliğini artırıyor. Bu ironik durum, sert tutumların amacına ulaşamayacağını açıkça gösteriyor. Yasaklar, özgürlük arayışını körüklüyor ve farklı seslerin daha güçlü çıkmasına neden oluyor. Bu gerçekler, en doğruyu bulmayı hedefleyen dini metinlerin özgürce tartışılması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Dini Özgürlük ve Şeffaflık İhtiyacı
Toplumun dini metinlere olan güveni, yasaklama kararlarının şeffaf ve adil olmasına bağlıdır. Ancak Diyanet gibi her bakımdan siyasi otoriteye bağlı olup, özde ise bağımsız olmayan resmi kurumun isterse yasal olsun ya da olmasın tek taraflı yasaklamaları, güveni sarsıyor ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor.
Dini metinler inanç meselesi olduğu gibi, aynı zamanda toplumsal barış ve inanç olmak üzere tüm özgürlüklerin de temeli olduğuna göre, sizce de farklı yorumların varlığı, inanç dünyasında sağlıklı ortam yaratmaz mı? Afganistan ve İran gibi tek sesli dini anlayışın, toplumu nasıl etkileyeceğinin örneklerini görebilmek mümkündür.
Gizli Planlar ve Dini Metinlerin Manipülasyonu
Kuran Türkçe metinlerinin sınırlandırılarak yasaklanması, ardında karmaşık ve çok katmanlı sinsi planlar barındırıyor olabilir. Siyasiler, farklı düşünceleri bastırıp tek tip inancı dayatmak için bu kararları alıyor olabilirler.
Peki öyleyse bu, inanç özgürlüğüne yönelik ciddi tehdit değil de nedir? Geçmişte Kuran okumayı yasakladılar diye suçladıklarından bir farkları kalır mı? Görünen o ki; dini metinler, kutsallıktan çıkarak başta siyasi ve ekonomik çıkarlar olmak üzere çok katmanlı siyasi planların oyuncağı haline geliyor. Bu durumu görmezden gelmek, insanlığın en temel haklarını hiçe saymak anlamına gelir.
Kuran Meallerinde Özgürlük Mücadelesi Zamanı Gelmiştir
Kuran’ın Türkçe metinlerinin özgürce okunması, farklı yorumların kabul görmesi en doğrusunu arayan insanlık için vazgeçilmez haktır. Yasaklama ve toplama kararları, bu hakkı engelleyip, aynı zamanda toplumsal barışı tehdit ederken, yasaklanan metinlerin şimdiden daha çok ilgi görmesi, baskıların amacına ulaşamayacağını gösteriyor.
Dini metinlerin siyasi amaçlar için tekelleştirilmesi, uzun vadede inanç dünyasında derin yaralar açacaktır. Şeffaflık, adalet ve özgürlük ilkeleri doğrultusunda hareket etmek, toplumun dini metinlere olan güvenini yeniden inşa edecektir. Güya din adına yapılan baskılar, insanlığın en temel özgürlüklerini tehdit eden karanlık planların parçasıdır ve bu gerçek asla unutulmamalıdır.
Peki Öyleyse, Yasaklamalar Ağır Bedellere Dönüşür mü?
Bir süre sonra bir yetkili çıkıp; “Bizden izin almadan o meali yazdınız, bastınız, dağıtımını yaptınız… Ve halk olarak sizler de okudunuz. O metin bozgunculuk yaymaktadır. Bundan sonra hiçbir matbaa onu basmayacak, hiçbir yayınevi dağıtımını yapamayacak, hiçbir dijital platform erişime açamayacak. Piyasadan tamamen toplanacak ve her biri ağır bedellerle karşılaşacak.” dese herhangi bir karşılığı olur mu?
Peki, böyle bir yasaklama gerçekten işe yarar mı? Yararsa kimin işine yarar?
“Yok canım o kadar da değildir…” demeyin… Tarih boyunca din adına “o kadar da olmaz” denilen ne varsa olduysa böyle bir şeyin asla gerçekleşmeyeceğini düşünmemek, balık hafızalı olmaktan yada tenceredeki kurbağa gibi olmaktan başka bir şey değildir.
Ancak işin içinde dini konular girince yasaklanacak olan mealleri daha çok ilgi görmesi ve yayılması ihtimali göz önüne alındığında, bu sert tutumun başarı şansı neredeyse yok. Aksine bu kararı veren siyasilerin ve yasaklayıcı konuma düşen kurumların başına çok iş açacağını şimdiden söylemek mümkündür.
Sadi ÖZGÜL
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.