Binlerce Yıllık Hakimiyet Mücadelesinin Günümüzdeki Yansımaları
Dünyanın kaderini değiştiren karanlık planlar, binlerce yıldır gizleniyor. İnsanlığın özgürlüğünü tehdit eden sinsi oyunlar, günümüzde Yeni Dünya Düzeni (NVO), WEF’in Büyük Sıfırlama Planı (Great Reset) ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi isimlerle karşımıza çıkıyor. Bu nedenle; Planların arkasında kimler var ve amaçları ne? sorusunun cevabını aramak, insanlık için hayati önem taşıyor.
Firavunlar Zihniyeti: Tarihin Karanlık Mirası mı?
Milattan önce 5-6 bin yıl öncesinden beri, firavunlar sadece maddi güçle değil, kendilerini ilah olarak kabul ederek mutlak hakimiyet kurdular. Zulmü hak gören zihniyet, toplumsal düzeni kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiren karanlık miras, eski Yunan ve Roma medeniyetlerine felsefe ve imparatorlukla taşındı. Roma’nın çöküşüyle İslam medeniyetleri yükseldi; ancak firavun zihniyeti ifsad ve bölme politikalarıyla direnişi kırmaya devam etti.
Bugün aynı zihniyet, bölgesel ve küresel güç dengelerinde etkisini sürdürüyor. Tarihin derinliklerinden gelen miras, modern dünyada farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP): Bölgeyi Kim Yeniden Şekillendiriyor?
2000’li yıllarda gündeme gelen BOP, Fas’tan Endonezya’ya kadar uzanan geniş coğrafyada siyasi haritaları değiştirmeyi hedefliyor. Resmi belgeler tam olarak ortaya çıkmasa da, bölgedeki 22 ülkenin sınırlarının yeniden çizilmesi, küçük ve kontrol edilebilir devletlerin yaratılması planlanıyor.
Türkiye, İran, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan gibi güçlü devletler, planın odak noktası. Ancak BOP sadece siyasi sınırları değil; ekonomik, kültürel ve dini yapıları da yeniden şekillendiriyor. Bu, bölgenin kaderini belirleyecek kapsamlı yeniden yapılanma süreci.
Ortadoğu: Enerji Kaynakları, Nüfus ve Medeniyetler Beşiği
Ortadoğu, dünya enerji kaynaklarının yaklaşık %75’ine sahip, genç nüfus barındıran ve üç semavi dinin doğduğu topraklar olarak eşsiz öneme sahip. Ancak ekonomik olarak geri kalmışlık ve dünya nimetlerinden düşük pay alması, bölgeyi küresel güçlerin stratejik hedefi haline getirdi. Irak, Libya, Mısır ve Suriye’deki siyasi karışıklıklar sonrası petrol ve doğalgaz kaynakları finans kapitalin kontrolüne geçti. Afganistan’daki uranyum yatakları da el değiştirdi.
Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz rezervlerinin kime ait olduğu konusu hala tam çözülememiş durumda. Güney Kıbrıs Yönetimi’nin İsrail ile artan işbirliği, “İsrail doğalgazı” algısını güçlendirirken, bölgedeki enerji manipülasyonunun somut örneği olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin enerji politikaları ise dengeleri doğrudan etkiliyor ve bölgesel güç mücadelesinde kritik rol oynuyor.
Finansal Esaret: Ekonomik Zincirler
Küresel finans elitler, borca ve faize dayalı para sistemiyle ülkeleri ekonomik olarak köleleştiriyor. Kendi kaynaklarına sahip ülkeler bile, yabancı para olmadan ekonomik faaliyetlerini sürdüremiyor ve borçlanmaya mahkûm oluyor. Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler, sistemin en savunmasız halkaları arasında yer alan ekonomik zincirler, milli egemenlikleri tehdit ederken, ülkelerin bağımsız karar alma yeteneklerini de kısıtlıyor. Finansal esaret, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal alanlarda da kontrol mekanizması olarak kullanılıyor.
Küreselleşme ve Psikolojik Savaş: Toplumsal Dayanışmanın Zayıflatılması
Küreselleşme, gelişmekte olan ülkeler için köleleştirme aracına dönüştü. Bölge halklarına yenilmişlik psikolojisi aşılanıyor, medya ve eğitim yoluyla toplumsal dayanışma zayıflatılıyor. Sosyal medya, dezenformasyon ve kutuplaştırma için etkin biçimde kullanılıyor. “Ilımlı İslam” temelli çok katmanlı operasyonlar, geleneksel aile yapısını tahrip ederken, mezhep çatışmalarını körükleyen strateji, bölge halklarının gerçek düşmanlarını görmesini engelliyor ve iç çatışmalarla zayıflatmayı hedefliyor.
Müslüman halklar arasında birlik yok; fakirlik ve yoksulluk ise “her ne olursa olsun iyilik gelsin” anlayışını doğuruyor. Dış destekli silahlı ve kültürel gruplar, ayrılıkları derinleştirerek sosyal dokuyu zayıflatıyor. Sünni-Şii çatışmaları ise dış güçlerin desteklediği vekâlet savaşları olarak devam ediyor.
Osmanlı Sonrası Boşluk ve Yeni Federatif İmparatorluk Tasarımı
1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla bölgedeki siyasi boşluk kısmen doldu. Ancak diğer bölge ülkelerinde siyasi istikrar sağlanamadı. Dış müdahalelerle parçalanan ülkeler, küçük ve kontrol edilebilir parçalara bölünüyor. Daha sonra gevşek federasyon çatısı altında birleştirilmek istenen yapı, “Yeni Bizans” veya “Yeni Roma İmparatorluğu” olarak adlandırılan tasarım, bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirmeyi ve kontrolü merkezileştirmeyi amaçlıyor.
Türkiye’nin Rolü: Tarihi Sorumluluk ve Bölgesel Liderlik
Türkiye, tarih boyunca firavun zihniyetine karşı adalet ve özgürlük mücadelesi verdi. Bölgedeki siyasi boşluk ve dış müdahaleler halklar arasında fikir birliği eksikliğine yol açsa da, Türkiye’nin milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak bölgesel liderlik rolünü üstlenmesi milli birlik ve bilinçlenmeyle mümkün olabilir. Ekonomik, toplumsal ve kültürel diriliş, Türkiye’nin ve bölge halklarının geleceğini şekillendirecek. Türkiye’nin rolü, sadece bölgesel değil, küresel dengeler açısından da belirleyici olacak.
Son Söz: Karanlık Zihniyete Karşı Direniş
Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi ve Büyük Sıfırlama gibi küresel planlar, insanlığın özgürlüğünü, milli egemenlikleri ve inançları hedef alıyor. Ancak güçlü bilinçlenme ve kararlı mücadele ile tehditler boşa çıkarılabilir. Türk milleti ve bölge halkları, tarih boyunca olduğu gibi karanlık zihniyete karşı durabilir, kendi özüne dönüp geleceğini kendi elleriyle şekillendirebilir. Bu bilinçle hareket etmek, karanlık planları boşa çıkaracak en güçlü silahtır.
Küresel İfşa…

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.