Krizler İçinde Silahlanma Yarışında NATO’nun %5 Askeri Harcama Hedefi İnsanlığa Tehdittir
Dünya, felaketler, yoksulluk ve sosyal çöküşlerle boğuşurken, NATO’nun Lahey’de açıkladığı %5 askeri harcama hedefi, insanlığın gerçek ihtiyaçlarını hiçe sayan, küresel barışı ve toplumsal refahı tehdit eden sinsi kararları, sadece bütçelerle ilgili değil; etik, siyasal ve toplumsal yapılarımızı derinden sarsan, savaşın kutsandığı, diplomasinin geri plana atıldığı dönemin ayak sesleridir.
Tarihsel Arka Plan: Militarizmin Yükselişi ve Trump’ın Baskısı
Yüzde 5’lik askeri harcama hedefi, tesadüfi değil; yıllardır süren militarist baskıların sonucudur. Trump’ın NATO üyelerine yönelik sert eleştirileri, kararın temelini oluşturdu. Trump, NATO ülkelerini ordularına yeterince yatırım yapmadıkları için defalarca azarladı ve onları tartışmalı %2’lik GSYİH eşiğine ulaşmaları için zorladı. Şimdi ise, Trump’ın etkisiyle, ABD’nin bile ulaşamadığı %5’lik hedef dayatılması, savunma değil, küresel zorbalık ve militarizmdir.
Ekonomik ve Toplumsal Maliyetler: Refah Devletinden Silah Devletine Geçiş
Yüzde 5 hedefi, kamu bütçelerinin sosyal hizmetlerden sistematik biçimde kesilmesi anlamına gelir. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve enerji krizine karşı mücadele gibi yaşamsal alanlar, silahlanma yarışının kurbanı olurken, toplumların refahı zayıflatılıyor. Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri ve Türkiye kamu hizmetlerinde kesintiye giderken, vergi mükelleflerinin daha fazla parasını milyonlarca insanın öleceği savaş felaketi hazırlıklarına aktarmaları demektir.
Günmüzde NATO ülkesi askeri harcamalara, sağlık veya eğitime harcadığından daha fazla para ayırmıyor. Ancak %5 hedefi gerçekleşirse, 21 ülke silahlara okullardan, sağlıktan ve birçok yaşamsal alandan daha fazla bütçe ayıracak. Türkiye gibi ekonomik darboğazdaki ülkeler için sosyal devletin çöküşü ve yoksulluğun derinleşmesi demektir.
Toplumsal ve Siyasal Meşruiyet Krizi: Demokrasi, Medya ve Bilgi
Askeri bütçelerin kapalı kapılar ardında, şeffaflıktan uzak biçimde belirlenmesi, demokratik denetim mekanizmalarının aşınmasına yol açacak kararları, halkın iradesinden kopuk, küresel elitlerin sesi olan siyasi elitlerin, silah lobilerinin ve Soğuk Savaş zihniyetinin dayatmasıdır. Ana akım medya, askeri harcamaları “ulusal çıkar” olarak sunarken, eleştirel sesleri marjinalleştirip ve muhalefeti görünmez kılmaktadır.
Bunun için alternatif görüşler kriminalize edilip “akılsız idealizm” olarak damgalanması, bilgiye erişimde asimetri yaratır ve halkın güvenlik algısı, kurumsal elitlerin çıkarlarının hizmetinde şekillenir ve toplum gerçek güvenlik anlayışından uzaklaştırılarak, sürekli tehdit altında tutulur.
NATO’nun Genişlemesi ve Sürekli Savaş Mantığı
İttifakın 12 kurucu üyeden 32’ye genişleme arzusu, barış getirmek yana, gerilimi tırmandırdı. Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği vaadi, Ukrayna Rusya acımasız savaşının tetikleyicisi oldu. Gazze’deki çatışmalar sürerken, NATO ülkeleri İsrail’e daha fazla silah gönderirken; barış için somut adımlar atmaması, küresel istikrarsızlığı derinleştirirken, kamu kaynaklarının savaş ekonomisine aktarılması, insanlığın ortak geleceğini tehlikeye atıyor.
Türkiye’nin Kritik Rolü ve Seçenekleri
Türkiye, jeopolitik konumu ve askeri gücüyle NATO içinde dengeleyici aktör ve bölgesel barışın mimarı olma potansiyeline sahip olsa da, %5 askeri harcama hedefi ekonomik ve sosyal dengeleri zorlayacaktır. 2024 yılı için yaklaşık 1 trilyon dolar olan GSMH’nın önemli kısmı, olarak 50 milyar doları aşkın tutar, sadece silahlanmaya ayrılacak olması merkezi yönetim bütçesinin neredeyse dörtte birine denk gelerek sosyal haklardan kısıntılara ve militarist reflekslerin güçlenmesine yol açabilir. Ayrıca, medya ve siyaset alanında eleştirel seslerin bastırılması toplumsal farkındalığı azaltırken, Türkiye’nin arabuluculuk ve barış inşası potansiyelini zayıflatacak olması, iç politikada ve uluslararası arenada etik ve katılımcı yönetişim modellerinin güçlendirilmesi, ekonomik ve sosyal istikrarın korunması ve bölgesel barışın sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşımaktadır.
Alternatif Güvenlik Anlayışı: Barış, Dayanışma ve Küresel İşbirliği
Gerçek güvenlik, tanklar ve füzelerle değil; güçlü topluluklar, küresel işbirliği ve ortak krizlere yönelik acil eylemlerle sağlanır. Bunun için afet dayanıklılığı ve sosyal refah, askeri harcamaların önüne geçmeli; barış ekonomisi ve etik yönetişim modelleri geliştirilmelidir. Katılımcı demokrasi, bilgiye adil erişim ve topluluk temelli yönetim, militarist tahakküme karşı en etkili direnç biçimlendirecek modeller, sadece savunma politikalarını değil, toplumun bütünsel refahını da güvence altına alır.
Sonuç: Sinsi Planlara Karşı Uyanış ve Eylem Çağrısı
NATO’nun %5 askeri harcama hedefi, sadece bütçe meselesi değil; insanlığın, toplumların ve gezegenin geleceğini tehdit eden Büyük Sıfırlama (Great Reset) karmaşık planının parçasıdır. Plan, barışı değil, sürekli çatışmayı, dayanışmayı değil, kutuplaşmayı besliyor. Türk halkı ve tüm dünya, tehlikeye karşı uyanmalı, sorgulamalı ve harekete geçmelidir. Türkiye’de ve dünyada bu yönde sivil itaatsizlikten kültürel direnişe kadar geniş yelpazede örnekler, mücadele metotlarını geliştirip güçlendirirken, geleceği kurtarmak için birlikte direnmek, silaha değil barışa yatırım yapmak zorundayız.
SADİ ÖZGÜL

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.