İran-İsrail-ABD Üçgeninde Sessiz Savaş

Küresel Güç Oyunlarının Ortadoğu ve Türkiye Yönelik Karanlık Perdesi

İran, İsrail ve ABD arasındaki gerilimler, sadece bölgesel çatışma değil; küresel güç dengelerinin, finansal imparatorlukların ve küresel elitlerin karmaşık oyununun parçası olan savaşın sahne arkasında, görünmeyen aktörler ve yapısal güç ilişkileri, dünya düzenini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirirken çok katmanlı karmaşık yapının temel unsurları, arka plandaki finansal ve politik dinamikleri, medya manipülasyonunu ve direnişin yeni biçimlerini derinlemesine ele alınmalıdır.

Pentagon’un Bölgesel Stratejisi ve Jeopolitik Dönüşüm

11 Eylül 2000 sonrası ABD’nin askeri stratejisi, terörle mücadeleden öteye geçerek Orta Doğu’da kapsamlı dönüşümü hedefledi. Her ne kadar adına Arap Baharı dense de, Pentagon’un planı, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran’ı kapsayan geniş coğrafyada askeri müdahalelerle bölgesel güç dengelerini yeniden kurmayı amaçlayan temel strateji, sadece askeri üstünlük değil, aynı zamanda ekonomik ve politik çıkarların pekiştirilmesi için tasarlandı. ABD’nin planı, bölgedeki enerji kaynakları ve ticaret yolları üzerindeki kontrolünü artırmayı hedeflerken, aynı zamanda küresel finansal sistemdeki hakimiyetini de güçlendirmeyi amaçladı.

Uluslararası Hukuk ve Politik Ekonomi Perspektifi

İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik saldırıları, uluslararası hukukun açık ihlalleri olarak kayda geçse de, ihlallerin yaptırımsız kalması, küresel güçlerin hukuki normları nasıl esnettiğini gösteriyor olması, savaşın sadece askeri çatışma olmadığını, aynı zamanda finansal çıkarların, enerji politikalarının ve medya kontrolünün aracı olduğunu ortaya koyuyor. Savaşlar, küresel politik ekonominin karmaşık parçası olarak, güç odaklarının çıkarlarını koruyan mekanizma haline gelmiştir.

Küresel Finansal Hegemonya ve Elitlerin Teknokratik Koordinasyonu

Yüzyıllardır küresel finansın merkezinde yer alan Rothschild ailesi gibi finansal güçler, savaşların her iki tarafını da finanse ederek, silah endüstrisi ve yeniden inşa kredileri üzerinden devasa kârlar elde ediyor. Bu aileler, medya aracılığıyla algı yönetimi yaparak kamuoyunu yönlendirirken, büyük bir ustalıkla savaşın kendisini yatırım aracı olarak kullanıyorlar.

Bu finansal hegemonya, Bilderberg toplantıları gibi elit organizasyonlarla koordineli şekilde hareket edildiği özel kapalı toplantılarla; enerji, yapay zekâ, güvenlik ve finans alanlarındaki seçkin temsilcilerin bir araya geldiği, şeffaf olmayan ve hesap vermeyen yapılar olarak, savaşın teknik değil algısal versiyonunu yazıyor. Günümüzde yapay zekâ algoritmaları, veri temelli propaganda ve enerji politikaları, küresel elitlerin yeni savaş generalleri olarak öne çıkmasını sağlıyor.

Bu yapı ve çözüm ortakları ile, savaşın hem ekonomik hem de bilgisel boyutlarını şekillendirerek, küresel hegemonya ve güç dengelerinin yeniden kurulmasında kritik rol oynuyor. Finansal güçler ve teknolojik elitler arasındaki simbiyotik ilişki, savaşın görünmeyen yüzünü oluşturuyor.

Liderlerin Kişisel Çıkarları ve Küresel Sermaye İlişkisi

Siyasi liderler, özellikle Trump, Netanyahu ve Putin gibi figürler, kişisel ve politik çıkarları doğrultusunda savaş politikalarına yaslanıyor. Bu liderler, küresel sermaye ağlarıyla uyumlu hareket ederek, savaşın devamını sağlayan simbiyotik ilişki içinde yer alıyor olmaları, savaşın sadece bireysel liderlerin kararlarıyla değil, küresel çıkarların karmaşık yapısıyla şekillendiğini ortaya koyuyor.

Medya ve Algı Yönetimi: Savaşın Boyutu

Savaş, sadece fiziksel çatışma değil, aynı zamanda bilgi ve algıya dayalı mücadeledir. Medya yapısı, çatışmayı nasıl anlamlandırdığını belirleyerek kamuoyunun algısını şekillendirir. Sessizlik, gözden kaçırma ve çerçeveleme teknikleri, savaşın görünmeyen yüzünü gizleyen bilinçli strateji, savaşın gerçek dinamiklerinin kamuoyundan saklanmasını sağlar ve algı yönetimiyle desteklenir.

Sessizlik ve Direnişin Yeni Alanları

Adaletin en büyük düşmanı olan sessizlik, duyulması istenmeyen bilgilerin yapısal yok oluş biçimidir. Sessizlik, bilgi kontrolünün üstün formu olarak, direnişin en önemli zeminlerinden biridir. Bu nedenle, sessizliği seslendiren ve görünmeyeni görünür kılan anlatılar, sistemin en korktuğu güçtür. Direniş, sadece ekonomik değil, aynı zamanda duygusal ve sembolik mücadele biçimleriyle yeni boyut kazanmalıdır.

Sessizliğe Karşı Küresel Direniş

Küresel güçlerin karanlık oyunları, halkların geleceğini tehdit eden karmaşık planlarla örülüdür. Bu planlar, sadece bölgesel değil, ulusal ve milli güvenlikleri de hedef almaktadır. Sessizliğin ve algı yönetiminin ardındaki gerçekleri görmek, bilinçlenmek ve harekete geçmek zorunludur. Her birey, küresel düzenin dayattığı sessizliğe karşı sesini yükseltmeli, toplumsal farkındalık yaratmalı ve direnişi büyütmelidir. Türkiye ve coğrafyamız, karanlık senaryolara karşı uyanmalı; özgürlük, adalet ve barış için birleşmelidir. Gerçek güç, görünmeyeni görünür kılmakta ve sessizliği bozmakta yatar.

Küresel İfşa…

Yazar