ABD’nin Suriye’deki Kirli Oyunu: “Terörle Mücadele” Maskesi Altında Kaynak Yağması
Suriye’de yaşananlar, sadece iç savaşın çok ötesinde, küresel güçlerin karmaşık çıkar çatışmalarının ve stratejik hesapların sahnesi haline geldi. ABD’nin “terörle mücadele” söylemi, gerçekte bölgeyi kontrol altına almak ve zengin doğal kaynakları ele geçirmek için kullanılan perde işlevi gören karanlık oyunların perde arkasında, Suriye halkının acısı ve bölgenin jeopolitik dengeleri derinden sarsılıyor.
Suriye’nin Toplumsal Mozaik ve Böl-Yönet Stratejisinin Derin İzleri
Suriye, farklı etnik ve dini grupların iç içe yaşadığı karmaşık toplumsal yapıya sahip. Esad rejimi, insan hakları ihlallerine rağmen özellikle Sünni burjuvazi tarafından desteklenirken, ABD ve müttefikleri yapıyı parçalamak için sistematik böl-yönet politikası izliyor. Etnik ve mezhepsel farklılıklar derinleştirilerek, direniş zayıflatılmaya çalışılıyor. Bu strateji, sadece Suriye’nin değil, bölgenin ve Türkiye’nin jeopolitik dengelerini kökten değiştirme potansiyeli taşıyor. Aynı zamanda, küresel ticaret yollarının kontrolü, İran’ın çevrelenmesi ve Çin’in Kuşak-Yol projesinin engellenmesi gibi daha geniş stratejik hedeflerle iç içe geçmiş durumda.
Petrol ve Buğday: Suriye’nin Kaynakları Üzerindeki Gizli Hesaplar
Suriye’nin günlük petrol üretiminin büyük kısmı, ABD işgal güçlerinin kontrolünde bulunuyor. Yaklaşık 66 bin varil petrol, resmi açıklamaların aksine, fiilen ABD tarafından ele geçiriliyor. Bunun yanı sıra, buğday ve tahıl ürünleri Irak sınırındaki El-Velid geçidinden kamyonlarla Kuzey Irak’a taşınıyor. Wikileaks belgeleri, Batı’nın terör örgütlerini nasıl araçsallaştırdığını gözler önüne sererken, Trump yönetiminin 2019’da petrol yağmasına onay vermesi, kirli stratejinin devam ettiğini kanıtlıyor.
ABD üslerine düzenlenen saldırılar, sadece kaynak talanının değil, Suriye halkının yaşam hakkına yönelik sistematik saldırının da göstergesi.
Ekonomik Savaşın Yıkıcı Yüzü; Neoliberal Politikalar ve Toplumsal Çöküş
2006’dan itibaren IMF’nin dayattığı neoliberal politikalar, ekonomik kemer sıkma ve özelleştirmelerle Suriye’de toplumsal huzursuzluğu derinleştirdi. Bu ekonomik baskı, askeri müdahalelerin öncesinde rejimi içten zayıflatmayı amaçlayan “yumuşak savaş” taktiklerinin önemli parçası oldu. Aynı zamanda, silahlı muhalefetin desteklenmesiyle hibrit savaş stratejisi devreye girdi. Halkın geçim kaynaklarına yönelik ekonomik saldırılar, direnişi kırmayı ve protesto potansiyelini provoke etmeyi hedeflemesi, sadece Suriye için değil, bölgedeki tüm halklar için ciddi tehdit oluşturuyor.
Terör Söyleminin İdeolojik Kodları ve Bilgi Savaşının Karanlık Yüzü
ABD’nin terör kavramını seçici ve çarpıtılmış biçimde tanımlaması, savaş alanında ve diplomasi sahasında büyük sorunlara yol açıyor. El Kaide gibi radikal örgütlerle taktiksel işbirliği yapılırken, yerel direniş yapıları “terörist” olarak damgalanıyor. Küresel medya, terörle mücadele söylemini dramatik ve duygusal içeriklerle besleyerek askeri müdahaleyi meşrulaştırıyor. Böylece, yerel anlatılar bastırılarak halkların gerçekleri görmesi engelleniyor. ABD üslerinin konumu, Suriye’nin petrol rezervlerine doğrudan bağlı; enerji savaşları “güvenlik operasyonu” olarak sunulurken, bilgi savaşı fiziksel savaş kadar etkili cephe haline geliyor.

Medya Manipülasyonu ve Gerçeklerin Gizlenmesi
Küresel medya organları, ABD’nin resmi anlatısını yayarken, alternatif ve bağımsız kaynaklar bastırılıyor. Bu medya ikiliği, bilgiye erişim hakkını doğrudan etkiliyor. “Kaos üretimi” ve “karışıklık normalleştirme” stratejileri, balkanlaştırma projesini destekliyor. Haritalar parçalanmadan önce zihinler bölünüyor, böylece direniş zayıflatılıyor. Alternatif medya, bastırılmış gerçekleri görünür kılarak bilgi tekelleşmesini sorguluyor ve direniş örgütlenmesine olanak sağlıyor. Günümüzün en kritik savaş alanlarından biri, bilgi ve medya cephesinde yaşanıyor.
Gizli Operasyonlar ve Küresel Çıkar Çatışmalarının Kesiti
Suriye’deki kriz, sadece bölgesel sorun değil; küresel güçlerin çıkar çatışmaları, ekonomik savaşlar ve bilgi manipülasyonlarının kesiştiği karmaşık alan. ABD’nin “terörle mücadele” maskesi ardında yürüttüğü kaynak yağması, bölgenin geleceğini karartıyor. Bu süreç, biyopolitik düzeyde yürütülen savaş biçimi olarak karşımıza çıkıyor.
Okuyucuların, karmaşık operasyonların farkına varması, resmi anlatıları sorgulaması ve bilinçli farkındalıkla hareket etmesi hayati önem taşıyor. Çünkü savaş, sadece topraklar için değil; zihinler, kaynaklar ve gelecek için veriliyor.
Küresel İfşa