Bedenimiz Dijital Zincirle İzleniyor ve Sınıflandırılıyor

Dijital Zincirler: Türkiye’de Giyilebilir Teknoloji ve Gözetim Toplumu

Her adımınız, kalp atışınız ve uykunuz dijital kayıt altına alınıyor. Türkiye’de pandemiyle hayatımıza giren HES kodu, gözetim ağının sadece başlangıcı oldu. Günümüzde giyilebilir teknolojiler, sağlık ve kişisel güçlendirme maskesiyle sunulurken, özgürlüklerimizi yavaş yavaş yok eden kontrol mekanizmasına dönüştü. Sigorta indirimlerinden iş fırsatlarına ve ödeme araçlarına kadar uzanan sistem, “veri uyumu” göstermeyenleri ikinci sınıf birey haline getirebilirse bedeninizin dijital mülkiyeti artık devlet ve özel sektörün ortak kontrolünde olarak özgürlüğün sınırlarını kısıtlayabilecek.

Sağlık Takibi Yerine Dijital Kölelik

Sağlık Bakanlığı’nın e-Devlet ve HES kodu altyapısı, giyilebilir cihazlardan toplanan biyometrik verilerle birleşerek mahremiyetin son kalelerini yıktı. Nabız, tansiyon, uyku düzeni gibi en özel bilgiler merkezi veri havuzunda toplanıyor. “Kamusal yarar” adı altında devletin elinde toplanan verilerde bireyin onayı formaliteden öteye geçmiyor. Onay metninde çıkış/kabul etmememe hakkı pratikte yok. Özel sigorta şirketleri ve işverenler, verileri prim indirimleri ve çalışan performans değerlendirmeleri için kullanıyor. “Paylaşılan veri = indirim” formülü, kısa sürede “paylaşmazsan ceza”ya dönüştü. Sağlık verilerinin metalaştırılması, bireysel özerkliğin erimesi anlamına geliyor.

Akıllı Saatler: Ödeme Kolaylığı Maskesi Altında Dijital Gözetim

Bankaların reklamlarında sıkça gördüğümüz akıllı kol saatleri, sadece sağlık takibi yapmakla kalmıyor; aynı zamanda ödeme aracı olarak da kullanılıyor. Cüzdan taşımaya gerek kalmadığı, hırsızlık riskinin azaldığı iddia edilse de, kolaylığın arkasında sürekli veri toplayan ve gözetim ağının parçası haline gelen cihazlar var. Ödemeleriniz bile dijital izlere dönüşerek, küresel elitlerin büyük sıfırlama planlarının önemli parçası olan gözetim toplumunun (Big Brother) inşasına hizmet ediyor. Ödeme kolaylığı maskesi altında özgürlüklerimiz yavaş yavaş teslim alınıyor.

Algoritmaların Karar Verdiği Dünya: İnsan Hakları Tehdit Altında

Biyometrik veriler, makine öğrenmesi algoritmaları tarafından “yüksek riskli” veya “düşük uyumlu” olarak sınıflandırılıyor. Türkiye’de bankaların kredi skorlaması alışkanlığı, sağlık verilerine de taşındı. Düzensiz uyku veya azalan adım sayısı, otomatik olarak “performans düşüşü” sinyali olarak algılanıyor. İnsan kaynakları yazılımları, işe alım ve terfi kararlarında hekimin raporundan çok algoritmanın yorumunu esas alması, bireyin söz hakkını erozyona uğrattı ve insan onurunu tehdit ediyor. Hukuk ve mevzuat dijital gözetim zincirini durdurmakta yetersiz kaldı.

Hukuki Boşluklar ve Devletin Gözetim İradesi

Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve Anayasa, biyometrik verileri özel nitelikli kabul etse de, “sağlık hizmeti sunma” ve “kamu güvenliği” gerekçeleriyle derin izleme uygulamalarına kapı aralandı. HES kodu örneğinde olduğu gibi, acil durum bahanesiyle yeni veri toplama araçları yasal boşluklardan faydalandı. Bireyler haklarını kullanmak istediklerinde mahkeme kapılarına yönlendirildi; ancak veri çoktan toplanmış ve kullanılmış oldu. Açık rıza kavramı, bilgi asimetrisi ve yüksek maliyetler nedeniyle etkisiz kaldı. Devletin gözetim iradesi, hukuki kılıflarla meşrulaştırıldı.

Toplumsal Baskı ve Kültürel Kodların Gözetimle Bütünleşmesi

Türkiye’nin kolektif kültüründe “cemaat” ve mahalle dayanışması gibi yapılar, gözetim mekanizmalarının toplumsal baskı aracı olarak kullanılmasına zemin hazırladı. Sosyal medyada paylaşılan sağlık başarıları, bireysel biricikliği gizleyen “güvenlik bilinci” maskesine dönüştü. Uyum göstermeyenler “sorumsuz” ve “riskli” damgası yiyerek dışlandı. Kültürel kodlar, distopik gözetim rejimini görünmez kılıflarla topluma kabul ettirdi. Bireysel özgürlükler, toplumsal normların ve dijital gözetimin çifte kıskacında eridi.

Türkiye’nin Dijital Beden Haritasında Dijital Gözetim Zincirini Kırmak

Bu tehlikeyi bertaraf etmenin yolu kolektif mücadele ve hak savunuculuğundan geçer; beden verisi gözetimine karşı mücadele yalnızca hukuki değil, toplumsal sorumluluktur. Vatandaş inisiyatifleri KVKK kapsamındaki haklarını hatırlatarak veri talep ve silme başvurularını yaygınlaştırmalı, meslek örgütleri ve sendikalar işyerinde zorunlu sağlık takibine karşı kolektif rıza platformları kurmalıdır. Akademi ve sivil toplum kuruluşları ise biyometrik gözetimin psikososyal etkilerini sahadan veriyle belgeleyerek kamuoyunu bilinçlendirmelidir.

Türkiye’nin dijitalleşen beden haritası, küresel güçlerin büyük sıfırlama planlarının karmaşık ve gizli operasyonlarıyla şekillenirken, süreç bireysel özgürlükleri tehdit ediyor ve dijital mülkiyet ağları bedenimizi esir alıyor. Teknoloji harikası diye sunulan giyilebilir teknolojilerin gözetim aracı haline gelmesi özgürlüklerin erimesine yol açarken, Türkiye özgürlükler açısından kritik kavşakta bulunuyor.

Bize düşen karmaşık ağları çözmek, bilinçli farkındalıkla hareket etmek ve dijital gözetim zincirini kırmaktır. Bedenimizin dijitalleşmesi sadece teknolojik gelişme değil, insanlık ve toplumun geleceğini belirleyecek mücadele alanıdır. Görünen o ki; bilinçli farkındalık yaygınlaşmazsa dijital özgürlüğü kaybedebiliriz.
 
 Küresel İfşa

Yazar