Mazlum Uygurluların Feryadı: Duyun Artık Çığlığı!

Kim Susturmak İstiyor Uygurluların Çığlığını?

Dünyada gidecek yeri olmayan mazlum Müslüman Uygur Türkleri! Onların feryadı, kulakları sağır eden sessizliğe gömülmüş durumda. Dün sosyal medyaya düşen o haber, içimizi dağladı: “Dört çocuklu Uygur Abdurrahman Kuddusi sınır dışı edilecek.” Haber böyle!

Peki, sınır dışı edilince ne olacak, başına neler gelecek? Çocukları ne olacak, eşi ne olacak, maişetlerini kim sağlayacak? Sorular, sorular… Dert edinenler için beyin yakan, vicdanları sızlatan sorular bunlar!

Melkizat Hanım Bana Yazdı, Çaresizdi.

Satırlarında yankılanan o umutsuzluk, kalbime hançer gibi saplandı. Ne yapacağını, nereye gideceğini, dört çocuğuyla birlikte nereye sığınacağını bilemiyordu. Mesajının her kelimesinde, “biz ne olacağız? Bize de vatandaşlık ret kararı geldi!” feryadı vardı.

Bu sadece annenin değil, binlerce mazlum Uygur Türkünün yürek yakan çığlığıdır ve artık duyulmak zorundadır! “Mazlumun ahı indirir padişahı” derler; feryatlar, er ya da geç ilahi adaletin tecellisine yol açacaktır. İşte asıl soru bu!

Sayıların Ardındaki İnsanlık Dramı: 87 Kodu ve Ötesi

Melkizat Hanım’ın paylaştığı mesajlar, halkın yaşadığı dramın acı birer kanıtı: “(Eşime) 2-3 sene sonra ikameti ret edince 87 kodu koymuş… geçen sene 11-12 ayında çoğu Uygur’un insani ikameti ret edilip kodu koymuşlar… eşim değil çoğunun var o yüzden çoğu kardeşimiz Suriye’ye mecburi göç ettiler vatandaşlıkta ret kararı geldi.” 87 kodu…

Bir sayıdan ibaret gibi görünse de, sayı binlerce Uygur’un hayatını karartan, onları belirsizliğe sürükleyen, adeta ölüm fermanı gibi üzerlerine çöken damgadır. Komünist Çin’in zulmünden kaçıp sığındıkları topraklarda huzur bulamıyor, bile bile ölüme gönderilmek istenen insanlık krizine göz yummak, hangi vicdana sığar?

Sessizliğin Bedeli: Meçhul Akıbetler ve Uluslararası İhanet

Birkaç ay önce Tayland’da yakalanan ve 12 yıl hapsedilen 48 Uygur‘un Çin’e iade edildiğini, Türkiye dahil hiçbir ülkenin onları kabul etmediğini hatırlayın. Akıbetleri meçhul… Bizim malumumuz, ölüm cezasına çarptırıldılar! Çok garip değil mi?

Kadim Doğu Türkistan Müslüman halkının dünyada sığınacağı yer kalmamış. Türkiye’de 30 ila 40 bin civarında Doğu Türkistanlı Müslüman muhacir yaşarken, son zamanlarda onlara uygulanan muamele anlaşılır gibi değil. Suç işleyen varsa tutuklayın, cezasını verin! Ancak onları bile bile ölüme göndermeyin! Bu, insanlık onuruna yakışmaz, hiçbir devletin siciline yakışmaz!

Bürokrasinin Körlüğü ve Adaletin Çifte Standardı

Kolluk kuvvetlerinin ayrı muamma. Bu mazlum kardeşlerimizin kimlikleri yokmuş! Kimlikleri olamaz! Onlardan normal evrak beklemeniz ham hayaldir! Adalet mekanizmasının onlara karşı tutumu ise ayrı muamma. Mazlum ve ülkemize sığınmış, hicret etmiş kardeşlerimizle ilgili kararlarınız normal kanun ve kurallara göre yapılamaz!

Lütfen kendinizi bir an için onların yerine koyun. Onların yerinde siz olsaydınız ne hissederdiniz? Hesap günü var! Bu gerçeği asla göz ardı etmeyin! Unutmayın, her eylemin hesabı vardır.

Siyasetin İkiyüzlülüğü ve Tarihi Vebal

Bürokratik körlük, siyasi iradenin nerede durduğunu da sorgulatıyor. Gerçekten merak ediyorum: “Her milletin Ermenisinden Yahudisine, Gazze’de Müslüman katliamı yapanından ülkeyi soyan siyonistine kadar ülkemizde yaşamaları için yer var da nasıl oluyor da Doğu Türkistan Müslüman halkına Türkiye dar ediliyor?” Nasıl? Bu çelişkiyi lütfen vicdanınıza sorun!

Unutmayın ve bilin ki hangi makamı işgal ediyorsanız, sizden önce başkaları o makamlarda idi; kimisinin haysiyeti kalmamış, kimisinin kemikleri toprak altında çürümüş gitmiş! Her şey fani; makam, mal, unvan, her şey! Baki olan hayırla yâd edilmektir.

Unutulan Miras, İhanet Edilen Bağlar

Doğu Türkistan, Çin işgalinden önce Osmanlı devletine bağlılığını ilan etmiş, hutbeler Halife adına okunmuş Osmanlı yurdu idi. Tarihi bağa rağmen, bugün Uygur kardeşlerimize uygulanan muamele nasıl açıklanabilir? Siyasetçiler, vebalin altında nasıl kalkacak?

Bu, sadece siyasi mesele değil, aynı zamanda tarihi sorumluluktur. Toprakları, sadece coğrafi sınır değil, aynı zamanda ortak tarihin ve kaderin simgesidir.

Gizli Planlar ve Büyük Oyunlar: Perde Arkasındaki Gerçek

Uygurlar sizden merhamet beklemiyor! Uygurlar sizden kendilerinin olan vatandaşlıklarını vermenizi bekliyor!

Toprakları, Uygur Türklerinin de kadim yurdudur. Her gözyaşı, her feryat, vicdanlara kazınan çığlığı duymak ve harekete geçmek, sadece insanlık görevi değil, aynı zamanda tarihe karşı sorumluluktur.

Bu coğrafyada yaşanan her dram, aslında daha büyük ve karmaşık operasyonların parçasıdır. Perde arkasında dönen gizli planlar, sadece Uygurları değil, bölgemizi ve toplumumuzu da derinden etkilerken, sadece göçmen meselesi değil, küresel güç dengelerinin ve karanlık senaryoların yansımasıdır. İnsanlar yapılanları unutabilir.

Tarih unutmaz! Amel defteri hiç mi hiç unutmaz! Ve şaşmaz!..
Bu çığlığı duymak ve harekete geçmek, sadece insanlık görevi değil, aynı zamanda tarihe karşı sorumluluktur. Yoksa sessizliğin bedeli ağır olacak.

Şimdi değilse ne zaman?

HALİS ÖZDEMİR

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.