Kaderimiz Bu Olmamalı; Küresel Oyunların Perde Arkasındaki Planlar…
Günümüz dünyası karmaşık ağların içinde. Her an, her yerden üzerimize yağan bilgi, haber ve yorumlar zihinlerimizi adeta sis perdesiyle örtüyor. Gerçekle yalanın, doğruyla yanlışın birbirine karıştığı çağımızda neye inanacağımızı, kime güveneceğimizi şaşırmış durumdayız. Bireysel kafa karışıklığı aynı zamanda toplumsal felaketin habercisi. Zira algılarımız manipüle edildiğinde sağlıklı kararlar almamız imkansız hale gelirken, bunlar oyun ve oyunun piyonu olmak zorunda değilsin diyoruz.
Zihinlerimize Sızan Zehir: Bilgi Çağının Karanlık Yüzü
Her gün bombardıman altındayız. Haberler, analizler, yorumlar… Hepsi birbiriyle çelişiyor, farklı gerçekleri dayatıyor. Bilgi karmaşası sağlıklı karar almayı imkansız kılıyor. Toplumsal kavrayış sürekli bilgi akışıyla oluşur; ancak manipülatif akış felaket getirir. Sokrates’in “gerçek mi, iyi mi, faydalı mı?” soruları ve Osmanlı ulemasının “akıl, ilim, tecrübe, gerçeklerle uyum” süzgeçleri bugün daha da önemli. Zira zihinlerimize sızan her bilginin bizi aleyhimize sürüklediğini görmezden gelemeyiz.
Küresel Düzenin Çöküşü: Batı’nın Maskesi Düştü mü?
Tarih, tekerrürden ibaret değil mi? İmparatorluklar yıkıldı, diktatörlükler çöktü, Soğuk Savaş bitti. Her dönemin sonu büyük krizle geldi. Şimdi “Yeni Dünya Düzeni” illüzyonu paramparça oluyor. 2008 finansal krizi çürük temelleri ifşa etti. “Parasal genişleme” adı altındaki para basma çılgınlığı var olmayan zenginliği gösterdi. Ortadoğu’daki “Arap Baharı” borç batağını derinleştirdi. 2022 Rusya-Ukrayna Savaşı Batı’nın “insan hakları” maskesini düşürdü. Gazze’de yaşananlar acımasız gerçeği gözler önüne serdi. Artık kimse eski masallara inanmıyor. Sadece dönemin sonu değil, yeni jeopolitik mücadelenin başlangıcı.
Anadolu’nun Kaderi: Bin Yıllık Hesaplaşma ve Stratejik Hat
Coğrafyamız 1500 yıldır süregelen hesaplaşmanın merkezi. Roma’nın siyasal Hristiyanlığı ile Türklerin İslam’ı kucaklayıp batıya yürümesi, İstanbul-Anadolu-Kudüs-Medine-Mekke hattında sürekli çatışma ekseni yarattı. Hat, sadece coğrafi değil, medeniyetlerin, inançların ve güçlerin kesişim noktası. Osmanlı’nın yıkılışı, hattın kontrolünü ele geçirme mücadelesinin acı sonucuydu. Sanayi Devrimi ile güçlenen Batı, stratejik bölgeyi parçalamak için her yolu denedi.
Misak-ı Milli ile siyasi bağımsızlık kazandık, ancak Misak-ı İktisadi’yi tam uygulayamadığımız için ekonomik bağımsızlığımız eksik kaldı. Eksiklik, bugünkü sorunların temelinde yatıyor. “Türk” olmak, coğrafyada sadece ırka mensup olmak değil, “küfre karşı savaşmayı göze alan” tüm inananların ortak kimliği haline gelmesi genetik kodlarımıza işlenmiş mücadelemizdir.
Ekonomik Esaret: Borç Batağı ve Adil Bölüşümün İmkansızlığı
Devletin iki temel direği vardır: ordu ve para. Ordumuz güçlü, ama ya paramız? Devletimiz paranın sahibi değil. Borca dayalı sistem bizi faiz lobisinin esiri yaptı. Merkez Bankası’nın para basma mekanizması, piyasaya sürülen her kuruşun faiziyle geri istenmesi demek. Sürekli borç sarmalı ve darlık yaratıyor. “Havuz Sistemi” gibi modeller esaretten kurtulmanın mümkün olduğunu gösterdi. Ama değişimi istemeyenler var. Çünkü sistem, avuç azınlığın üretmeden zenginleşmesini sağlıyor. Servet ve sermaye ayrımı adaletsizliğin temelini oluşturuyor. Servetten vergi alınmazken, sermaye ülke dışına kaçırılıyor. Sadece ekonomik değil, ahlaki çöküş. Edirne Bedesteni’ndeki esnafın “siftah yapanın başkasına yol vermesi” ahlakı bugün nerede?
Doğal Dengeye Saldırı: Gıda, Su ve Gizli Operasyonlar
Sadece ekonomi değil, doğa hedefte. İneklerin “karbon salınımı” bahanesiyle katledilmesi, kuş gribinin yumurta fiyatları düştüğünde “tesadüfen” ortaya çıkması, havadan sivrisinek salınımı… Bunlar sadece “doğal olaylar” mı? Yoksa gıda ve doğal kaynaklar üzerinde tam kontrol sağlamak için yürütülen sinsi operasyonlar mı? “Yağmur suyu şirketlerin hakkıdır” diyen zihniyet, su kaynaklarımızı dahi ele geçirmeye çalışıyor. Yapay etin “kan” olduğu ve dinimizce haram kılındığı gerçeği, sadece sağlık değil, inanç ve etik boyutlarını içerdiğini gösteriyor. “Bütün zehirler altın kasede sunulur” atasözü tehlikelere karşı bizi uyarıyor. Orman yangınlarının aynı anda 270 yerde başlaması, itfaiyecilerin yardımlaşmasının engellenmesi…
Bunlar da mı tesadüf? Yoksa ülkenin doğal zenginliklerini yok etmek için gizli planlar mı yapılıyor?
Sonuç: Perde Arkasındaki Planlar ve Bizim Rolümüz
Unutmayın, hiçbir şey tesadüf değildir. Her olayın ardında görünmeyen ellerin, karmaşık ve gizli operasyonel planları vardır. Planlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hatta biyolojik boyutları içermektedir. Zihinlerimizi bulandıran bilgi akışından, cebimizdeki parayı esir alan sisteme, yediğimiz gıdadan soluduğumuz havaya kadar her şey büyük oyunun parçası.
Peki, biz oyunda sadece birer piyon mu olacağız?
Yoksa büyük resmi görüp, kendi kaderimizi yeniden mi yazacağız? Seçim bizim!
Küresel İfşa

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.