Göç; Coğrafyamızın Kaderi mi, Yoksa Perde Arkasında Dönen Büyük Oyunlar mı Var?
Türkiye, dört milyonu (kimilerine göre 5 milyondan fazla) aşkın göçmenle boğuşurken, yükün sadece “sorun” olmadığını, çok daha derin ve karanlık planın parçası olabileceğini düşünmek zorundayız. Rakamlar buz dağının sadece görünen yüzü.
İstatistiklerin Ardındaki Gerçek:Yükün Anatomisi
Türkiye’nin 85 milyonu aşan nüfusu içinde, 2024-2025 “resmi verilere” göre 3 milyondan fazla Suriyeli ve yaklaşık 1 milyon diğer yabancı uyruklu birey barınıyor. Ülke nüfusunun %5’inden fazlası yabancılardan oluşuyor. Avrupa’nın “gelişmiş” ülkeleriyle kıyaslandığında oran fazla gibi dursa da, asıl mesele yükün nasıl yönetildiği. İstanbul gibi metropoller ve Suriye sınırındaki iller, yoğunluğun altında eziliyor. Kaynaklar yetersiz, altyapı çöküşün eşiğinde. Bu sadece istatistik değil, ülkenin geleceğine dair alarm zilleri çalıyor.
Ekonomik Çarklar ve Gizli Eller: Kim Kazanıyor?
Yabacı göçünün ekonomiye hem yük hem de katkı sağladığı söylenir. Tarım, inşaat ve imalat sektörlerindeki iş gücü boşlukları göçmenlerle dolduruluyor, binlerce Suriyeli işletme kuruluyor. Peki, gerçekten “kazanç” mı? Kayıt dışı istihdamın yaygınlığı, iş izinlerinin düşük oranı, katkıların karanlık yüzünü oluşturuyor. Göçmenler sömürülürken, devlet vergi gelirlerinden mahrum kalıyor. 2022’de okul çağındaki Suriyeli çocukların %35’inin eğitimden mahrum kalması, gelecekteki toplumsal maliyetin ne denli büyük olacağını gösteriyor. Kimlerin düzenden hangi faydaları sağladığı sorusu akıllara takılıyor.
Toplumsal Fay Hatları ve Kışkırtılan Yabancı Düşmanlığı
Temmuz 2024’te Kayseri’de yaşanan mülteci karşıtı ayaklanmalar, toplumsal gerilimin ne denli tehlikeli boyutlara ulaştığının göstergesi. Tehlikeli boyuta sebep olan etkenler; ekonomik zorluklar, kültürel entegrasyon eksikliği ve medya manipülasyonuyla körüklenen yabancı düşmanlığı, toplumun fay hatlarını derinleştiriyor. Gerilimler kendiliğinden ortaya çıkmıyorsa belirli odaklar tarafından kışkırtılıyor olabilir mi? Toplumsal uyumun mümkün olmaması ateşi daha da harlıyor.
Politika Labirenti: Stratejisizlik mi, Kasıtlı Oyun mu?
Türkiye’nin göç politikaları, reaktif ve belirsiz seyir izliyor. “Geçici koruma” statüsü, uzun vadeli çözüm sunmaktan uzak. Geri gönderme çağrılarından hoş geldin söylemlerine kadar değişen politik yaklaşımlar, tutarlı stratejiden ziyade siyasi çıkarlara hizmet ediyor. Türkiye’nin Avrupa’ya transit rota olması, düzensiz göçün devam etmesi, labirenti daha da karmaşık hale getiriyor. Siyaset ve politika belirleme süreçlerinde sivil toplumun ve yerel yönetimlerin dışlanması, “politik stratejisizliğin” kasıtlı oyun olabileceği şüphesini doğuruyor.
AB’nin Fonları: Yardım mı, Kontrol Mekanizması mı?
Avrupa Birliği’nin mülteci akışlarını yönetme karşılığında dağıttığı milyarlarca avro, yardım eli mi, yoksa Türkiye üzerindeki kontrol mekanizması olabileceği şüphesi ortada iken, fonların sürdürülebilirliği, mültecilerin gerçek ihtiyaçlarını karşılamadaki etkinliği ve Türk devlet kurumlarına fayda sağlama potansiyeli, ciddi soru işaretleri barındırıyor. Fonların şeffaflığı ve denetimi konusundaki eksiklikler, “yardımın” ardındaki gerçek niyetleri ister istemez sorgulatıyor.
Suriye’deki Oyun ve Geri Dönüşlerin İmkansızlığı
Suriye’deki siyasi manzaranın devam eden değişimleri, gönüllü geri dönüşler hakkında tartışmaları alevlendiriyor. Ancak mültecilerin Suriye’deki devam eden istikrarsızlık, şiddet, karmaşa ve etnik zulüm nedeniyle geri dönme konusundaki haklı isteksizlikleri, tartışmaları anlamsız kılıyor. Geri dönüşlerin uluslararası hukuk normlarına uygunluğu ve güvenli, onurlu şekilde gerçekleşmesi için gerekli koşulların sağlanamaması, durumun sadece “kader” olmadığını, uluslararası oyunun parçası olduğunu düşündürüyor.
Sistemsel Kırılganlık: Yönetim Krizi mi, Planın Parçası mı?
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu durum, sadece “çok fazla insan” olmasından ibaret değil. Koordineli uzun vadeli planın eksikliği, göçün ensar ve muhacir masallarıyla siyasileşmesi ülkeyi sistemsel kırılganlığa sürüklüyor. Göç yönetiminde veri toplama, analiz ve izleme mekanizmalarının yetersizliği yönetim krizi mi, yoksa daha büyük planın kasıtlı parçası olabilir mi sorusu karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç: Perde Arkasındaki Gerçek ve Harekete Geçme Zamanı
Türkiye’nin göç dinamikleri, basit “sorun” etiketinin ötesinde, çok katmanlı ve karmaşık zorluklar içermektedir. Temel sorun, uzun vadeli planlama eksikliği, siyasi istismar gibi politika ve algısal meselelerde yatmaktadır. Ancak durumun sadece “kader” olmadığını, perde arkasında dönen karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığını vurgulamak zorundayız.
İçinde bulunduğumuz coğrafya, büyük güçlerin satranç tahtası haline gelmiş durumda. Bilinçli farkındalık kazanmak ve harekete geçmek, oyunun piyonu olmaktan çıkmanın tek yolu. Aksi takdirde, geleceğimiz başkalarının ellerinde şekillenecek.
Küresel İfşa…

