Tüm Dinler Küresel Babil’den Günümüze Büyük İsrail Projesine Nasıl Hizmet Ediyor?
Ortadoğu, kadim sırların ve bitmek bilmeyen çatışmaların beşiği olmaya devam ediyor. Ancak coğrafyamızda yükselen gölgeler var: Büyük İsrail (Great İsrael) İdeolojisi.
Sadece dini beklenti değil, aynı zamanda jeopolitik silah olarak işlev görüyor. Bölgeyi ve dünyayı “Küresel Babil”in kaotik girdabına sürükleyen ideolojiler, nükleer çağın eşiğinde nasıl felaketin habercisi olabileceği, kıyamet inancının ve Büyük İsrail ideolojisinin kökenlerini, jeopolitik etkilerini ve nükleer çağdaki tehlikelerini derinlemesine incelemek zorundayız.
Kıyamet İnancının Gölgesinde Coğrafya: Kadim Güç Arayışları
Kıyamet inancı, insanlık tarihinin en eski ve en güçlü motivasyonlarından biridir. Yahudilikten Hristiyanlığa, İslam’dan antik mistik öğretilere kadar pek çok kültürde, dünyanın sonu ve yeni düzenin kuruluşu üzerine kurulu anlatılar mevcuttur. Nemrut’un Babil’i inşa etme çabaları ve tanrısallık iddiaları, kadim güç arayışlarının modern kıyamet inançlarına nasıl sızdığını açıkça gösterirken günümüzde siyasi hedeflere ulaşmak için araç olarak kullanıldığında, sonuçları yıkıcı olabilmektedir. Bu bağlamda, dini metinlerin jeopolitik yorumları, aktörlerin motivasyonlarını anlamak için kritik başlangıç noktası sunar.
Siyonizm: Dini Metinlerden Jeopolitik Silaha Dönüşüm
Modern Siyonist hareket, dini metinlerdeki “vaat edilmiş topraklar” ve “seçilmiş halk” kavramlarını siyasi ideolojiye dönüştürmüştür. Büyük İsrail vizyonu, sadece coğrafi genişlemeyi değil, dini ve kültürel üstünlük iddiasını da içermektedir. Amerika’daki Evanjelik Hristiyanların İsrail’e verdiği koşulsuz destek, dini-siyasi ittifakın gücünü gözler önüne sermektedir.
Onlar için İsrail’in genişlemesi, İncil’deki kehanetlerin gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Küresel Babil’in karmaşık yapısında, dini inançların uluslararası ilişkilerde nasıl kaldıraç görevi gördüğünün en net örneği karşımızdadır. Bu durum, dini aktörlerin ve onların siyasi uzantılarının küresel güç dengelerindeki rolünü anlamak için “aktör haritası” çıkarmayı gerektirmektedir.
Bölgesel Hegemonya ve Sınır Tanımazlık: İdeolojinin Yansımaları
Büyük İsrail ideolojisi, Ortadoğu’da sürekli gerilim ve çatışma kaynağıdır. Coğrafi genişleme arzusu, Filistin topraklarının ilhakı, yerleşim birimlerinin inşası ve komşu ülkelerle sınır anlaşmazlıklarını körüklemektedir. Siyonizm ile antisemitik faşizm arasındaki bağlantılar, ideolojinin dışlayıcı ve yayılmacı doğasını anlamak için kritik öneme sahiptir.
Büyük İsrail vizyonu, uluslararası hukukun ve insan haklarının ihlal edilmesine yol açan politikaları meşrulaştırmaktadır. İsrail’in bölgesel hegemonya arayışı, ideolojinin önemli jeopolitik yansımasıdır. Ortadoğu’daki güç dengelerini kendi lehine çevirme çabaları, sürekli askeri müdahaleler ve bölgesel ittifaklar kurma girişimleriyle kendini gösterirken, bölgedeki güç ağlarını ve aktörler arası ilişkileri analiz etmeyi zorunlu kılmaktadır.
Nükleer Çağda Kıyamet: Felaket Senaryosunun Anatomisi
Kıyamet inancının nükleer çağda taşıdığı tehlike, dini inançların modern savaş teknolojileriyle birleştiğinde ortaya çıkmaktadır. İsrail’in nükleer kapasitesi, bölgedeki güç dengelerini derinden etkileyen faktördür.
Gnostik tarikatların ve Tapınak Şövalyeleri’nin vb. gizli bilgi ve güç arayışları, ideolojilerin tarihsel olarak gizli güç odaklarıyla ilişkisini düşündürmektedir. Nükleer silahların, dini “Armageddon” beklentisiyle ilişkilendirilmesi, önleyici savaşlar ve topyekûn yıkım senaryolarını gündeme getirmektedir. Dini fanatizmin nükleer silahlarla birleştiği senaryo, siyasi liderleri radikal kararlar almaya itebilir.
Henry Kissinger’ın İsrail’in geleceğine dair öngörüleri, dini ve siyasi gerilimlerin kontrolden çıkma potansiyeline işaret etmektedir. Küresel Babil‘in nükleer çağdaki yansıması, insanlığın kendi eliyle yaratabileceği en büyük felaketlerden birinin kapısını aralamaktadır.
Türkiye’ye Yansımaları: Milli Güvenlik Tehdidi
Büyük İsrail ideolojisinin ve kıyamet inancının Ortadoğu’daki yükselişi, Türkiye için ciddi milli güvenlik sorunları yaratmaktadır. Bölgesel istikrarsızlık, sınır güvenliği tehditleri ve enerji koridorları üzerindeki baskı, Türkiye’nin jeopolitik konumunu doğrudan etkilemektedir.
İdeolojilerin yayılmacı politikaları, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını ve barış arayışlarını baltalamaktadır. Türkiye, karmaşık denklemin içinde, hem kendi güvenliğini sağlamak hem de bölgesel barışa katkıda bulunmak gibi zorlu görevle karşı karşıya kalması, dış politikasında daha proaktif ve stratejik adımlar atmasını zorunlu kılmaktadır.
Bilinçli Farkındalık ve Harekete Geçme Zamanı
Tüm tehlikeli ideolojilerin ve onların arkasındaki güçlerin farkında olmak, sadece entelektüel merak değil, aynı zamanda zorunluluktur. Toplum olarak, manipülasyonlara karşı bilinçli farkındalık geliştirmeli ve harekete geçmeliyiz. Dini inançların barış ve adalet için araç olabileceği gerçeğini hatırlayarak, çatışmayı körükleyen değil, uzlaşmayı sağlayan gelecek inşa etmeliyiz.
Küresel Babil’in karanlık gölgesi üzerimize düşerken, tehlikeli oyunların parçası olmamak için sorgulamalı, araştırmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz. Aksi takdirde, kadim inançların modern silahlarla birleştiği dünyada, hepimiz kaybeden olacağız.
ARDA ALP SOYLU

