Enerji Maskesiyle Türkiye’ye Küresel Operasyon!

Kaynaklar Bahane mi, Hedef Bizzat Türkiye mi?

Muğla’nın bağrında yükselmesi planlanan Balcılar Barajı ve Hidroelektrik Santral (HES) projesini mi dediniz? Sakın ola ki bunu basit altyapı yatırımı sanmayın! Bu, küresel enerji baronlarının, o lanet olası elitlerin, ülkemizdeki acımasız operasyonel stratejilerinin ta kendisi!

Suyumuzu enerji diye metalaştırıp, köylümüzün ekmeğini, toprağını, nefesini çalıyorlar. Proje, sadece baraj değil, Türkiye’nin enerji bağımlılığı üzerinden toplumu manipüle etme ve tasfiye etme planının somut parçasıdır. O halde daha derinlere inelim, karanlık hikayenin ipliğini pazara çıkaralım!

Ekosistemin Çığlığı Değil, Küresel Çetelerin Doğa Katliamı!

Balcılar Barajı, Köyceğiz Gölü’nün ölüm fermanını imzalıyor, haberiniz var mı? Namnam Çayı’ndan su çalacaklar, gölü besleyen ana damarı kesecekler. Yer altı su dengesi mi? Onu da altüst edecekler! Deniz suyu göle sızacak, tatlı su ekosistemi çökertilecek. Biyolojik çeşitlilik mi? Yok olacak! Kokuşmuş bataklığa dönecek o güzelim göl! Tarım, turizm, doğal yaşam…

Hepsi küresel çetelerin felaketinden nasibini alacak. Sandras Dağı’nı taş ocaklarıyla, dinamit patlatmalarıyla paramparça edecekler. Yağışlar sele dönüşüp göle taş dolgu taşıyacak, balıklar ve diğer canlılar ölüme terk edilecek. Bu, doğanın sistematik çökertilmesi değil de nedir? Resmen ekolojik soykırım!

Tarımın İnfazı ve Kültürel Kimliğin Silinmesi: Büyük Oyunun Parçası!

Bu proje, bölge halkının can damarı olan tarımı hedef alıyor, göz göre göre! Zeytinlikler, narenciye bahçeleri, bal ormanları… Hepsi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 92 bin orman ağacının kesilecek olması sadec ağaç katliamı değil, arıcılık faaliyetlerinin sonu demek. Çıkacak toz, kalan zeytinliklere ve narenciye bahçelerine onarılamaz zararlar verecek. Kamulaştırma süreciyle tarım arazileri, ormanlık alanlar ve köy yerleşimleri baraj gölü altında kalacak.

Köylüler, ekonomik ve sosyal baskılarla göçe zorlanacak olması sadece fiziksel yerinden edilme değil, yerel geleneklerin, üretim biçimlerinin ve toplumsal hafızanın kültürel silinmesi anlamına geliyor. Toplumun köklerini kazımak, en büyük milli güvenlik sorunlarından biridir ve bu, küresel güçlerin bizi zayıflatma planının parçasıdır!

“Kamu Yararı” Yalanı Altında Gizlenen Küresel Çıkarlar!

Projenin “kamu yararı” söylemi mi? Hadi oradan!
 Bu, buzdağının sadece görünen yüzü, koca yalan! Teknik raporlar, bölgenin sulama ihtiyacının mevcut Namnam ve Boğa Deresi ile zaten karşılandığını açıkça ortaya koyuyor. Barajın tarımsal faydası sıfır! Tek amacı enerji üretimi için doğayı ve toplumu feda etmek.

ÇED süreci ise tam fiyasko, tam tiyatro! Halkın 300 dilekçeyle yaptığı itirazlara rağmen “ÇED Olumlu” raporu verilmesi, sürecin ne kadar göstermelik olduğunu kanıtlıyor. Bu, elitlerin enerji altyapılarını sadece üretim değil, kontrol ve kriz üretme aracı olarak kullanma mantığıyla birebir örtüşüyor. Enerji bağımlılığı üzerinden toplumları manipüle etme stratejisi, Balcılar’da tüm çıplaklığıyla sergileniyor.

Yerel Mücadele: Küresel Planlara Karşı Son Kalkanımız!

Ancak karanlık tablo karşısında mücadelede yükseliyor, şükürler olsun!
 Sandras’ı Koruma Platformu, projenin yalnızca köylülerin gelirini değil, bölgenin turizm potansiyelini de yok edeceğini vurgulayarak mücadele etmesi, Türkiye’deki benzer projelere karşı gelişen yerel hareketlerin parçası.

Ekolojik adalet ve yerel özerklik talepleri, giderek daha stratejik zemine oturuyor. Hasankeyf, Yusufeli, Munzur Vadisi, Kazdağları ve Fatsa gibi projelerde yaşananlar, Balcılar’ın sadece yerel değil, ulusal ölçekte stratejik örnek olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin enerji sömürgeciliğine karşı mücadele haritası çıkarma zamanı geldi, yoksa küresel güçler bizi yutacak!

Gizli Operasyonların Gölgesinde Gelecek: Oyunu Bozma Zamanı!

Balcılar Barajı projesi, küresel elitlerin enerji üzerinden yürüttüğü kontrol, kriz ve tasfiye stratejilerinin Türkiye’deki mikro sahnesidir. Proje, sadece baraj değil, doğa, toplum ve bilgi üzerindeki egemenlik mücadelesinin somut örneğidir. Enerji sömürüsü arasında sıkışıp kalan coğrafyada, karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığı artık sır değil. Bilinçli farkındalık kazanmak ve harekete geçmek, karanlık planlara karşı durmanın tek yolu. Aksi takdirde, geleceğimiz, enerji elitlerinin insafına terk edilmiş enkazdan ibaret kalacak.

Oyunu bozmak, bizim elimizde!

SADİ ÖZGÜL

Yazar