Arap Dünyasının Karanlık Yüzü: Hayal Kırıklıkları

Son 70 Yıl Boyunca, Arap Ülkeleri Bağımsızlık Coşkusuyla Doluydu…

Ancak bu coşku, hızla derin hayal kırıklıklarına dönüştü. Askeri çatışmalar, iç siyasi çöküşler ve ekonomik krizler, Arap milliyetçi projesinin temellerini sarstı. Bugün, ABD ve İsrail’in öncülüğündeki yeni sömürgeci projeler, bölgedeki ulus-devletleri zayıflatma çabalarıyla karşı karşıyayız. Arap halklarının kaderi, belirsizliklerle dolu bir dönemde şekilleniyor.

Modern Ulus-Devletlerin Çöküşü

Arap ülkeleri, bağımsızlık sonrası büyük umutlarla yola çıkmış, ancak askeri çatışmalar, siyasi otoriterlik ve iç çatışmalar bu umutları söndürmüştür. Bağımsızlık, özgürlük simgesi olmaktan çıkıp yeni sömürü düzeninin başlangıcına dönüştü. Dış güçlerin müdahalesi ve iç dinamikler, Arap milliyetçiliğini zayıflattı ve halkın birliğini parçaladı.

Modern ulus-devletler, Arap halklarının birliği için umut kaynağıydı. Ancak bu modelin günümüzde çöküş eğilimine girmesi, küresel elitlerin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillenen haritaların adeta habercisi gibi oldu. Bu çöküş, sadece siyasi başarısızlık değil, aynı zamanda toplumsal travmadır. Arap devletleri, kimlik ve egemenlik kaybı riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, halkların ulusal kimliklerini sorgulamalarına ve yeni varoluş mücadelesi vermelerine neden olmaktadır.

Dış Müdahale ve Ekonomik Bağımlılık

Küresel elitler, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek için çeşitli projeler geliştirdi. ABD ve İsrail’in liderliğindeki projeler, bölgenin bağımsızlık mücadelesini baltalamaktadır. Dış müdahaleler, Arap halklarının kendi kaderlerini tayin etme hakkını ihlal etmekte ve onları daha bağımlı hale getirmektedir. Siyasi otoriterlikler, halkın özgürlük arayışını engelleyerek iç krizleri derinleştiriyor.

Arap ülkeleri zengin doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamıştır. Bu durum, yoksulluk ve işsizlik gibi sosyal sorunları beraberinde getirmiştir. Ekonomik krizler, toplumsal huzursuzlukları artırarak elitlerin kontrolünü pekiştirmektedir. Bu çelişki, halkın devlete olan güvenini zayıflatmakta, sosyal patlamalara ve iç savaşlara zemin hazırlamaktadır.

Bölgesel Çatışmalar ve İstikrarsızlık

Arap devletleri, İsrail’in varlığına ve genişleme politikalarına karşı etkili stratejiler geliştirememiş olması Arap dünyasının birliğini tehdit eden unsur haline gelmiştir. Bu başarısızlık, askeri çatışmaların yanı sıra siyasi zayıflıklarla da ilişkilidir. Suriye ve Irak’taki iç savaşlar, etnik ve mezhepsel bölünmeleri derinleştirmiştir. Bölgedeki istikrarsızlık, küresel elitlerin çıkarlarına hizmet eden kaos ortamı yaratmaktadır.

Taşeron silahlı gruplar, Arap devletlerinin zayıflamasında önemli rol oynamaktadır. Gruplar hem iç çatışmaları körüklemekte hem de devletlerin kaynaklarını tüketmektedir. İslamcı olduklarını iddia eden taşeron grupların varlığı, merkezi hükümetlerin otoritesini sarsmakta ve dış müdahalelere zemin hazırlamaktadır. Bu durum, devletlerin ulusal güvenlik harcamalarını artırarak sosyal hizmetlerden kesintilere ve gelir dağılımında adaletsizliklere yol açmaktadır.

Gazze İnsanlık Tarihinin En Karanlık Dönemlerinden Biridir

Gaza’daki savaş, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biridir. İsrail’in saldırıları, uluslararası hukuku hiçe sayarak bölgedeki insanları hedef almaktadır. Gazze’deki soykırım, dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşirken, uluslararası toplumun tepkisizliği ve İsrail’in işine yarayacak kararlar alınması insanlık adına utanç kaynağıdır. Bu durum, bölgedeki insan hakları ihlallerinin ve savaş suçlarının artmasına neden olmaktadır.

Yeni Orta Doğu, Zayıf ve Bağımsız Karar Alma Yetisinden Yoksun Varlıklar Demektir

“Yeni Orta Doğu” kavramı, zayıf ve bağımsız karar alma yetisinden yoksun varlıkların oluşturulması için sinsi plandan başka bir şey değildir. Bu proje, bölgedeki güç dengesini değiştirmeyi ve İsrail’in hegemonyasını pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Başta İran olmak üzere bölgesel güçler, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederken, askeri ve siyasi müdahaleleri genellikle bölgedeki çatışmaları derinleştirmekte ve yeni bölünmelere yol açmaktadır.

Bölgenin Geleceğinde Belirsizlikler ve İstikrasızlık

Arap ve Müslüman devletlerinin geleceği, siyasi irade ve halk bilincine bağlıdır. Ancak mevcut durum, devletlerin iç sorunlarıyla başa çıkmalarını zorlaştırmaktadır. Belirsizlikler, bölge halkların umutlarını zayıflatmakta ve yeni varoluş mücadelesi vermelerine neden olmaktadır.

Büyük Sıfırlamaya Karşı Toplumsal Bilinçlenme ve Siyasi İrade

Arap dünyası ve Orta Doğu, küresel elitlerin siyasi ve askeri eylemlerinin hedefi olmuştur. Bu elitler, askeri ve siyasi müdahalelerin yanı sıra ekonomik ve sosyal yapıları da hedef alarak bölgedeki ulus-devletlerin varlığını tehdit etmektedir.

Arap halkları, güçlü siyasi irade ve toplumsal bilinçle bu tehditlere karşı durabilirler. Bunun için, yönetim sistemlerinin ve karar alma yetisinden yoksun varlıkların tasfiyesi ile başlanarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir. İşte o zaman Büyük Sıfırlama Planı’nın Ortadoğu ayağının bertaraf edilmesi için adımlar atılmaya başlanmış olacaktır.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.