Bilim Kılığında Kıyamet: Gelecek Paralı Bilimin Ellerinde!

Bilimsel İlerlemenin Kutsal Kalkanı Altında, İnsanlığın Geleceği Karanlık Pazarlık Masasında mı?

Teknolojinin baş döndürücü hızı, bizi sadece yeni ufuklara taşımıyor, aynı zamanda derin uçurumun kenarına sürüklüyor. Özellikle biyoteknoloji ve genetik mühendisliği alanındaki gelişmeler, kontrol edilemez riskleri ve bilimsel dürüstlüğün erozyonunu gözler önüne sererken, sadece bilimsel tartışma olmaktan çıkıp, milli güvenliğimizi ve toplumsal varlığımızı tehdit eden boyuta ulaşıyor.

Paralı Bilimin Gölgesinde Çürüyen Gerçekler: Küresel Çıkarların Bilime Sızışı

Bilimsel bilginin üretimi ve yayılımı, ne yazık ki günümüzde finansal çıkarlar ve kurumsal baskılar tarafından acımasızca manipüle ediliyor. “Bilim için kiralık” şirketler, büyük ilaç ve kimya devlerinden aldıkları destekle bilimsel normları ayaklar altına alıyor, kamuoyunu yanıltıyor ve zehirli bilgi kirliliği yaratıyor.

Otizm, aşılar, tarım kimyasalları ve gıda katkı maddeleri gibi hassas konularda, bilimsel geçmişi olmayan figürler aracılığıyla yayılan yanıltıcı iddialar, “çöp bilim”in ta kendisidir. İddiaları, genellikle çıkar çatışmalarıyla besleniyor ve halkın doğru bilgiye erişimini engelliyor. Medya organlarının çıkar çatışmalarını ifşa etmedeki acizliği, hatta içerikleri yayınlaması, toplumsal güveni dinamitliyor. Planlı Covid salgını sırasında, uzmanların yeni biyoteknolojiler hakkında güvenilmez rehberler olabileceği ve üretim süreçlerindeki etik dışı uygulamalar, bilimsel manipülasyonun ve çıkar çatışmalarının ne denli derinlere indiğini belgeleriyle ortaya koyuyor.

Biyoteknolojinin Kontrolsüz Gücü: Pandora Kutusu mu, Küresel Tehdit mi?

Modern biyoteknoloji ve genetik mühendisliği, doğası gereği kontrol edilemez güç barındırıyor. Kendi kendini kopyalayan varlıkların çevreye salınmasıyla ortaya çıkabilecek felaket senaryoları, artık sadece bilimkurgu romanlarının sayfalarında kalmıyor. Genetik gücün, nükleer gücün yıkıcılığını bile aşabileceği fikri, insan müdahalesinin doğanın karmaşık ve öngörülemez sistemleri üzerindeki potansiyel etkilerini ürkütücü şekilde gözler önüne seriyor.

Biyosferin karmaşıklığı düşünüldüğünde, yapılan herhangi müdahalenin sonuçlarını önceden tam olarak bilmek imkansızdır. Nanoteknoloji, biyoteknoloji ve bilgisayar teknolojisinin kesişim noktasında, kendi kendini kopyalayan varlıkların çevreye salınmasıyla 21. yüzyılda büyük pervasızlığa yol açabileceği öngörüsü güçlenirken, küresel çapta tehdit potansiyeli taşıyor.

Paralı Bilimin Biyoteknoloji Felaketlerine Yönelişi

“Bilimin paralı askerleri” olarak adlandırılan grupların faaliyetleri, biyoteknoloji alanındaki potansiyel felaketleri derinleştiriyor. Finansal çıkarlar uğruna bilimsel gerçeklerin çarpıtılması veya göz ardı edilmesi, genetik mühendisliği ve biyomühendislik uygulamalarının risklerinin hafife alınmasına yol açabilir.

Türkiye gibi stratejik coğrafyada, manipülasyonlar milli güvenlik sorunlarına dönüşebilir. Aşıların içindeki nörotoksik maddelerle ilgili iddialar, bilimsel manipülasyonun insan sağlığı üzerindeki potansiyel yıkıcı etkilerine işaret ediyor. İddialar, bilimsel dürüstlükten uzaklaşan ve çıkar çatışmalarıyla hareket eden aktörler tarafından desteklendiğinde, kamuoyunda ciddi kafa karışıklığına ve güvensizliğe neden oluyor.

Tıpta genetiği değiştirilmiş patojenlerin geliştirilmesi veya solunabilen nanopartiküller içeren aşıların üretilmesi gibi biyoteknolojik gelişmeler, eğer bilimsel dürüstlükten yoksun ve finansal çıkarlarla yönlendirilen ellerde olursa, kontrol dışı felaketlere yol açma potansiyeli taşıyor. İnsan hatası, sorumsuzluk, sahtekârlık ve açgözlülük, teknolojik ilerlemelerin yıkıcı sonuçlarını kötüleştiren faktörlerdir. Bu durum, milli güvenlik ve egemenliğimiz için ciddi tehdittir.

İnsan Biyolojisinin Manipülasyonu: Etik Sınırlar ve Gizli Operasyonlar

Teknolojik ilerlemenin en hassas alanlarından biri, insan biyolojisinin manipülasyonudur. İnsanları “hacklenebilir hayvanlar” olarak görme kavramı, genetik kodların veya beyin işlevlerinin kendi iyilikleri için değiştirilebileceği fikrini ortaya atıyor. Ancak insan biyolojisinin birçok yönü tam olarak anlaşılamamıştır ve insanlar, bilgisayarlardan veya diğer insan yapımı sistemlerden çok daha karmaşıktır.

İnsan biyolojisi üzerinde güvenli manipülasyon veya kontrol sağlama yeteneği, mevcut teknokratik yaklaşımların çok ötesindedir. Bilimsel ilerlemenin etik sınırları, “ne yapabiliriz” sorusundan ziyade “ne yapmamalıyız” sorusuna odaklanmayı gerektiriyor. İnsan hücrelerine genetik materyal yerleştirilmesi gibi mRNA biyoteknolojisi yoluyla yapılan müdahaleler, doğanın, son derece karmaşık dijital sistemlerin ve insanlar üzerinde tam kontrol sağlama girişimlerinin gerçek dünyanın duvarına çarpacağını gösteriyor. Yürütülen karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığı, insanlığın geleceği üzerinde karanlık gölge oluşturuyor.

Sonuç: Geleceğimiz İçin Acil Çağrı ve Küresel Hesaplaşma

Bilimsel dürüstlüğün korunması, teknolojik gelişmelerin etik çerçevede değerlendirilmesi ve kamuoyunun doğru bilgiye erişiminin sağlanması, toplumların, bilimsel iddiaları eleştirel gözle değerlendirme ve risklerini anlama konusunda farkındalık kazanması hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde, bilim kılığındaki zehir, tüm insanlığı yutacak ve küresel hesaplaşma kaçınılmaz olacaktır.

Aslıhan DEMİR

Yazar