Karanlık Perde Aralanıyor: O Sorular ve Cevapları Geleceğimizdir…
Son zamanlarda etrafımızda, yakınlarımızda gördüğümüz şeyler var. Genç yaşta ortaya çıkan, şaşırtıcı hızla ilerleyen, pek de rastlanmayan kanser vakaları… Bunlar içimizi kemiren şüpheyi büyütüyor. ‘Turbo kanserler’in acımasızlığı ve tedaviye karşı direnişi, basit tesadüf olmaktan çok daha fazlası. Gözlemlerimiz, bize anlatılan resmi hikayelerin ötesinde, çok daha derin gerçeğin kapısını aralıyor. Acaba insanlar, sessizce derinden ilerleyen yeni hastalığın eşiğinde miyiz?
İşte tam da burada, akıllara rahatsız edici soru geliyor: “Aşılandılar mıydı?” O soru, COVID-19 mRNA aşılarının olası yan etkileriyle ilgili artan endişelerin ta kendisi.
Aşılar ve Kanser Arasındaki Gizemli Bağlantı
2020’nin sonlarında tüm dünyada hayatımıza giren mRNA aşıları, o günden beri kanser teşhislerinde, özellikle gençlerde, görülmemiş artışla anılıyor. Bunlar sadece dedikodu değil; dünyanın dört bir yanındaki işinin ehli doktorlar bile, aşı olan kişilerde ‘turbo kanser’ vakalarında adeta patlama yaşandığını, daha önce iyileşmiş hastaların kanserlerinin yeniden ortaya çıktığını söylüyorlar. Patologlar ve toplum doktorları kanserlerin hızla ilerlediğini ve çok genç yaşlarda görüldüğünü vurgulayarak, endişelerin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
mRNA aşılarını ‘turbo kanserlerle’ ilişkilendiren teoriler, aşının ürettiği spike proteinin vücutta sürekli iltihaba yol açabileceğini, bağışıklık sisteminin savunmasını bozabileceğini veya kemik iliğinin çalışma düzenini değiştirebileceğini öne sürüyor. Üstelik, vücutta uyuyan virüslerin (Epstein-Barr virüsü, insan papillomavirüsü gibi) yeniden canlanması ve bazı DNA parçacıkları gibi kalıntıların varlığı karanlık tablonun parçaları olarak gösteriliyor. Mekanizmalar, aşıların insan vücudu üzerindeki karmaşık ve henüz tam olarak anlaşılamamış etkileşimleri hakkında derinlemesine sorgulama başlatıyor.
Bilim, böylesine büyük değişimin uzun vadeli sonuçlarını neden görmezden geliyor? Yoksa gördüğü halde, bizden mi saklıyorlar?
Resmi Rakamların Perdesi ve Gerçeklerin Çarpıtılması
Endişeleri destekleyen güçlü kanıtlar var. Yakın zamanda yayınlanan araştırmalar, üçüncü doz mRNA aşısının yapıldığı dönemde bazı kanser türlerinde (yumurtalık, lösemi, prostat, dudak/ağız/boğaz kanserleri) yaşa göre ayarlanmış ölüm oranlarında artış olduğunu gösteriyor. Laboratuvarda yapılan deneylerde farede kötü huylu lenfoma gelişmesi ve aşı sonrası insanlarda görülen lenfoma vakaları endişeleri artırıyor.
65 yaş üstü kişilerin takviye dozundan kısa süre sonra lenfoma teşhisi alması ve normalde yaşlılarda görülen nadir kanser türünün 20-30 yaş daha genç kişilerde ortaya çıkması, aşılama zamanı ile kanser arasındaki ilişkiyi ve vakaların ne kadar hızlı ilerlediğini gözler önüne seriyor.
Ancak, resmi istatistiklerde kanser ölümlerinde beklenen büyük artışın görülmemesi, ‘gündemin’ bilgiyi resmi kayıtlardan gizleme çabalarına bağlandığı iddialarını güçlendiriyor. Bağımsız araştırma grublarının aşının dünya genelinde milyonlarca ölüme yol açtığını iddia etmesi gibi çelişkili rakamlar, halk sağlığı verilerinin güvenilirliği ve nasıl yorumlandığı konusunda büyük şüpheler uyandırıyor. Bazı sistemlere kaydedilen kanserle ilgili yan etki raporlarının doğrulanmamış olması ve neden-sonuç ilişkisini göstermemesi karmaşık ve rahatsız edici tabloyu daha belirsiz hale getiriyor.
İşte tüm bunlar, bilimsel merakın ve bağımsız araştırmanın yetkililer tarafından nasıl engellenebileceğine dair ciddi soruları gündeme getiriyor.
Bilimsel Özgürlüğün İhaneti ve Toplumsal Etkileri
Tüm genel eğilimler, şaşırtıcı şekilde örtüşüyor diyebiliriz artık. Ortalama arkadaş/aile/komşu grubunda beklenen kanser ölümü sayısının çok üzerinde, çevrenizde ve onkoloji hastanelerindeki olağan dışı yoğunluk ‘olağan dışı’ kanser vakalarında belirgin artış işaret etmiyor mu? Resmi verilerdeki tutarsızlıklar, konunun daha derinlemesine incelenmesi gerektiğini göstermektedir. Bilimsel araştırmanın siyasi veya ekonomik çıkarlar yüzünden kısıtlanması, olası sağlık risklerinin göz ardı edilmesine ve insanların korunmasında gecikmelere yol açabilir.
Halk sağlığı kurumlarının veri toplama, analiz etme ve raporlama süreçlerindeki eksiklikler veya şeffaflık sorunları, gelecekteki krizlere hazırlık ve müdahale yeteneğini olumsuz etkileyebilir. Halkın sağlık yetkililerine olan güveninin sarsılması, “Aşılandılar mıydı?” sorusunun neden rahatsız edici olduğunu açıklıyor.
Geleceğe Yönelik Karanlık Planlar ve Bilinçli Farkındalık
Bölgemiz ve toplumumuz, karmaşık ve gizli, aşıyı silaha dönüştürmeyi amaçlayan operasyonel planların gölgesinde, coğrafyamız üzerindeki tüm olumsuz etkilerle yüzleşiyoruz. Yaşananlar sadece sağlık krizi değil, aynı zamanda toplumsal güveni ve geleceğimizin temelden sarsıldığı dönüm noktası. Artık sorgulama zamanı geldiğine göre bilinçli farkındalık kazanılması ve karanlık perdenin ardındaki gerçeklerin araştırılması şart. Geleceğimiz, tüm soruların cevabını bulma cesaretimize bağlıdır.
Küresel İfşa

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.