Covid19 Aşıları Kalp Krizi ve İnmeleri Tetiklerken…

Covid Aşıları ve Kalp Krizi: Türkiye ve Ortadoğu’daki Sessiz Tehlike

Şifa olsun diye planlı pandemi sürecinde acil olarak onay verilen Covid aşı adayı kimyasal sıvıları enjekte edilenlerde kalp krizi, inme ve diğer kardiyovasküler hastalıkları tetiklediğine dair 86 milyon kişiyi kapsayan son devasa meta-analiz, bilim dünyasını sarstı. Dünya genelinde güncellenen veriler, halk sağlığını ve neslini doğrudan tehdit eden alarm niteliğinde olduğuna göre artık gerçeklerle yüzleşmek ve sessizliği bozmak zorundayız!

Devasa Meta-Analiz: 86 Milyon Kişilik Sağlık Verisi

İran merkezli 15 hakemli çalışmanın bir araya getirildiği meta-analiz, mRNA ve viral vektör aşılarının kalp krizi, inme, koroner arter hastalığı ve aritmi risklerini dramatik biçimde artırdığını ortaya koyuyor. 46 milyondan fazla aşılanan birey ile yaklaşık 40 milyonluk kontrol grubunun karşılaştırılması, sonuçların güvenilirliğini güçlendiriyor. Markov Zinciri Monte Carlo (MCMC) modeliyle doz, aşı markası ve bölgesel farklılıklar titizlikle analiz edilmiş.

Kardiyovasküler Risklerde Çarpıcı Artışlar

İlk doz sonrası inme riski %240, ikinci dozdan sonra kalp krizi riski %286, koroner arter hastalığı riski %244 artıyor. Aritmi riski ise ilk dozda %199 yükselmiş durumda. Pfizer ve AstraZeneca gibi önde gelen aşı markalarının farklı dozlarında risk oranları çarpıcı biçimde yükseliyor. Pfizer’in ikinci dozu kalp krizi riskini yaklaşık dört kat artırırken, AstraZeneca’nın ilk dozu aritmi riskini neredeyse beş kat yükseltiyor.

Uzmanların Alarmı: Bilimsel Sorumluluk ve Kamu Sağlığı

Epidemiyologlar, bulguların görmezden gelinemeyeceğini vurguluyor. Kalp krizi, inme ve aritmi risklerindeki artışlar, milyonlarca insanın hayatını etkileyen somut sağlık sorunlarıdır. Bağımsız güvenlik incelemeleri ve tam şeffaflık talebi giderek yükseliyor. Bilimsel verilerin saklanması veya çarpıtılması, halkın bilgiye erişim hakkını ihlal etmekle kalmıyor, toplumsal güvenliği de tehdit ediyor.

Türkiye’de Sessiz Tehlike: Yüksek Aşılanma, Artan Riskler

Türkiye’de Covid aşılarının ilk iki dozunu olanların sayısı oldukça yüksekken, aynı kardiyovasküler risklerin ülkemizde de yaşanabileceği gerçeğini kaçınılmaz kılıyor. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın hala resmi ve şeffaf açıklamalarda bulunmaması, hatta bulunmaktan kaçınması halkta derin şüphe ve güvensizlik yaratırken sessizlik, bilgi eksikliğinin ötesinde, halk sağlığını koruma sorumluluğunun ihmal edilmesi anlamına geliyor. Türkiye’de yaşanabilecek benzer krizlerin önüne geçmek için acilen şeffaflık ve hesap verebilirlik talep edilmelidir.

Epistemik Adalet ve Bilgiye Erişim Krizi

Bilimsel verilerin kamuoyuna sunuluş biçimi, bilgiye erişimde adaletsizlik yaratıyor. Alternatif kaynaklardan gelen eleştirel veriler “marjinal” sayılarak dışlanıyor, aşı sonrası komplikasyonlar ise mevcut bilimsel dilin dışında bırakılarak görünmez kılınıyor. Bu, bilginin bastırılması değil, yorumlanamaz hale getirilmesiyle sessizleştirilmesidir. Bilgiye erişim hakkı, sadece verinin varlığı değil; onun nasıl ve kimler tarafından yorumlandığıyla da ilgilidir.

Bilimsel Söylemin Siyasallaşması ve Medya Direnişi

Aşı politikaları, siyasi ve ekonomik çıkarlarla iç içe geçerken bilimsel söylem nötr olmaktan çıkıyor. Bilim insanları, fon kaybı veya itibarsızlaştırma korkusuyla bazı verileri yayımlamaktan kaçınması, bilimsel bilginin “sessizlik” ve “seçici konuşma” üzerinden şekillenmesine yol açıyor. Alternatif medya ise sessizliği kıran, çatlakları görünür kılan alan haline getirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Türkiye İçin Kritik Uyarı: Toplumsal ve Milli Güvenlik Boyutu

Covid aşılarının yol açtığı kardiyovasküler riskler, Türkiye gibi genç nüfusa sahip Ortadoğu  ülkelerinde sağlık sistemine ağır yükler getirebilir. Halk sağlığını tehdit eden gelişmeler, milli güvenliğimiz açısından da göz ardı edilemez. Bilimsel verilerin şeffaflığı ve bağımsız denetim mekanizmalarının kurulması, toplumun sağlığını korumak için elzemdir. Aksi halde, karmaşık ve sinsi sağlık krizinin sonuçları çok daha yıkıcı olabilir.

Bilimsel Sessizlik Devam Ediyor!

Bu veriler, sadece tesadüfi yan etkiler değil; sistematik ve karmaşık planın parçası olabilir. Çünkü yetkililerin bilimsel sessizliği ve bilgi saklama politikaları, halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek için bilinçli olarak uygulanması bu şüpheleri artırmaktadır.

Bu nedenle, Türk halkı ve bulunduğumuz coğrafya, sinsi planlara karşı uyanık olmalı, sorgulamalı ve harekete geçmelidir. Toplumsal farkındalık ve bilimsel şeffaflık talebi, milli güvenliğimizin ve halk sağlığımızın korunması için hayati önemdedir. Bu konuda sessizliği bozup kollektif bilinçlenme için harekete geçebilme kabiliyeti kazanılmalıdır.

Küresel İfşa…

Yazar