Suriye’de ABD Müdahalesinin Tarihsel Kökenleri…
ABD’nin Suriye’deki müdahalesi, 2011-2024 yılları arasındaki Suriye İç Savaşı ile ilişkilendirilse de, müdahale 1946’da Suriye’nin Fransız sömürge yönetiminden bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından başlamıştır. ABD’nin Suriye’deki ilk gizli operasyonları, 1947 yılında, Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) kurulmadan önce gerçekleşmiş ve müdahaleler, Batı Asya’da yeni sömürgecilik biçimi olan “demokrasi teşviki” adı altında askeri yönetimlerin ve mezhepçi şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır.
CIA’nin Demokrasi Deney Sahası: Suriye
ABD, Suriye’deki ilk müdahalesini, bölgeyi demokratikleştirme denemesi olarak görmüştür. CIA’nın Suriye’deki operasyonları, 1947 seçimlerini ABD çıkarları doğrultusunda etkilemeyi amaçlamış, ancak seçimlerin daha adil ve temiz yapılmasını sağladıklarını iddia eden CIA yetkilileri, aslında “doğru liderlerin” seçilmesi için müdahalede bulunması “doğru liderler” ABD’nin bölgedeki politikalarına uygun kişiler anlamına gelmektedir. Ancak ABD’nin memnun kalmadığı hükümetler karşısında CIA, askeri darbeleri teşvik ederek Suriye’de uzun süreli istikrarsızlık ve diktatörlüklerin önünü açmıştır.
1949’daki ilk askeri darbe, modern Batı Asya’da dönüm noktası olmuş ve askeri müdahalelerin siyasi güç elde etmenin en kolay yolu olduğu algısını yerleştirmiş ve bölgedeki siyasi yapıyı derinden etkilemiş ve Suriye’de 1963’te Baas Partisi’nin askeri darbeyle iktidara gelmesine zemin hazırlamıştır. ABD ve İngiltere’nin 1950’lerdeki başarısız darbe girişimleri, Suriye’nin Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmasına yol açmıştır.
Baas Partisi ve Mezhepçi Şiddetin Kökleri
1963’te Baas Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Suriye’deki siyasi istikrarsızlık devam etmiş, özellikle Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile Baas rejimi arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Müslüman Kardeşler, Suriye’deki laik Baas yönetimine ve azınlıkta olan Alevi nüfusa karşı çıkması mezhepçi gerilimlerin artmasına neden olmuştur. 1980’lerdeki silahlı isyan, Suriye hükümeti tarafından acımasızca bastırılmıştır. ABD’nin doğrudan müdahalesi ortaya çıkmamış olsa da, İsrail ve Ürdün gibi müttefiklerinin isyana destek verdiği bilinmektedir.
Mezhepçi Gerilimlerin Kışkırtılması: Bush’tan Obama’ya
2000’li yıllarda ABD, “Terörle Küresel Mücadele” kapsamında Batı Asya’da demokrasi teşvik programlarını genişletmiş, Suriye’yi rejim değişikliği hedefi olarak belirlemiştir. 2001 sonrası ABD Savunma Bakanlığı’nın yedi hükümeti devirmeyi planladığı iddiaları arasında Suriye ikinci sırada yer almıştır. Suriye lideri, El-Kaide ve dini aşırılığa karşı dururken, ABD’nin Irak, Lübnan ve İran’a yönelik politikalarına karşı çıkmış olması, Suriye’deki Sünni kökenli isyan hareketlerini daha da şiddetlendirmiştir.
ABD, mezhepçi ayrışmaları silah olarak kullanmış, özellikle Sünni-Şii çatışmasını körükleyerek bölgedeki istikrarsızlığı derinleştiren strateji, Suudi Arabistan ve İsrail ile iş birliği içinde yürütülmüş, radikal grupların hedef aldığı Şii ve Alevi toplulukları düşman olarak gösteren politika, 2001 sonrası ABD’nin Afganistan’da CIA operasyonlarıyla benzer mezhepçi silahlandırma stratejisinin devamı niteliğindedir.
ABD’nin Suriye’deki Yumuşak Güç ve Propaganda Faaliyetleri
WikiLeaks tarafından sızdırılan ABD diplomatik yazışmaları, ABD’nin Suriye’deki propaganda ve sivil toplum programlarını ortaya koymaktadır. Programlar, Suriye hükümetini zayıflatmak ve muhalefeti desteklemek amacıyla yürütülmüştür. ABD, sürgündeki muhalif liderleri bölgesel müttefiklerle buluşturmuş, medya ve insan hakları örgütleri aracılığıyla rejim karşıtı algı oluşturmuştur.
2000’lerin sonlarında ve 2010’ların başında ABD destekli sivil toplum kuruluşları, muhaliflere maddi ve lojistik destek sağlamış, ama destekler bazen doğrudan medya kanallarına ve muhalif gruplara aktarılmıştır. Ancak faaliyetler, Suriye’de reform ve demokratikleşme çabalarını baltalamış, hükümetin sertleşmesine ve muhalefetin terörist olarak damgalanmasına yol açmıştır.
ABD Politikalarının Suriye’deki Sonuçları ve Tehlikeleri
ABD’nin Suriye politikası, bağımsızlıktan bu yana gizli müdahalelerle şekillenmiş, rejim değişikliği hedefiyle yürütülen ve Ortadoğuyu sıfırlama operasyonları Suriye’de uzun süreli istikrarsızlık ve şiddet ortamı yaratmıştır. ABD’nin gerçek amacı demokrasi ve insan hakları değil, bölgedeki jeopolitik çıkarlarını korumak olması, demokratikleşme çabaları engellenmiş, mezhepçi ve etnik gerilimler kışkırtılmıştır.
Obama yönetimi döneminde bile ABD, Suriye ile diyalog görüntüsü verirken, gizli operasyonlarla rejim değişikliğini desteklemeye devam etmiştir. Bu çifte politika, Suriye’deki iç savaşı tetiklemiş ve bölgenin güvenliğini derinden tehdit etmiştir.
Sonuç: Sinsi Planların Perdesi Aralanıyor
ABD’nin Suriye’deki “demokrasi” projesi, aslında El-Kaide gibi radikal grupların güçlenmesine zemin hazırlayan karmaşık ve gizli planlar, bölgenin istikrarını bozmakla kalmamış, Türkiye ve çevresindeki milli güvenliği de doğrudan tehdit etmektedir. Halkımızın gerçekleri görmesi, sorgulaması ve harekete geçmesi hayati önem taşımaktadır. Sadece bireysel değil, toplumsal bilinçle sinsi oyunlara karşı durmak, coğrafyamızı ve geleceğimizi korumanın tek yoludur.
Unutulmamalıdır ki, gerçek demokrasi dış müdahalelerle değil, halkın kendi iradesiyle ve özgürlüklerle mümkündür. Türkiye’nin ve bölgenin huzuru için karanlık planlara karşı uyanık olmak, bilinçlenmek ve mücadele etmek zorunluluktur.
Küresel İfşa…

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.