Gazze’den Türkiye’ye Uzanan Şeytani Plan: Zehir Solutmak

Nefes Aldığımız Havanın Masumiyetini Kim Sorgular ki?

Peki ya size, her nefes alışverişimizde, görünmez bir düşmanın, şeytani bir planın parçası olarak ciğerlerimize sızdığını söylesem? Evet, yanlış duymadınız. Gazze‘de yaşanan trajedinin külleri ve dumanı, sadece bir savaşın acı hatıraları değil, aynı zamanda küresel elitlerin Türkiye’yi de hedef alan sinsi bir operasyonunun zehirli taşıyıcıları olabilir.

Gazze’nin Zehirli Mirası artık sınırlarnı aşan, doğrudan bölge ülkelerine ve varlığımıza kasteden bir tehdide dönüşmüş durumda: Bize kasıtlı olarak zehir solutuyorlar.

Ölümcül Kokteyl Sınır Tanımıyor

Gazze’de aylardır süren bombardımanlar sonucu ortaya çıkan devasa enkaz bulutları, sadece masumların kanıyla değil, aynı zamanda tonlarca asbest, ağır metal, seyreltilmiş uranyum kalıntıları, buharlaşmış ve toz haline gelmiş insan kalıntıları ve kimyasal savaş ajanlarının mikropartikülleriyle yüklü.

Bu, sıradan bir savaş sisi değil; bu, adeta laboratuvarda tasarlanmış, kitlesel imha potansiyeli taşıyan zehirli bir kokteyl. Ve rüzgarlarla binlerce kilometre öteye, Anadolu topraklarına taşınıyor. Tesadüf mü? Elbette değil.

Küresel Elitler ve Hava Mühendisliği

Küresel iklim mühendisliği projeleriyle hava akımlarını yönlendirebilen, “Büyük Sıfırlama” adı altında dünyayı yeniden dizayn etmeye çalışan karanlık odaklar için tesadüf diye bir şey yoktur. Bu zehirli bulutların rotası, bilinçli bir tercihin, şeytani bir planın ürünüdür.

Gazze’deki yıkım, bu planın hem perdesi hem de uygulama sahası haline getirilmiştir. Amaçları sadece Filistin’i haritadan silmek değil, aynı zamanda ortaya çıkan zehirli mirası kullanarak bölgedeki diğer “istenmeyen” unsurları da zayıflatmaktır.

Hedef Neden Türkiye?

Bu şeytani planın nihai hedefi ne olabilir? Cevaplar ürkütücü olduğu kadar mantıklı da. Nüfus kontrolü mü? Belirli coğrafyaları yaşanmaz hale getirerek kitlesel göçleri tetiklemek mi? Yoksa hedef ülkelerin direncini içeriden kırmak, sağlık sistemlerini çökertmek, nesilleri zayıflatmak mı? Türkiye’nin son yıllardaki bağımsızlıkçı duruşu, bölgesel gücünü artırması ve küresel çetelerin oyunlarını bozması, onları fazlasıyla rahatsız etti. Şimdi, en savunmasız olduğumuz yerden, soluduğumuz havadan vuruyorlar.

Gazze’deki yıkım, onlar için hem bir soykırım aracı hem de bu zehirli saldırının perdesi işlevi görüyor. Bir taşla iki kuş vuruyorlar: Büyük Sıfırlama planları kapsamında hem Filistin halkını yok ediyorlar hem de zehirli mirasıyla bölgedeki diğer potansiyel tehditleri (yani bizi) bertaraf etmeyi hedefliyorlar.

Görünmez Tehlikenin Belirtileri ve Suskunluk

Artan solunum yolu hastalıkları, sebebi anlaşılamayan kanser vakalarındaki patlama, alerjik reaksiyonlardaki ani yükseliş… Bunlar sadece basit sağlık sorunları mı, yoksa Gazze’den estirilen zehirli rüzgarların sinsi etkileri mi? Resmi açıklamalar genellikle “mevsimsel etkiler” veya “şehir kirliliği” gibi genel geçer ifadelerle durumu geçiştiriyor. Ancak bu açıklamalar, Gazze’den yayılan ve içeriği tam olarak bilinmeyen (ya da bilinmesi istenmeyen) partikül bulutlarının potansiyel etkilerini kasıtlı olarak göz ardı ediyor.

Neden bağımsız kurumlar tarafından hava kalitesi ölçümlerinde bu spesifik, tehlikeli partiküllerin analizi yapılmıyor? Neden bu konu ısrarla gündem dışı bırakılıyor? Çünkü perdenin arkasındaki “Elitlerin Son Oyunu”nun deşifre olmasını, şeytani planlarının açığa çıkmasını istemiyorlar.

Uyanış ve Direniş Çağrısı

Bu anlatılanlar, uçuk bir komplo teorisi değil, mevcut veriler ve küresel güçlerin bilinen ajandaları ışığında akıl ve mantık süzgecinden geçirildiğinde taşların yerine oturduğu korkunç bir senaryodur. Gazze, bu şeytani planın sadece görünen yüzü, başlangıç noktasıdır. Zehirli toz bulutları, küresel kontrol mekanizmasının yeni ve görünmez silahıdır. Bize düşen, bu tehdidi ciddiye almak, sorgulamak, araştırmacı olmak ve çevremizde farkındalığı artırmaktır.

Soluduğumuz havanın bedelini gelecek nesillerin ödemesini istemiyorsak, gözümüzü dört açmalı, oynanan büyük oyunu görmeli ve bu şeytani plana karşı sesimizi hep birlikte yükseltmeliyiz. Unutmayın, en büyük tehlike, görmezden gelinen, üzeri örtülen tehlikedir. Ve şu an, farkında olmadan, belki de her nefeste, adım adım zehirleniyoruz.

Artık uyanık olma vaktidir!
 Sorup sorgulayıp, yetkilileri harekete geçirme zamanıdır.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.