Gazze’nin Yıkımı ve Arap Dünyasının Derinleşen Sessiz İhanetindeki Karanlık Gerçekler…
Gazze’de yaşan felaketlerin gölgesinde, 22 Arap ülkesinden oluşan Arap Birliği ve 57 Müslüman ülkeden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) sessizliği ve hatta dolaylı sessizliğinden kaynaklanan memnuniyeti, bölgedeki trajediyi daha da derinleştiren tablo, sadece coğrafi kriz değil, aynı zamanda siyasi ve insani ihanettir.
Tarımın Çöküşü: Gazze Halkının Ekonomik ve Sosyal Felaketi
Gazze’de tarım arazilerinin yüzde 95’inin kullanılamaz hale gelmesi, insanlık vicdanını derinden sarsarak yıkımı daha fazla artırdı. Yıkım bölge halkının temel geçim kaynaklarını ve beslenmesini sistematik olarak ortadan kaldırılması anlamına geliyor.
Tarımın çöküşü, açlık ve yoksulluğun derinleşmesine yol açarken, bunların arkasında İsrail’in abluka ve saldırıları yatıyor. Yıkım, sadece ekonomik kriz değil, aynı zamanda Gazze halkının yaşam alanlarının ve umutlarının yok edilmesidir.
Kudüs’ün Ebedi Başkent İlanı ve Bölgesel Sessizlik
İsrail lideri tarafından Kudüs’ün “İsrail’in ebedi başkenti” olarak ilan edilmesi, bölgedeki gerilimi tırmandıran en kritik adımlardan biri oldu. Ancak, 57 Müslüman ülkenin oluşturduğu İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin karara karşı kayda değer tepki vermemesi, bölgesel dayanışmanın ne denli zayıf ve samimiyetsiz olduğunu gözler önüne seriyor.
Derin sessizlik, Filistin davasının uluslararası arenada yalnız bırakılması anlamına gelirken, aynı zamanda Arap dünyasının çıkar ilişkileri ve siyasi hesaplar uğruna insanlık değerlerini nasıl hiçe saydığını ortaya koyuyor.
Arap Dünyasının Çifte Standartları ve Sessizliği
Bölgedeki Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunun İsrail’in Gazze politikalarına karşı sessiz kalması, derin hayal kırıklığı yaratıyor. Arap Birliği’nin tutumu, Filistin meselesinde samimiyetsizliğin ve çıkar ilişkilerinin ön planda olduğunu gösteriyor.
Bazı ülkelerin İsrail ile yakın ilişkiler kurması, Filistin halkının yalnız bırakılması anlamına gelmesi, Arap dünyasında birlik ve dayanışma iddialarının ne kadar yüzeysel olduğunu hatta var olmadığını gözler önüne seriyor.
Direnişin Kırılma Noktası: Bölgesel Güçlerin Çekilmesi
İran, Yemen ve Suriye gibi ülkeler, İsrail’e karşı direnişin önemli aktörleri olarak öne çıkarken, bölgedeki siyasi müdahaleler direnişi zayıflatıyor. Suriye’de rejim değişikliği ve terör örgütlerinin desteklenmesi, direnişin kırılmasına yol açtı.
Yemen ve İran ise halen direnişi sürdürse de, bölgedeki güç dengeleri mücadeleyi zorlaştıran gelişmeler, Filistin meselesinin sadece yerel değil, aynı zamanda uluslararası güç oyunlarının parçası olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin Sessizliği ve Bölgesel Politikalar
Türkiye hükümetinin her ne kadar “aktifiz” açıklamala süreçteki sessizliği ve etkisizliği, bölgedeki dengeleri değiştirmiyor. Türkiye’nin daha aktif rol almaması, Filistin davasının uluslararası platformlarda yeterince savunulamamasına neden oluyor. Bölgesel politikaların karmaşıklığı ve uluslararası baskılar, Türkiye’nin elini kolunu bağlıyor gibi görünse de tarihten gelen bağları bölgedeki sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Arap Dünyasında Güvensizlik ve İhanet Algısı
Arap halkları arasında, kendi yönetimlerine ve liderlerine karşı derin güvensizlik ve hayal kırıklığı hakim. Arapların, Filistin meselesinde samimi olmadıkları ve çıkar ilişkileri doğrultusunda hareket ettikleri algısı yaygınlaştıkça, bölgedeki dayanışma ruhunu zayıflatırken, Filistin halkının yalnızlaşmasına yol açıyor. Tarih boyunca yaşanan ihanetler ve dış müdahaleler, güvensizliği pekiştiriyor.
Bölgesel ve Küresel Güçlerin Karmaşık Oyunları
Bölgedeki kriz, sadece yerel aktörlerin değil, küresel güçlerin karmaşık oyunlarının parçası. İsrail’in politikaları, bazı Arap liderlerin işbirlikçiliği ve Batının stratejik çıkarları, Filistin meselesini uluslararası kriz haline getiriyor.
Ayrıca, dini ve etnik kimlikler üzerinden şekillenen politikalar, bölgeyi sürekli çatışma ortamına sürüklüyor. Kıyamet senaryoları ve yeni milenyum ajandaları, karmaşık yapının görünmeyen yüzünü oluşturuyor.
İnsanlık ve Toplum Üzerindeki Derin Etkiler
Filistin’de yaşananlar, sadece bölge halkını değil, tüm insanlığı etkileyen vicdan meselesidir. İnsan hakları ihlalleri, yerinden edilmeler, ekonomik yıkım ve sosyal çöküş, insanlığın ortak değerlerine meydan okuyorken aynı zamanda, uluslararası toplumun adalet ve barış arayışını sınamaktadır. Toplumsal dayanışmanın zayıflaması, bölgesel istikrarsızlığı artırırken, küresel güvenlik tehditlerini besliyor.
Gizli Planların ve İhanetlerin Perdesi Mutlaka Aralanmalıdır
Filistin meselesinde yaşananlar, sadece açık çatışmaların ötesinde, sinsi ve karmaşık planların varlığını ortaya koyuyor. Bölgesel aktörlerin çıkar çatışmaları, uluslararası güç dengeleri ve gizli ajandalar, trajedinin temel dinamiklerini oluşturuyor. İnsanlık vicdanını yaralayan derin ihanetlerin ve planlı yıkımın göstergesi olan gerçekler, göz ardı edilemeyecek kadar nettir ve herkesin dikkatle değerlendirmesi gerekmektedir.
Bunun içinde önce gizli planlar ile bölgesel ve yerel işbirlikçilerin ihanetlerini perdesi mutlaka aralanmalıdır. Yoksa Gazze’nin ve Ortadoğu’nun huzur ve barış içinde yaşaması olanaksızdır.
Bu makale, İsrail’in Gazze politikalarının bölgesel yıkıcı etkilerini, Kudüs’ün ebedi başkent ilanı karşısında Arap dünyasının sessizliğini, bölgesel güçlerin direniş kırılmalarını ve küresel elit güçlerin karmaşık oyunlarını kısacıkta olsa ele alarak, insanlık vicdanını sarsan gerçeği kısaca ortaya koymaya çalıştım.
Filistin ve Gazze meselesi, sadece bölgesel sorun değil, aynı zamanda insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en karanlık ihanetlerinden biridir. Trajedinin ve ihanetlerin farkında olmak ve ses vermek, insanlık onurunun gereğidir.
Sadi ÖZGÜL

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.