Gazze’yi Nesiller Boyu Tehdit Edecek Patlamamış Bombalar

Savaş Bittiğinde Bile Ölüm Makinaları Neden Toprakta Gizli Kalıyor?

Gazze, haritalardaki basit nokta değil, insanlığın vicdanına saplanan paslı hançerdir. Bu topraklar, sadece geçmişin acılarını değil, geleceğin felaketlerini barındırıyor. Patlamamış bombalar, çocukların oyun alanlarından hastane enkazlarına kadar her köşeye sinsice yerleştirilmiş, adeta zaman ayarlı birer ölüm tuzağı. Her biri, yıllar sonra patlayarak yeni yıkımlara, masum canların yitirilmesine ve sakatlıkların artmasına yol açacak şekilde “kodlanmış.” Savaşın bittiğini düşünenler büyük yanılgı içinde; savaş bitmedi, sadece görünmez katliama dönüştü, sessiz dehşet olarak Gazze’nin her zerresine sindi.

Küresel Elitlerin Büyük Oyunu: Krizin Sürekliliği

Küresel elitlerin stratejik mühendisliği, yani “büyük oyun,” Gazze’deki trajedinin temelini oluşturuyor. Amaçları açık: bölgeyi sürekli krizde tutmak, insani yardımı engellemek, altyapıyı çökertmek ve travmayı kalıcı hale getirmek. Hedef sadece Filistin halkı değil; tüm bölgeyi insanlık dışı duruma itmektir. Felaketin sürekliliği, medya aracılığıyla normalleştirilirken uluslararası hukuk mühendisliği görmezden geliyor. Bölgesel yerel elitler sessiz kalarak kirli oyuna çanak tutuyor. Gazze’deki bombalar, sadece patlamak için değil, aynı zamanda unutulmak için bırakılıyor. Unutulmak, en büyük ihanettir.

Altyapı Çöküşü: Yaşam Kodlarını Silen Biyopolitik Kuşatma

Gazze’deki altyapı çöküşü, fiziksel yıkımdan öte, yaşamın kendisini silmeye yönelik alçakça operasyondur. Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinin yok edilmesi, halkı biyolojik olarak savunmasız bırakılması resmen biyopolitik kuşatma: salgın hastalıklar, susuzluk, hijyen eksikliği üzerinden koca nüfusu kontrol etme stratejisidir.

Türkiye’nin mühendislik kapasitesi çöküşü onarabilecek düzeyde olmasına rağmen, küresel sistem, kapasitenin sahaya ulaşmasını engellemektedir. Türkiye’nin insani gücünü etkisizleştirme planının parçası olarak açıkça görülmektedir. Gazze’deki altyapı felci, teknik sorun değil; stratejik değersizleştirme aracıdır. Bölge halkının temel ihtiyaçlara erişimi engellenerek, insaniyetin tanımı yeniden yazılmaktadır.

Zihinlerin Kodlandığı Savaş: Travma Mühendisliği

Gazze’deki çocuklar, sadece fiziksel değil; zihinsel enkazın içinde büyümektedir. Her adımda patlayabilecek bomba korkusu, her geceye sinmiş ölüm sessizliği… Bu, zihinlerin sistematik biçimde kodlandığı travma mühendisliğidir. Küresel elitler, travmayı medya üzerinden normalleştirirken; bölgesel yerel elitler ise sessizliği koruyarak durumu işlevsel hale getirmektedir.

Türkiye’deki psikolojik destek çabaları, sistemin travmanın sürmesini istemesi nedeniyle sahaya ulaşamamaktadır. Gelecekteki kuşakları kontrol altına almanın en ucuz ve en etkili yolu budur; resmen beyin yıkama operasyonudur. Zihin ve algı kontrolü, Gazze’de sadece savaşın sonucu değil; savaşın kendisi haline gelmiş durumdadır. Travma, silah gibi kullanılmaktadır.

Türkiye’nin Sınırlandırılan Rolü: Etkinliğin Kodlanması

Türkiye, Gazze krizinde insani diplomasiyle öne çıkmaktadır; ancak rolü, küresel sistem tarafından acımasızca sınırlandırılmaktadır. Yardım tırları engellenmekte, mühendislik projeleri durdurulmakta, diplomatik girişimler etkisizleştirilmektedir. Bu, Türkiye’nin bölgesel etkinliğini kodlayan stratejidir: yardım edebilir ama değiştiremez, konuşabilir ama dönüştüremez. Türkiye’nin insani kapasitesi, küresel elitler tarafından “görünür ama etkisiz” hale getirilmektedir.

Bu, sadece Gazze’ye değil; Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiasına yönelik aleni operasyondur. Türkiye’nin Gazze’ye yönelik insani çabaları, küresel sistemin “değersizleştirme algoritması”na takılmaktadır. Her yardım girişimi, diplomatik bariyerlerle karşılanmakta; her teknik çözüm önerisi, güvenlik bahanesiyle askıya alınmaktadır.

Yeniden İnşa ve Gelecek: Sürekli Kriz Stratejisiyle Çelişki

Gazze’nin yeniden yaşanabilir hale gelmesi, sadece fiziksel yapılarla değil, halkın çelik gibi iradesiyle mümkün olabilir. Türkiye, TOKİ modeliyle hızlı konut üretimi, altyapı restorasyonu ve sosyal hizmet entegrasyonu konusunda deneyimli olmasına rağmen, Gazze’deki güvenlik durumu modelin uygulanmasını engellemektedir. Türkiye’nin önerdiği “insani koridor” fikri, BM nezdinde tartışılmaktadır. Türk STK’ları, Gazze’deki yeniden inşa sürecine teknik danışmanlık sunmaya hazır olduklarını belirtmektedir.

Ancak sürecin başarısı, sadece teknik değil, siyasi irade ve uluslararası baskı gerektirmektedir. Yeniden inşa süreci, küresel sistemin “sürekli kriz” stratejisiyle çelişmektedir. Gazze’nin ayağa kalkması, sadece Filistin halkının değil; Türkiye’nin bölgesel etkinliğinin yeniden tanımlanması anlamına geldiği için, yeniden inşa planları sadece teknik değil; politik olarak sabote edilmekte, Türkiye’nin önerdiği modeller sahaya ulaşamamaktadır. Çünkü Gazze, küresel elitlerin felaket rezervi olarak konumlandırılmıştır.

Görünmeyen Savaşın Kodlarını Çözmek: Türkiye’nin Misyonu

Gazze artık coğrafya değil; küresel ve yerel elitlerin insanlığa ve Türkiye’ye yönelik operasyonel planlarının canlı laboratuvarıdır. Patlamamış bombalar, çöken altyapı, zihinlerdeki travma ve yardımın engellenmesi, bölgeyi zamanın içinde donmuş stratejik felaket alanına dönüştürmektedir.

Türkiye’nin rolü, sadece yardım göndermek değil; görünmeyen savaşın kodlarını çözmek, adaletin stratejik anatomisini dünyaya anlatmaktır. Çünkü Gazze’de savaş bitmedi—sadece biçim değiştirdi ve sistematikleştirildi.

SADİ ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]