Gıda Kıyameti: Sofralarımızdaki Sessiz İşgal!

Tuz, Tat, Katkı… Her Lokmada Kimlerin Oyunu Sahneleniyor, Farkında mısınız?

1974 Dünya Gıda Konferansı’ndan bu yana gıda, sadece karın doyuran ihtiyaç olmaktan çıktı. Artık nüfusları kontrol etme, devletleri yönlendirme ve küresel tahakküm kurma aracı haline geldi. “Gıdayı kontrol eden, insanları kontrol eder” sözü, bugün gıda zincirlerinin birkaç devin elinde toplanmasıyla ürkütücü gerçekliğe büründü. Alternatif protein ve sentetik gıda yatırımları geleneksel tarımı adeta boğuyor. 2024’te bu alandaki küresel yatırımın 25,3 milyar dolara ulaşması, dönüşümün ne denli büyük ve yıkıcı olduğunu gözler önüne seriyor.

Türkiye gibi tarımsal potansiyeli yüksek ülkeler, dayatmacı dönüşüm karşısında ekonomik ve stratejik kırılganlık yaşıyor. Yerel üreticilerimiz sistematik biçimde tasfiye edilirken, dışa bağımlılık her geçen gün derinleşiyor. Sofralarımızdaki her lokma, geleceğimizi ipotek altına alıyor.

Türkiye’nin Açlık Tuzağı: İthalatın Gölgesinde Ülke

Türkiye, 2025’in ilk üç ayında 5,82 milyar dolarlık gıda ithalatı gerçekleştirdi. Rakamlar, önceki yıla göre %19,48’lik akıl almaz artışa işaret ediyor. En fazla ithalat yapılan kalemler arasında hayvan yemi, bitkisel yağ ve canlı hayvan ticareti yer alıyor. Tablo, temel gıda üretiminde dışa bağımlılığın ne denli arttığını ve ülkenin kendi kendine yetebilme kapasitesinin eridiğini gösteriyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 bütçesi, üretim kapasitesini artırma iddiası taşısa da, ithalata dayalı politikalar hâlâ baskınlığını koruyor. 2024’te 600 bin baş besilik sığır ithalatı yapıldı. Kırmızı et fiyatları ithalatla sözde kontrol altına alınmaya çalışıldı. Ancak bu, sadece günü kurtaran, uzun vadede üreticiyi bitiren yaklaşımdır. Zeytinyağı ve salça ihracatına getirilen yasaklar ise üreticiyi zarara uğratmakla kalmadı. Dış pazarlarda Türkiye’nin rekabet gücünü zayıflattı. Kararların ardındaki gerçek niyetler sorgulanmalıdır.

Zihinlerimize Sızan Zehir: Bilimsel Manipülasyon ve Medya Sansürü

Beslenme bilimi, kurumsal çıkarlar doğrultusunda yönlendirilerek halkın zihinsel altyapısı sinsice dönüştürülüyor. Hayvansal gıdalar “zararlı” diye karalanırken, ultra işlenmiş bitki bazlı ürünler “sağlıklı” etiketiyle pazarlanırken; obezite, diyabet ve nörolojik bozulmalar gibi hastalıkları tetikleyerek halk sağlığını tehdit ediyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de obez birey oranı %20,2. Kadınlarda oran %23,6’ya kadar çıkıyor. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA), bireylerin beslenme alışkanlıklarının giderek daha fazla işlenmiş gıdalara yöneldiğini ortaya koyuyor. Türkiye Gıda Okuryazarlığı Eylem Planı (2022–2028), bireylerin doğru bilgiye erişimini ve bilinçli gıda seçimlerini teşvik etmeyi amaçlasa da, medya tekelleşmesi süreci baltalıyor. Gerçekler, reklamların ve manipülatif kampanyaların ardında kayboluyor.

Çiftçinin Çıkmazı: Tarım Politikalarının Yıkıcı Etkileri

Türkiye’nin tarım politikaları hâlâ neoliberal piyasa mantığına dayalı. Yerel üreticiler desteklenmek yerine ithalatla rekabet etmeye zorlanıyor. Tarım Bakanlığı’nın stratejik planı, “üretimin ve üreticinin yüzyılı” vizyonunu ortaya koysa da, vizyonu sahaya yansımadı. 2025–2027 döneminde genç ve kadın çiftçilere yönelik ilave destekler açıklansa da, desteklerin sahada etkili olabilmesi için kooperatifleşme, bilgi aktarımı ve mülkiyet reformları gerekiyor.

Türkiye’de çiftçinin bankalara olan kredi borcu son yılda %88,5 artması üreticiyi finansal olarak kırılganlaştırıyor ve toprağını terk etmeye zorluyor. Tarım sigortaları kapsamında 2023’te 8 milyar TL, 2024’te 12 milyar TL hasar tazminatı ödendi. 2025’te kapsam genişletilecek. Ancak bu, sadece yangına su dökmekle eşdeğerdir; köklü çözümler üretilmelidir.

İklim Krizi: Gıda Sistemlerinin Yeni Tehdidi

Gıda Egemenliği İçin Son Çağrı: Komploları Deşifre Et!

Türkiye’nin gıda egemenliğini yeniden kazanması için atılması gereken adımlar bellidir. Ancak adımlar, sadece kağıt üzerinde kalmamalı, kararlı iradeyle hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde, gelecekte sofralarımızda ne yiyeceğimize başkaları karar verecek. Bu sessiz darbe, hepimizin geleceğini tehdit ediyor. Ne duruyoruz? Komploları deşifre etmek, gerçekleri ortaya çıkarmak ve kendi kaderimizi tayin etmek zorundayız. Aksi takdirde, sadece gıdamızı değil, bağımsızlığımızı kaybedeceğiz.

Gıda Egemenliği İçin Soframıza Yapılan Operasyonları Deşifre Et!

Küresel İfşa

Yazar