İlaç Tuzağı İle Hastalık Üretimi ve Semptomların Köleliği
Gıda ve İlaç; İnsanlığı Hasta ve Bağımlı Tutma Planları” başlıklı yazı dizisinin ikinci bölümüne hoş geldiniz.
Kuzeyimizde veya güneyimizde, dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, bizi hasta ve bağımlı tutmayı hedefleyen sistemsel oyunlarla karşı karşıyayız. Modern yaşamın kaçınılmazıymış gibi gösterilen kronik hastalıklar, obezite ve giderek kısalan yaşam süreleri; aslında küresel elitlerin sinsice tasarladığı planların yansımaları. Bu bölümde, gıda ve ilaç endüstrilerinin derinlerde gizlenen gerçek yüzünü ele alacak, ilaç tuzağı ve hastalık üretimi üzerinden semptomların köleliğine ışık tutacağız.
Hastalık Yaratma Endüstrisi: Küresel Elitlerin Sağlık Manipülasyonu
Gıda ve ilaç devlerinin kontrolü altındaki sağlık endüstrisi, kâr odaklı mekanizmalara dönüştürüldü. Sağlıklı bireylerin dahi “hasta” olarak etiketlenmesi, özellikle DSM rehberindeki genişleyen tanımlarla daha da kolay hale getirildi. “Pre” diyabet, “pre” hipertansiyon gibi ara kategorilerle risk gruplarına dahil olan “henüz hasta olmamış” bireylerin büyük kısmı kendilerini bir anda ilaç tüketme döngüsünde buluyor.
Depresyon, dikkat eksikliği (DEHB) gibi tanıların hızla yayılması, ilaç sektörünün büyüme stratejilerine altyapı sağlıyor. Elitlerin hedefi; nüfusu azaltarak ve sağ kalanları biyolojik bakımdan zayıflatıp bağımlı hale getirerek kontrolü sürdürmek.

Semptomları Bastır, Kök Nedenleri Unut: İlaç Endüstrisinin Köleleştirme Stratejisi
Küresel odaklar, kronik hastalıkların tedavisinde yalnızca semptom baskılamaya yöneliyor. Diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarının kaynağında yer alan kötü beslenme, toksinler ve stres faktörleri göz ardı ediliyor. Bu yaklaşım, ömür boyu ilaç kullanımına bağımlı bireyler yaratmanın en etkin yollarından biri. Kök nedenleri ele alan bütüncül tedaviler yerine, ilaç bağımlılığı pekiştirilerek toplumsal kontrol mekanizmaları sağlamlaştırılıyor. Burada amaç; yalnızca kâr elde etmek değil, aynı zamanda izlenebilir ve yönlendirilebilir kitleler yaratmak.
İlaçların Yan Etkileri ve Yeni Hastalıklar: Kısır Döngü ve Sonsuz Kâr
İlaç kullanımı, özellikle çoklu ilaç (polifarmasi) tüketimi, ciddi yan etkilere yol açıyor ve yeni sağlık sorunları üreterek endüstrinin kazancını katlıyor. Karaciğer ve böbrek fonksiyon bozuklukları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, bağımlılık riski ve yoksunluk belirtileri, tedavi sürecini uzatırken aynı zamanda hastaların yaşam kalitesini düşürüyor. İşte bu kısır döngü, ilaçların “çözüm” ve “sorun” olarak konumlanmasıyla sürekli kârlılık sağlarken, kontrol mekanizmalarının daha da güçlenmesine hizmet ediyor.
Aşı Tartışmaları ve Zorunlu Aşılamalar: Komplo Teorileri mi, Gerçek mi?
Aşılar, içerdikleri kimyasallar dolayısıyla yoğun tartışmaların odağında. Cıva, alüminyum, formaldehit ve mRNA gibi maddelerin pek çok sağlık sorununa yol açtığı ileri sürülürken; toplumsal düzeyde “zorunlu aşılama” politikasının bireysel özgürlükleri kısıtladığı düşüncesi güç kazanıyor. Elitlerin “Sürü bağışıklığı” söylemiyle yürütülen bu uygulamalar, küresel ve yerel elitlerin birey üzerindeki kontrol alanını genişletirken, aşı endüstrisinin kârlılığı çeşitlenen aşı türleriyle artış gösteriyor. Ortaya çıkan şüpheler, aşı araştırmalarının ne derece tarafsız olduğunu sorgulatıyor.
Alternatif Tedavilerin Karalanması: Doğal Yöntemler Neden Bastırılıyor?
Modern tıbbın yükselişiyle birlikte, tarihsel olarak etkili olduğu bilinen doğal ve bütüncül tedavi yöntemleri geri plana itildi. Özellikle bitkisel tedaviler, akupunktur, yoga ve meditasyon gibi alternatif yaklaşımlar, “kanıta dayalı tıp” adı altında sistemli itibar kaybına uğratılıyor. Oysa ki dengeli beslenme, stresi yönetme, zihinsel ve fiziksel bütünlüğü destekleme odaklı doğal yöntemlerin kronik hastalıkları önlemede etkin olduğunu gösteren araştırmalar artıyor. Bu nedenle, sağlık seçimlerini bilinçli yapabilmenin ve manipülasyonlara karşı şüpheci yaklaşmanın önemi giderek daha fazla vurgulanıyor.
Sonuç olarak; Gıda ve ilaç endüstrilerinin perde arkasındaki gerçekler ve sinsi planlar, okudukça ve araştırdıkça küresel elitlerin Büyük Sıfırlama planları daha net ortaya çıkıyor.
İnsan bedeninin yaratılıştan gelen şifalanma potansiyeli, farkındalık ve bilince dayalı yaşam tarzıyla desteklendiğinde açığa çıkıyor. Amacımız, içinde bulunduğumuz köleleştirmeyi amaçlayan sinsi sistemleri yenilemez olduğunu algısını oluşturmak olmayıp, doğru bakış kabiliyeti kazandırmak ve sağlık sisteminin politik-ekonomik ve büyük sıfırlama boyutunu anlamanızı sağlamaktır. Gerçek güç, bilinçli ve ferasetli seçimlerden ve merak edip her şeyi sorgulamaktan geçer… (devam edecek)
Küresel İfşa

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.