Gökyüzümüzdeki Sırlar ve Yeryüzündeki Yalanlar
Gökyüzümüzdeki tuhaf bulut desenleri, atmosferdeki gizemli püskürtmeler ve ardı arkası kesilmeyen “iklim krizi geliyor” naraları… Tüm bunlar tesadüf mü? Yoksa çok daha büyük, çok daha karanlık oyunun parçası mı?
Modern çağın en büyük pazarlama yalanlarından biriyle karşı karşıyayız: “Gezegeni kurtarmak için elektrikli araba satın alın.” çağrısı aynı zamanda enerji bağımlılığı, çok para harcatmak ve özgürlüğümüz üzerinde totaliter kontrol kurma çabasının ta kendisidir.
Türkiye olarak, küresel oyunun neresindeyiz? Bizi bekleyen tehlikeler neler?
İklim Krizi İddiaları: Bilimsel Gerçekler mi, Korku Tellallığı mı?
Yıllardır bize dayatılan “iklim krizi” anlatısı, sağlam bilimsel temellerden ziyade, anlamsız bilgisayar modelleri ve korku tellallığı üzerine inşa edilmiştir. Çelişkili veriler, gezegenin “iklim krizi” içinde olduğu iddialarını desteklemez. 30’dan fazla ülkeden 2.000 bilim insanının imzaladığı bildiri, “CO2 kaynaklı” iklim acil durumunun olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Karbondioksit, kirletici değil, temel gıdamız olan bitkiler için hayati besin maddesidir. Dünya’nın biyosferi CO₂ ile nefes alır; onsuz ekinler ve ormanlar var olamaz. İklim değişiklikleri, gezegenin milyarlarca yıldır deneyimlediği doğal döngülerin parçasıdır. Buz Çağı’nın sona ermesinden bugüne yaşanan mütevazı ısınma, panik yaratacak durum değildir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada, iklimin doğal döngüleri her zaman var olmuştur. Küresel panik havasının aksine, doğal döngüye adaptasyon ve gerçekçi çözümler gerektirir.
Net Sıfır Politikaları: Ekonomik Yıkım ve Halkın İsyanı
“Net Sıfır” ve fosil yakıt karşıtı politikalar, dünya genelinde enerji maliyetlerini akıl almaz seviyelere çıkarır. Endüstrileri çökertir ve yaşam standartlarını düşürecek yıkıcı politikalar, halkın giderek artan tepkisiyle karşılaşır.
Örnek olarak; AB ülkelerinde elektrik fiyatları tavan yaparken, endüstrileri dünyanın en yüksek elektrik maliyetleriyle boğuşuyor. Ayrıca ABD’de bol ve uygun fiyatlı yakıtları yeniden benimseyen politikalarla Avrupa’yı geride bırakması, “yeşil” politikaların ekonomik gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkeler, büyüyen elektrik taleplerini asla karşılayamayacak rüzgar-güneş-batarya sistemleriyle dünyayı yok etmelerinin istendiğini fark etmeye başlamışlardır. Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve ekonomik istikrarı için, “yenilenebilir enerji” dayatmacı ve gerçek dışı politikalara karşı durması milli güvenliği ve geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Yenilenebilir Enerji ve Elektrikli Araçların Karanlık Yüzü
Rüzgar ve güneş enerjisi sistemleri ile elektrikli araçlar, “sürdürülebilir mucizeler” olarak lanse edilse de, ardında ciddi çevresel ve ekonomik maliyetler barındırır. “Temiz, yeşil” enerji sistemlerinin üretimi, devasa madencilik ve kirlilik süreçlerini gerektirir. Rüzgar türbinleri ve güneş panelleri, yaban hayatı üzerinde yıkıcı etkilere sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda milyonlarca dönüm tarım ve doğal alanı tahrip eder. Rüzgarsız ve güneşsiz dönemler için gereken batarya ve gaz yedekleme sistemlerinin trilyon dolarlık maliyetleri, “yeşil” rüyanın ne kadar pahalı serap olduğunu gösterir.
Ayrıca elektrikli araç batarya üretimi için gerekli lityum, kobalt gibi nadir toprak elementleri, dizel ve kömürle çalışan devasa endüstriyel operasyonlarda çıkarılır ve rafine edilen madencilik sahaları, özellikle Çin ve Moğolistan’ın kırsal bölgelerinde, ciddi hava, su ve toprak kirliliği bırakmıştır.
Tek bir elektrikli araç bataryası için gereken devasa kaynaklar ve madencilikte kullanılan astronomik dizel yakıt tüketimi, “sıfır emisyon” iddialarının ne kadar yanıltıcı olduğunu kanıtlar. Üretimden sonra bile, çoğu elektrikli araç fosil yakıtlardan üretilen elektrikle çalışır. Elektrikli araçların karbon ayak izi dizel aracınkinden daha kötüdür. Bu bağlamda, elektrikli araba kullanmak sizi doğa savunucusu değil, çok karlı aldatmacaların bağımlı müşterisi yapar.
Türkiye’nin yerli ve milli enerji kaynaklarına yönelmesi, ithal ve çevresel maliyetleri yüksek teknolojilere bağımlılıktan kurtulması için elzemdir.
Küresel Kontrol Gündemi: Özgürlüğümüz Tehdit Altında
“Yeşil devrim”, gezegeni kurtarmaktan çok, enerji, para ve özgürlük üzerinde totaliter kontrol kurmayı amaçlar. “Sürdürülebilirlik” küresel kurumlarca ele geçirilmiş, “karbon nötrlüğü” bürokratik karneleme, “iklim acil durumu” ise ekonomik merkezileşme bahanesi olmuştur. Bu bağlamda elektrikli arabalar özgürlük değil, “uyum ve vatandaş kontrol cihazları”dır.
Sonuç olarak; önümüze konan “yeşil devrim” planları, insanlık ve toplumumuz için ciddi tehditler içerir. Gün gerçekleri sorgulama, dayatılanları reddetme ve geleceğimize sahip çıkma zamanıdır. Küresel oyunun parçası olmaktan vazgeçip milli çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeliyiz. Unutmayın, gerçekler doğadaysa, kanıt verileri ve çözüm sizin ellerinizde!
Küresel İfşa

