İsrail’in Gazzeliler İçin Tasarladığı Distopik Şehir Projesi

İsrail’in Karanlık Şehir Planlarındaki İnsanlık Onuruna Yönelik Büyük Tehdidin Neresindeyiz?

Bugün dünya, sessiz ve soykırımın ortağı oldu adeta. Peki, biz neredeyiz? İsrail’in Gazze için tasarladığı “insani şehir” projesi, sadece yer değiştirme değil; tam anlamıyla halkın yok edilme planı, insanlık vicdanını hedef alıyor. Türkiye ve bölge için ne anlama geliyor? Gelin, karanlık oyunu birlikte çözelim.

“İnsani Şehir” Maskesi Altında Toplama Kampı İnşası

İsrail Savunma Bakanı’nın önerisi, 600 binden fazla Filistinliyi çevrili alana hapsetmeyi amaçlıyor. Rafah harabelerinde kurulacak sözde “insani şehir”, gerçekte toplama kampı. Nüfus “tarama” adı altında ayrıştırılacak, Hamas üyeleri ayıklanacak ve kalanlar başka ülkelere “gönüllü” olarak gönderilmeye zorlanacak. Hangi ülke olduğu belirsiz. Çünkü mesele yer değiştirme değil, yok etmeyi hedefleyen Siyonistlerin politikaları Gazze’yi tamamen kontrol altına alma hedefinin somutlaşmasıdır.

Uluslararası Hukuk ve İnsanlık Dışı Uygulamalar

Birleşmiş Milletler, zorla nüfus transferini “etnik temizlik” olarak tanımlıyor ve kesinlikle yasaklıyor. Ancak İsrail, 20 aydır süren katliam kampanyasını hızlandırıyor. 55 binden fazla Filistinli, çoğunluğu kadın ve çocuk, hayatını kaybetti. Hastaneler, okullar, mülteci kampları bombalandı; gazeteciler hedef alındı. Açlık, savaş silahı olarak kullanıldı. Yardım konvoyları engellendi, yardım sırasındakilere öldürmek için ateş açıldı, siviller çaresiz bırakıldı. Sürdürülen sistematik zulüm, modern çağda nadiren görülen toplu cezalandırma stratejisidir.

Türkiye ve Bölge İçin Tehlikenin Boyutu

Türkiye, coğrafi ve siyasi konumu itibarıyla trajedinin tam ortasında yer alıyor. Filistin meselesi, sadece bölgesel değil, insanlık onurunun sınandığı alan. İsrail’in Gazze’deki planı, bölgedeki istikrarı derinden sarsarken, Türkiye’nin diplomatik ve toplumsal reflekslerini zorunlu kılıyor. Arap dünyasının sessizliği ve normalleşme adımları, trajedinin uluslararası meşrulaştırılmasına zemin hazırlıyor. Türkiye’nin sessizliğe karşı durması, bölge ve küresel vicdan için hayati önem taşıyor.

ABD ve Uluslararası Toplumun Çifte Standartları

ABD yönetimi, İsrail’in insanlık dışı planlarına karşı etkili duruş sergilemiyor. “İsrail’in kendini savunma hakkı” söylemi, yaşanan soykırımı meşrulaştırmak için kullanılıyor. Silah sevkiyatları devam ediyor, uluslararası mahkemelerde hesap sorulması engelleniyor. BM’deki yaptırımlar ve eleştiriler susturulmaya çalışılması ise küresel elit güçlerin çıkarları uğruna insan haklarının nasıl göz ardı edildiğinin acı göstergesi. Türkiye ve bölge ülkeri ile diğer ülkeler, çifte standarda karşı daha güçlü ve kararlı durmalı.

Toplumsal Bilinçlenme ve Farkındalık Zorunluluğu

Bu karanlık planın önüne geçmek için en önemli silah, bilinçlenme ve farkındalık. Türkiye’de ve dünyada toplumun her kesimi, trajediyi görmeli, anlamalı ve sesini yükseltmeli. Sessizlik, suça ortak olmaktır. Medya, akademi, sivil toplum ve bireyler olarak sorumluluklarımız büyük. Tarih, sessiz kalanları affetmez. Her birey kendi çevresinde farkındalık yaratmalı, kamuoyunu harekete geçirmeli.

Karmaşık ve Gizli Operasyonların Perde Arkası

İsrail’in Gazze’deki “insani şehir” planı, sadece yüzeyde görünen yer değiştirme projesi değil. Arka planda, küresel güçlerin ve bölgesel aktörlerin karmaşık çıkar ilişkileri, ticari ilişkilerin gizli operasyonları ve stratejik hesapları yatıyor. Netanyahu ve Trump gibi figürlerin ve bölgenin sözde İslam ülkelerininde bu süreci desteklemesi, planın uluslararası boyutta nasıl organize edildiğini gösteriyor. Etnik temizlik operasyonu, sadece Filistin halkını değil, bölgenin geleceğini de tehdit ediyor. Türkiye’nin gerçekleri görmezden gelmesi mümkün değil.

İnsanlık Onurunu Savunmak İçin Zaman Daralıyor

İsrail’in Gazze’deki distopik şehir planı, sadece politika meselesi değil; insanlık onurunun, adaletin ve vicdanın sınandığı dönemeçtir. Duvarlar yükseliyor, sürgünler planlanıyor, dünya ise seyirci kalıyor. Türkiye ve bölge halkları olarak karanlık oyunu bozmak, sesimizi duyurmak zorundayız. Sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.

Etrafımızdaki gelişmelere ve her türlü kararlara şüpheyle yaklaşın, sorgulayın, araştırın. Çünkü gerçekler, göründüğünden çok daha karmaşık ve tehlikeli olduğu için Türkiye’nin ve bölgemizin geleceği, bilinç ve farkındalık ve vicdanlı insanları kolektif çalışması ile şekillenecek.

Karşımızda insanlık tarihinin en karanlık planlarından biri dururken siz ne yapacaksınız? Bunun bir benzeri ÇİN devleti tarafından Doğu Türkistanlı Uygur Müslümanlarına uygulanırken sessiz kalındı! Peki yine sessiz kalacak mısınız? Yoksa zulme karşı sesinizi yükseltecek misiniz?

Küresel İfşa

Yazar