İklim değişikliğinin, hak ve özgürlüklerimizi sınırlamak için bir bahane olarak kullanılması giderek daha belirgin bir hal alıyor.
Yanlış bilgilendirme ve abartı kullanarak milyarlarca insanın düşüncelerini etkilemeyi amaçlayan küresel bir ağın var olduğu söylenir. Bu ağ, belirli bir anlatıyı sürekli tekrar ederek, insanların bağımsız düşünme yetilerini sınırlayabilir.
Bir yanılgı, başlangıçta bir tehdit olarak sunulan fakat sonradan küresel ısınma olarak adlandırılan iklim değişikliği konusudur. Günümüzde, bazı gruplar halk arasında korku yaratmak için çeşitli hava olaylarını kullanarak belirli bir algı yaratmaya çalışıyor olabilir. Bu durum, dünyanın Çin’in artan etkisine uyum sağlaması ve endüstriyel üretimin azaltılması gerektiği izlenimini uyandırabilir. Ayrıca, insanların genetiği değiştirilmiş böcekleri tüketmeye teşvik edildiği yönünde iddialar da mevcuttur.
Organik çiftliklerin yok olması ve yapay gıda üreten laboratuvarların bu boşluğu doldurması, geleceğe dair olası bir senaryodur. Eğer et tüketiyorsanız, bu etin laboratuvar ortamında üretilmiş olma ihtimali giderek artmaktadır. Laboratuvarlarda üretilen bu alternatif ürünlerin tüketimi, kanser gibi hastalıkların yaygınlığını artırabilecek faktörler arasında görülmemektedir. Mali işlemlerin dijitalleştirilmesi ve sıkı bir kontrol altına alınması, düşünülmesi gereken bir ihtimaldir. Harcamalarımız ‘iklim için zararlı’ olarak değerlendirilirse, yetkililerin belirli banka hesaplarını kapatma yetkisi bulunabilir.
Avrupa, iklim değişikliği kriziyle karşı karşıya ve vatandaşlar, aşırı tüketim nedeniyle hapis cezaları alabilirler. Hükümetler, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede dijital ve kontrol edilen bir toplum yapısını teklif ediyorlar. Bu yapı, sürekli aşılama ve artan vergileri içerebilir. Mülkiyet sahibi olma ve seyahat etme üzerindeki kısıtlamalar, insanları egzotik yerleri sanal gerçeklik başlıklarıyla keşfetmeye itebilir. Bazı çevre uzmanları, iklim karantinalarının küresel krizle mücadelede bir çözüm olabileceğini öne sürüyorlar. Bill Gates de iklim değişikliğinin pandemiden daha büyük bir kriz olduğunu ifade etmiş.
Çevre aktivistleri, insanların evlerinden 15 dakika uzaklıkta her şeye erişebilecekleri “15 dakikalık şehirler” inşa etme fikrini destekliyor. Bu model, mega şirketlere bağımlılığı artırabilir ve küçük işletmeler için risk oluşturabilir. Sokağa çıkma yasağı olmaksızın, insanlar mahallelerine hapsolabilir. Dünya genelinde 15 dakikalık şehirler inşa ediliyor.
Bu öneriler her zaman uygulanabilir olmayabilir. İnsanlardan belirlenen sınırlar dışına çıkmak için izin almalarını beklemek gerçekçi olmayabilir. Bazı şehirlerde bu zaten gerçekleşmiştir. İklim ve ekonomiyi kontrol etme amacıyla bu önlemleri uygulayanlar, bazı insanların zarar görmesine ve çevrenin etkilenmesine neden olabilir. Ve bu durum, iklim değişikliği adı altında gerçekleşiyor.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar), habitat yıkımı, aşı zorunlulukları, sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamaları, özel mülkiyet üzerindeki sınırlamalar gibi çeşitli önlemler, iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla hayata geçiriliyor. Bu tür tedbirler, dünyanın aşırı soğuk, sıcak, kuru veya ıslak koşullara maruz kalmasını önlemeyi amaçlıyor. Fakat, iklim değişikliğinin sıklıkla düşünüldüğü kadar basit olmadığına dair deliller birikmekte. Son dönemde gösterime giren “İklim: Soğuk Gerçek” adlı film, iklim değişikliği konusuna yeni bir perspektif getirerek, bazı güçlerin hava koşullarını manipüle ederek doğal afetlere sebep olabileceği iddialarını irdeliyor.
Hava olaylarından kaynaklanan felaketlerin onlarca yıl süresince arttığı ve bu durumun sıklıkla iklim değişikliğine bağlandığı giderek daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Aynı zamanda, bireylerin basit bir eylemle bir kibrit yakmak, bir ağaç kesmek ya da bir musluk açmak gibi iklim değişikliğinin tehlikelerini vurgulayabileceği bir çağda yaşıyoruz. İnsanlık için bu tehdit eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde. Eğer şimdi harekete geçmez ve bu gerçekleri yaymazsak, yıkıcı sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle, bu konuda bilinçlenmek ve sesimizi güçlü bir şekilde duyurmak için bu filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.