Küresel Kumpas: İlaç Ağı ve Büyük Sıfırlama Tuzağı!

Sağlık Aldatmacasının Çöküşü Kurtuluş İçin Önemlidir…

Sağlık sisteminin koruyucu kalkan olduğu yanılsamasıyla yaşıyoruz. Oysa bu sistem, kârı insan hayatının önüne koyan, zararları ustalıkla gizleyen ve gerçeği çarpıtan küresel güçlerin oyun alanına dönüşmüştür. Trajik kişisel kayıplar ve yıllarca süren mücadeleler, bu karanlık yapının iç yüzünü, ilaç devlerinin sadece hastalıkları değil, sağlıklı insanları dahi nasıl ömür boyu müşteriye çevirme peşinde olduğunu acı şekilde ortaya koymaktadır. Bu, tesadüfi yolsuzluk değil, bilinçli tasarlanmış küresel plandır.

İlaç Endüstrisinin Örümcek Ağı: Kontrol Mekanizmaları

İlaç endüstrisi, sağlık sisteminin her zerresine nüfuz etmiş durumdadır. Klinik deneyler, sonuçlardan doğrudan kâr elde edecek şirketlerce finanse edilir, tasarlanır ve kontrol altında tutulur; veriler faydaları şişirip riskleri örtbas etmek üzere manipüle edilirken, olumsuz bulgular hasıraltı edilir. FDA gibi düzenleyici kurumlar, bütçelerinin yarısından fazlasını denetledikleri endüstriden alarak bağımsızlıklarını yitirmiştir; yöneticiler endüstri ile kurum arasında dönen kapı misali yer değiştirir.

Tıp dergileri, ilaç reklamları ve sponsorlu çalışmalarla ayakta kalır; çoğu makale, endüstrinin “kanaat önderi” olarak pazarladığı kişilerce hayalet yazılır. Doktorlar, endüstri fonlu eğitimlerle aşırı ilaç kullanımını teşvik eden sistemin “en iyi uygulamalarını” öğrenir. Hasta savunuculuğu grupları dahi endüstri parasıyla susturulur, “astroturf” örgütlere dönüşerek hastaların değil, şirketlerin çıkarlarına hizmet eder. Hastalık tanımları sürekli genişletilerek sağlıklı insanlar potansiyel müşterilere dönüştürülür.

“Herkese Satmak”: Hastalık Tüccarlığı ve Kâr Hırsı

Eski Merck CEO’su Henry Gadsden’in “Hayalim sağlıklı insanlar için ilaç yapmak, herkese satmak” itirafı, sektörün acımasız kâr odaklılığını gözler önüne serer. Amaç hastalıkları iyileştirmek değil, pazarı sonsuza dek genişletmektir. Üzüntü, kaygı gibi normal duygular tıbbi teşhislere, önleyici tıp ise yaşam tarzı değişikliği yerine ömürlük reçetelere dönüşmüştür. Yapılan “hastalık satmak” ve ilaç devleri hastalıklar icat edip teşhis kriterlerini genişleterek normal yaşamı tıbbileştirmektir. İlaçlar varsayılan çözüm haline getirilirken, kârlı olmayan alternatifler yok sayılır.

Bilerek Göz Ardı Edilen Zararlar: İnsan Hayatı Hiçe Sayılıyor

İlaç zararları, sistemin “kabul edilebilir” zayiatıdır. İlaçlar piyasaya sürülüp geri dönülmez hasarlar verdikten sonra, genellikle çok geç olana dek “pazarlama sonrası takip” vaadiyle geçiştirilir. “Bağımlılık yapmaz” denilerek pazarlanan opioidlerin yol açtığı ölümcül salgın; özellikle gençlerde intihar ve şiddet riskini artıran, cinsel işlev bozukluğu (PSSD) ve yoksunluk sendromu gibi gizlenen yan etkileri olan SSRI antidepresanlar; etiket dışı kullanımla ciddi metabolik hasara yol açan antipsikotikler ve uzun vadeli güvenliği belirsizken dayatılan deneysel mRNA Covid-19 aşıları, bu acımasız modelin kanıtlarıdır.

Endüstri faydaları abartır, riskleri küçümser; milyarlar kazanıldıktan sonra ise yeni “mucize” ilaca yönelir.

Aşı Dayatması, Otizm Patlaması ve Şüpheler

Covid-19 dönemi, karantinaların ve dayatmaların aslında enfeksiyonu veya bulaşmayı durdurmayan aşıları topluma kabul ettirme hazırlığı olduğu şüphesini doğurmuştur. Bu süreç, özellikle dünya genelinde 1986’da aşı üreticilerine yasal dokunulmazlık tanınmasından sonra katlanarak artan çocukluk çağı aşı takvimiyle otizm spektrum bozukluklarındaki korkunç artış arasındaki olası bağlantıya dair endişeleri körüklemiştir. Otizmli çocuklarda gözlenen ani davranış değişiklikleri (“gerileyen başlangıç modeli”), dışsal tetikleyici olasılığını güçlendirir. Önemli isimler, aşıları da içeren çevresel faktörleri işaret ederken, BigPharma ilaç endüstrisince çürütülemeyen tezi, aşı takvimini en olası neden olarak sunar.

Yaşanmış Gerçekler Sahte Uzmanlığa Karşı

Gerçek uzmanlık, ilaç endüstrisiyle finansal bağları olan “saygın” unvanlardan değil, sistemin kurbanı olmuş bireylerin acı deneyimlerinden doğar. İlaç endüstrisinin olmazsa olmaz politikası “Parayı takip et” ilkesi, sistemin hasta refahını değil, şirket kârını hedeflediğini gösterir. “Bu araştırmayı kim finanse etti?”, “Bu tedaviden kim yarar sağlıyor?”, “Bize ne anlatılmıyor?” gibi kritik soruları sormak, gücümüzü geri almanın ilk adımıdır.

Sonuç: Büyük Sıfırlama Komplosu ve Türkiye’ye Çağrı

Tüm bu olaylar, küresel elitlerin insanlığı yeniden yapılandırmayı hedefleyen ‘Büyük Sıfırlama’ planının tartışılmaz kanıtlarıdır. Bu, teori değil, sağlık, ekonomi ve sosyal yapı üzerinden yürütülen somut operasyondur. İlaç kartelleri, aşı dayatmaları, gıda kontrolü ve dijital kimlik projeleri bu şeytani planın araçlarıdır.

Türkiye, stratejik önemi nedeniyle bu küresel saldırının ana hedeflerindendir. Ulusal egemenliği ve toplumsal değerleri hedef alan bu sinsi plana karşı derhal uyanmak, bilinçlenmek ve direnmek, her Türk vatandaşının görevidir. Sessizlik, bu küresel kölelik projesine boyun eğmektir.

Küresel İfşa…

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.