Dünya, Gözlerden Uzak, Küresel Sessiz Soykırımın Pençesinde…
2010’lu yıllarda başlayan iddialar, bugün kulaklarımızı sağır eden gerçekliğe dönüştü. Modern tıbbın “kurtarıcı” maskesi altında, aşılar ve sağlık hizmetleri adı altında küresel nüfusun planlı azaltıldığına dair şüpheler, artık gerçeğin ayak sesleri haline geliyor. Çünkü hiçbiri tesadüf değil, büyük planın önemli parçası!
Çelişkiler ve Karanlık Niyetler: Büyük Sıfırlama’nın Demografik Ayağı
Nüfus azaltma gündemini ilerletmek isteyen küresel elitler, insan ırkının büyük kısmının “gereksiz” olduğunu, “fazlalık” olduğunu utanmazca savunuyor. “ABV” (Aşı Dışındaki Her Şey) kavramı, büyük oyunun kritik parçası. Nüfus düşüşünün gerçek nedenleri kasıtlı olarak gizleniyor, aşıların süreçteki rolü görmezden geliniyor. Tüm bunlar, modern tarihin en büyük örtbas operasyonlarından biri!
Nüfus Kontrolünün Gölgesindeki Finansal Güçler: Kanlı Para, Kirli Planlar
Nüfus azaltma konusundaki ideolojik duruş, aşı endüstrisindeki devasa finansal yatırımlarla iç içe geçmiş durumda. Aşı şirketlerine akıtılan milyonlarca dolarlık yatırımlar, adeta kan nehri gibi akıyor. Aşı şirketleriyle yapılan devasa hibe anlaşmaları (yatırımlar) kirli planın finansal ve kar odaklı motivasyonunun güçlü olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak mesele sadece ekonomik çıkar değil, çok daha büyük, çok daha karanlık planın parçası. Birleşmiş Milletler’in hem “her gebeliğin istenmesi” hemde “aile planlaması” misyonu, masum kılıfın ardına gizlenmiş nüfus kontrolü hedefinin temelini oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelere bağışlanan kontraseptiflerin en büyük sağlayıcısı rolüyle, adeta demografik cellat gibi çalışıyor. Yüz milyonlarca dolarlık uzun vadeli bağışsal taahhütler, işbirliğinin finansal ve stratejik önemini gözler önüne seriyor. Tüm bunlar insanlığa karşı işlenen suçtur!
Aşıların Gizli Yüzü: Kısırlık ve Hastalık İddiaları – Zehirli İğneler
Aşıların kısırlık ve çeşitli hastalıklarla ilişkisi, küresel nüfus azaltma gündeminin en tartışmalı, en mide bulandırıcı yönlerinden biri. 2014’te Kenya’da Birleşmiş Milletler’in “aşı programı”nın milyonlarca kadını kasıtlı olarak kısırlaştırdığı ortaya atıldığında, dünya sağır ve dilsiz kaldı. Yerel doktorlar ve din adamlarının tetanoz aşılarında sterilizasyon içeriklerinin bulunmasını açıklamaları iddiaların temelini oluşturdu.
Katolik Sağlık Komisyonu’nun basın açıklamasında, tetanoz aşısı olanlarda antikorlar geliştirerek kalıcı olarak kısırlaştığını teyit etmesi, korkunç gerçeği ortaya çıkardı. Meksika, Nikaragua ve Filipinler ve diğer ülkelerdeki benzer vakalar, bunun küresel model olabileceği şüphelerini artırıyor.
Öyleyse tüm bunlar sağlık hizmeti değil, biyolojik silahtır!
Çocuk Felci Aşıları ve Artan Felç Vakaları: Felç Eden Gerçekler
2012’de Hindistan’da yüksek etkili çocuk felci aşısı sonrası non-polio AFP (Akut Gevşek Felç) insidansının katlanarak arttığını gösteren çalışmalar, aşıların masumiyetini yerle bir etti. Ulusal non-polio AFP oranının beklenen orandan 12 kat yüksek olduğu ortaya çıktı.
2019’da ise Nijerya, Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Angola’da oral aşıya bağlı yeni çocuk felci vakaları ortaya çıktı. Raporlarda, “aşı kaynaklı etkiler nedeniyle felç olan çocuk sayısının vahşi doğadaki virüslerden daha fazla olduğu” belirtildi. Tüm bulgular, aşıların sadece kısırlığa değil, başka ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği argümanını güçlendiriyor.
Tüm bunlar, felaket değil, ihanettir!
COVID-19 Aşıları ve Kanser Uyarısı: Küresel Nüfus Çöküşünün Tetikleyicisi mi? Ölümcül Enjeksiyonlar ve Kanser Bombası
Japonya, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık ülkeleri, ABD ve Rusya’dan gelen “bomba kanıtlar”, COVID mRNA aşıları ile aşırı ölümler ve “küresel turbo kanser krizi” arasında “tutarlı, endişe verici model” olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Resmi kayıtlar ve bağımsız araştırmalar, aşı sonrası ölümlerde artış, kanser vakalarında yükseliş ve doğurganlık oranlarında düşüş gibi korkunç gerçekleri gözler önüne seriyor. Sağlık yetkililerinin “katliamı göz önünde gizlemesi”, küresel örtbas operasyonunun varlığını kanıtlıyor.
Tüm bunlar, sağlık krizi değil, insanlığa karşı işlenen cinayet ve soykırım girişimidir!
Türkiye’nin Sessiz Tehdidi: Milli Güvenlik Alarmı – Vatan Tehlikede!
Küresel nüfus çöküşü, Türkiye için ciddi milli güvenlik sorununu beraberinde getiriyor. Ülkemizde doğum oranlarının modern tarihin en düşük seviyesine inmesi, yaşlanan nüfusun, işgücü piyasaları üzerindeki baskıyı artırıp, emeklilik ve sağlık hizmetleri sistemleri üzerindeki yükü ağırlaştırıyor. Genel ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Özellikle genç ve dinamik nüfus yapısıyla övünen ülkemiz için demografik değişim, stratejik tehdit oluşturuyor.
Hükümetin nüfus düşüşüyle mücadele etmek için çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışsa da aşıların süreçteki potansiyel rolünü göz ardı eden tüm politikaları ve uygulamaları uzun vadede yetersiz kalmaya mahkumdur.
SADİ ÖZGÜL
