Ön Suç Yalanı Gözetim Çağının Karanlık Yüzüdür!

Gözetim Çağının Karanlık Yüzü: Ön Suç Yalanı Deşifre Ediliyor!

Geleceğimiz, görünmez ağlarla örülüyor; her adımımız, sözümüz ve eğilimimiz teknoloji ile kaydediliyorsa, dijital gözetim ağı, çok daha karanlık amaca hizmet edebilir. “Ön suç” adı verilen yeni düzen, henüz işlenmemiş suçu tahmin etme iddiasıyla hayatlarımıza sızarken, aslında özgürlüklerimizi ve insanlık onurumuzu hedef alıyor.

Dijital Zincirler: Teknolojinin İhaneti ve GIDEON’un Gölgesi

Teknoloji, bizi özgürleştirici güç olarak görülürken, dijital zincirlere vuran araca dönüşüyor. Kapalı devre kameralar, insansız hava araçları, akıllı şehir sistemleri ve sosyal medya analizleri gibi araçlar, devasa veri yığınları topluyor. Yapay zeka algoritmalarıyla işlenen veriler, “riskli bireyler” veya “potansiyel suçlular” profilleri oluşturuyor. Ancak algoritmalar, “siyah kutu” yapılarıyla şeffaflıktan uzak; kararlarının nasıl alındığı bilinmiyor. Hatalı değerlendirmeler, masum insanların haksız yere damgalanmasına yol açabilir. Algoritmanın sizi “riskli” olarak etiketlemesiyle hayatınızın nasıl altüst olabileceğini hiç düşündünüz mü?

Predictive Policing yazılımları, Palantir gibi veri analizi devleri ve PredPol gibi suç tahmini araçları, sistemlerin somut örnekleridir. Ancak asıl dikkat çekici olan, “bir sonraki pandemi salgınını başlamadan önce durduran sistem” sloganıyla tanıtılan GIDEON adlı sisteme yapay zekanın entegrasyonuyla “tehdit” tespit sisteminin kapsamının genişletilmesidir. “Yasa” uygulayıcıları için sistemin geliştirilmesi, kitlesel gözetimin ve “ön suç” mantığının tehlikeli tezahürü olarak karşımıza çıkıyor.

Hukukun Eğilmesi: Masumiyet Karinesinin İhlali ve Yasal Boşluklar

Hukuk sistemlerinin temel direği olan masumiyet karinesi, “ön suç” uygulamaları uluslararası insan hakları sözleşmeleri, keyfi gözaltı ve zorla alıkoymayı yasaklarken, yapay zeka tabanlı gözetim sistemlerine bağlı düzenlemelerle hukukun temel prensipleri eğilip bükülebilir. Ülkelerin mevzuatındaki boşluklar, teknoloji şirketlerinin ve devletlerin gri alanlarda rahatça hareket etmesine olanak tanıyor. Yapay zekanın algoritmik kararlarının hukuki delil olarak kabul edilmesi ve kararlara itiraz mekanizmalarının yetersizliği, bireyleri savunmasız bırakarak hukukun bizi korumak yerine, yeni gözetim rejiminin aracı haline dönüşmesine neden olabilir.

Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gibi düzenlemelerdeki algoritmik karar alma süreçlerini kapsayan boşluklar, uygulamaların önünü açabilir. Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü de “suç riski” tanımını muğlak bırakarak, alandaki yasal belirsizliği artırıyor.

Toplumsal Kontrol: Korku ve İtaatin Gölgesinde Sosyal Kredi Sistemleri

Ayrıca “ön suç” uygulamalarına bağlı güvenlik söylemi, terör tehdidi veya organize suç endişesi gibi popülist çağrışımlarla beslenerek, halkı korku ve itaat içinde tutmayı amaçlarken, marjinalleşmeyi körükler. Algoritmalar, belirli sosyo-ekonomik veya etnik grupları “riskli” olarak etiketleyerek, mevcut eşitsizlikleri derinleştirir. Kitle psikolojisi ve normatif baskı, bireylerin özgür düşüncelerini bastırarak, “milli güvenlikten taviz veremeyiz” gibi popülist söylemlere katılmalarına neden olur. Çünkü bir kez bile “riskli” olarak damgalanan bireyin etiketlerden kurtulması neredeyse imkânsız hale gelirse, toplum sürekli şüphe ve gözetim altında tutularak özgürlük alanları daraltılacağından endişe eder.

Küresel Tehdit: Dünyanın Dört Bir Yanından Uygulama Örnekleri

Bahsettiğimiz tehlikeli eğilim, farklı biçimlerde uygulanıyor. ABD’de Predictive Policing yazılımlarıyla sokak devriyelerinin rotası belirlenirken, Çin’de Sosyal Kredi Sistemi, vatandaşların her adımını puanlıyor. İngiltere’de Canlı Yüz Tanıma (Live Facial Recognition) sistemleri, şüpheli tespiti için kullanılıyor. Hindistan’da Aadhaar kimlik veritabanı, biyometrik toplama ve hareket analizleriyle “potansiyel radikal” tanımlamaları yapıyor. Avrupa Birliği’nde ise Frontex göç kontrolünde veri merkezli risk sınıflandırmaları geliştiriyor.

Tüm örnekler, “ön suç” kavramının sadece bilim kurgu senaryosu olmadığını, aksine küresel ölçekte hızla yayılan gerçeklik olduğunu gösteriyor. Her ülke, kendi siyasi motivasyonları ve teknolojik altyapılarına göre kontrol mekanizmalarını şekillendiriyor.

Türkiye’nin Yolu: Dijitalleşme ve Artan Riskler

Türkiye de küresel eğilimlerden azade değil. Yapay zeka destekli güvenlik sistemleri, plaka tanıma ve yüz tanıma teknolojileri halihazırda çeşitli kurumlar tarafından kullanılıyor. E-devlet, e-nabız vb entegrasyonşar ve merkezi veri havuzları, bireylerin dijital profillenmesini kolaylaştırıyor. Ancak dijitalleşme süreci, “ön suç” uygulamalarının Türkiye’de de hayata geçme riskini beraberinde getiriyor.

Sonuç olarak; kişisel verilerin korunması ve yapay zekanın algoritmik karar alma süreçlerinin denetimindeki boşluklar, uygulamaların hukuki gri alanlarda yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor. Toplumsal kutuplaşma ve güvenlik söylemi, dijital gözetim araçlarının potansiyel muhalifleri de hedef almak için kullanılma potansiyelini artırıyor. Şimdiden itiraz edilmezse eğitimden finansa, sosyal medyadan kamu politikalarına kadar birçok alanda “riskli birey” analizi, önleyici gözaltılar, mahremiyet ihlalleri ve ifade özgürlüğü kısıtlamaları gibi tehlikeler kapımızda bekliyor olabilir.

Küresel İfşa

Yazar