Küresel Elitlerin İnsanlık Aleyhine Gizli Operasyonları; Transhümanizm
İnsanlık tarihinin en kapsamlı dönüşüm projesiyle karşı karşıyayız. Transhümanizm, bilim kurgu sayfalarından çıkıp küresel elitlerin stratejik planlarının merkezine yerleşti. Bu yazı dizisinin ilk bölümünde, insanlığı bekleyen büyük tehdidin teorik altyapısını, tarihsel gelişimini ve arkasındaki güç odaklarını inceliyoruz.
Transhümanizmin Karanlık Vizyonu
Transhümanizm, insan doğasını “aşılması gereken kusur” olarak tanımlayan ve teknoloji yoluyla insanı “geliştirmeyi” hedefleyen ideolojik harekettir. Rothschild’lerden Elon Musk’a, Klaus Schwab’dan Bill Gates’e uzanan küresel elit ağı, şeytani hedeflerini gerçekleştirmek için milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Hareketin sözcüleri, yapay zeka ile birleşmeyen insanların “dijital cüzzam” olarak kalacağı korkusunu yayarak, özellikle gençleri kendi iradelerinden vazgeçmeye zorluyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab’ın “Dördüncü Sanayi Devrimi” kitabında açıkça belirttiği gibi, hedef “fiziksel, dijital ve biyolojik dünyaları birleştirmek”. Bu, insanın özgür iradesini ve biyolojik bütünlüğünü feda etmesi anlamına geliyor. Yuval Noah Harari gibi küresel sözcüler, “Homo sapiens’in sonunun geldiğini” ve insanların artık “hacklenebilir hayvanlar” olduğunu açıkça ilan ediyor.
Küresel Elitlerin Transhümanist Ajandası
Transhümanizm, yüzeysel olarak insanlığı “geliştirme” vaadi sunsa da, özünde totaliter kontrol mekanizmasıdır. Bilderberg Grubu, Roma Kulübü ve Dünya Ekonomik Forumu gibi seçkinlerin oluşturduğu organizasyonlar, dönüşümün altyapısını hazırlıyor.
Ray Kurzweil’in “Tekillik” kavramı, yapay zekanın insanlığı aşacağı anı işaret ederken, elitlerin gerçek hedefi teknolojileri kontrol ederek eşi görülmemiş güç elde etmektir. Gates Vakfı, Rockefeller Vakfı ve CIA’ya bağlı DARPA gibi kuruluşlar, transhümanist teknolojilere milyarlarca dolar yatırım yaparken, “kaçınılmazlık” söylemini kullanarak toplumları dönüşüme hazırlıyor. “Büyük Sıfırlama” planı, COVID-19 gibi krizleri fırsata çevirerek demokratik süreçleri bypass etmeyi ve transhümanist dönüşümü hızlandırmayı hedefliyor.
Zihin Kontrolü ve Dijital Esaret
Transhümanist kontrolün ilk adımı, insan zihnini etkilemek ve yönlendirmektir. Neuralink gibi beyin-bilgisayar arayüzleri, “tedavi” maskesi altında geliştirilirken, gerçek amaç insan düşüncesini dijital sistemlere entegre etmektir.
5G teknolojisi, beynin elektromanyetik alanını etkileme potansiyeliyle yaygınlaştırılıyor. Sovyet araştırmalarında elektromanyetik frekansların davranış değişikliği yaratabileceği gösterilmiş olmasına rağmen, etkiler ana akım bilim tarafından görmezden geliniyor.
Sosyal medya platformları ise, gelişmiş algoritmalarla kullanıcıların zihinsel haritalarını çıkarıp duygularını maniple ederken, Meta ve Silikon Vadisi şirketleri açıkça transhümanizmi destekliyor. Facebook’un eski başkan yardımcısı Chamath Palihapitiya’nın itiraf ettiği gibi, yeni sistemler “toplumsal dokuyu parçalıyor”.
Biyolojik Dönüşüm ve İnsan Doğasının Yok Edilmesi
Transhümanizmin özü, insan biyolojisini teknoloji ile “geliştirmek” adı altında dönüştürmektir. COVID-19 sürecinde yaygınlaşan mRNA teknolojileri ve CRISPR-Cas9 gen düzenleme araçları, DNA’mızı yeniden programlama kapasitesi sunuyor.
Hastalık tedavisi bahanesiyle tanıtılan nanobotlar, Google’ın transhümanist temsilcisi Ray Kurzweil’in açıkça belirttiği gibi, insan beynini “buluta” bağlama amacı taşıyor. Bu, düşüncelerimizin sürekli gözetim altında olması anlamına geliyor.
Çin’de genetik olarak “geliştirilmiş” bebeklerin doğumu, genetik apartheid sisteminin ilk adımlarını oluşturuyor. WEF’in desteklediği sistem, gelecekte insanları “geliştirilmiş” ve “geliştirilmemiş” olarak sınıflandıracak, yeni kast sistemi yaratacak.
Ruhsal ve Manevi Yıkım Operasyonları
Transhümanizm özünde materyalist ideolojidir ve insanın ruhsal boyutunu reddeder. Elektromanyetik saldırılar, insanların ruhsal bağlantısını koparıp materyalist dünya görüşüne iterken, elitlerin küresel kontrolünü kolaylaştırıyor.
Silicon Vadisi’ndeki “Singularitarianism” ve “Way of the Future” gibi transhümanist akımlar yapay zekâyı tanrılaştırırken, Harari’nin “Dataizm”i insanları sadece biyokimyasal algoritmalar olarak görüyor.
Musk, Kurzweil ve “2045 İnisiyatifi” gibi ölümsüzlük projeleri bilinci bilgisayarlara aktarmayı vaat ederken, kutsal metinlerin yapay zekâyla yeniden yazılması ve Rockefeller tıp sisteminin, alternatif şifa yöntemlerini bastırmasıyla insanları doğal tedavilerden uzaklaştırıp teknolojik-farmasötik çözümlere bağımlı kılıyor.
Küresel Yönetişim ve Ulusal Egemenliğin İmhası
Transhümanist dönüşümün gerçekleşmesi için ulusal egemenliklerin aşındırılması gerekiyor. BM, DSÖ ve WEF gibi seçilmemiş küresel kurumların artan yetkileri, pandemi anlaşmaları, iklim protokolleri ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle ulusal egemenlik sistematik olarak yok ediliyor.
Bill Gates’in finansal etkisi altındaki DSÖ’nün küresel sağlık diktatörlüğü hedefi ve BM 2030 Gündemi’nin masum görünen sürdürülebilir kalkınma maskesi, transhümanist geleceğe zemin hazırlıyor.
“Net sıfır” politikaları, gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını elitlere sunarken, “Büyük Sıfırlama” planı krizleri fırsata çevirerek demokratik süreçleri bypass ediyor. Gelecekte insanlık, tamamen küresel kurumların denetiminde olacak şekilde tasarlanıyor.
Nüfus Kontrolü ve Transhümanizmin Karanlık Yüzü
Küresel elitler, “sürdürülemez” nüfus iddiasıyla radikal azaltma planlarını meşrulaştırırken, gerçek hedeflerini Bill Gates’in aşı ve üreme sağlığı hizmetleri vurgusu ile Georgia Guidestones’daki “dünya nüfusunu 500 milyon ile dengede tutun” ilkesi açığa vuruyor.
Dünya kaynakları mevcut nüfusun iki katını besleyebilecekken, çiftçilere saldırılar, tarım arazilerinin satın alınması ve şüpheli gıda tesisi yangınlarıyla kasıtlı kıtlık yaratılıyor. Gates’in ABD’nin en büyük özel tarım arazisi sahibi olması ve yapay et yatırımları, Rockefeller Vakfı’nın öjeni programları, transhümanist gelecekte yalnızca “geliştirilmiş” insanların yaşayacağı dünya için nüfusu azaltma planının parçalarıdır.
Devam edecek…
Küresel İfşa


Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.