Pentagon ve Gates’in Gölgesinde İnsanlığa DNA Operasyonları

Görünmeyen Sessiz Savaşların Tam Ortasında Olduğumuzun Farkında mısınız?

Günümüz dünyasında, sağlık ve güvenlik adı altında yürütülen projelerin ardında, insanlığın genetik kaderini belirleyecek karanlık oyunlar oynanıyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Bill & Melinda Gates Vakfı, biri askeri, diğeri “hayırsever” maskesiyle, insan popülasyonlarını kontrol altına alma ve genetik müdahalelerle toplumu yeniden şekillendirme yarışında. Sözde iyilik için atılan adımların, aslında toplumu kontrol altına alma ve genetik müdahalelerle yeni bir düzen kurma arzusunu gizlediğini görmek için çok mu zeki olmak gerekiyor?

Ortaya çıkan ve yaşananlar, gözümüzün önünde yeni bir çağın kapılarını aralıyor.

Pentagon’un Genetik Hamlesi: Kendi Kendine Yayılan Aşılar

Pentagon’un DARPA eliyle yürüttüğü INTERCEPT programı, “kendi kendine yayılan aşı” teknolojisini sessizce geliştirilen aşılar, bir kişiden diğerine bulaşarak, toplu halde genetik değişim yaratmayı hedefliyor. Hayvan deneyleri tamamlanmış, sırada insanlara uygulanması var. Kimseye sormadan, kimsenin onayını almadan!

Bu tür aşılar, klasik aşılar gibi değil; bir kez doğaya salındığında, geri dönüşü olmayabilir. Kontrolsüz yayılma, öngörülemeyen mutasyonlar ve kalıcı genetik hasar riski, insanlığın geleceğini tehdit edreken, Pentagon’un projeye milyonlarca dolar akıtmaya devam etmesi, işin ciddiyetini gösteriyor. Sözde “milli güvenlik” bahanesiyle, insanlık üzerinde laboratuvar faresi gibi deneyler yapılıyor.

Gates’in “Hayırseverlik” Maskesi Altında Aşılar ve Nüfus Kontrolü

Bill Gates ve vakfı, küresel sağlık projeleriyle öne çıkıyor. Ancak, işin perde arkasında, aşılar üzerinden nüfus dinamiklerini değiştirme hedefi açıkça görülüyor. Gates’in 2010’daki TED konuşmasında, “yeni aşılar ve sağlık hizmetleriyle nüfusu %10-15 azaltabiliriz” demesi, niyetin ne kadar tartışmalı olduğunu gösteriyor.

Kenya’da, BM destekli aşı programlarıyla milyonlarca kadının kısırlaştırıldığı iddiaları, tesadüf değil. Tetanoz aşılarında doğurganlığı engelleyen maddelerin bulunması, insan hakları maskesiyle nüfus kontrolü yapıldığını kanıtlıyor. Benzer vakalar Meksika, Filipinler ve Hindistan’da da yaşandı. Gates’in aşı şirketlerine yaptığı yatırımların milyarlarca dolarlık kazanca dönüşmesi, “hayırseverlik” perdesinin ardında Big Pharma endüstri olduğunu ortaya koyuyor.

Şeffaflık Krizi ve Rızasız Müdahale

Hem Pentagon’un hem de Gates’in projelerinde ortak sorun şffaflık ve rıza eksikliğidir. ICAN’ın elde ettiği belgeler, kamuoyundan gizlenen, denetimsiz ve yüksek riskli biyoteknolojilerin hızla ilerlediğini gösteriyor. ABD’de, Covid aşılarının yan etkileri ve etkinlik kaybı gibi veriler, resmi kurumlar tarafından halktan saklanan “işbirliği, devletlerin ve özel sektörün, halkın bilgi edinme hakkını nasıl hiçe saydığını gözler önüne seriyor. Kimseye sormadan, kimseye açıklama yapmadan, insanlık üzerinde deneyler yapılması, sadece etik sorun değil; toplumsal güvenin ve bireysel hakların açıkça ihlalidir.

Geri Dönüşü Olmayan Eşikteki İnsanlığın Geleceği Tehlikede

Pentagon’un “geri dönüşü yok” uyarısı ve Gates’in vakfının 2045’te sona ereceğini açıklaması, insanlığın kritik eşiğe sürüklendiğini gösteriyor. Geçmişteki kısırlaştırma ve felç vakaları, biyolojik müdahalelerin yıkıcı sonuçlarını gözler önüne seriyor. Artık mesele, sadece bilimsel tartışma değil; insanlığın genetik kaderi, bir avuç gücün elinde şekillenirmeye yönelik operasyonlar, şeffaflık ve rıza olmadan, küresel ölçekte yürütülüyor.

Tüm insanlığın bu tür oyunlara karşı gözünü açması ve sorgulaması şart. Yoksa, yarının dünyasında kimlerin genetik olarak “uygun” sayılacağına başkaları karar verecek.

Türkiye Olarak Kendi Kaderimizi Korumak Zorundayız

Türkiye, sessiz silaha dönüştürülen küresel biyoteknoloji ve genetik müdahale tartışmalarında aktif rol üstlenmeli; sağlık politikalarımızı ve genetik veri güvenliğimizi dışa bağımlılıktan korumak, toplumsal farkındalık ve bilimsel şeffaflık sağlamak önceliğimiz olmalı. Devlet ve toplumun iş birliğiyle, uluslararası projelerin pasif parçası olmak yerine, kendi stratejilerimizi belirlemeliyiz. Genç nesillerin geleceği için, genetik kodlarımız üzerindeki gelişmeleri dikkatle izlemeli ve gerektiğinde sesimizi yükseltmeliyiz. Pentagon ve Gates gibi aktörlerin projelerini aynı zamanda insanlık aleyhine olabilecek toplumsal ve etik açıdan da değerlendirilmelidir.

Bilinçli ve sorgulayan toplum, dışarıdan gelen müdahalelere karşı daha dirençli olur. Genetik alanındaki kararlarımızı kendimiz vermediğimizde, geri dönüşü zor sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bu nedenle, bugünden itibaren daha bilinçli, katılımcı ve proaktif yaklaşım benimsemek, ülkemizin ve insanımızın yararına olacaktır.

Küresel İfşa

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.