Gazze’ye Doğru Yola Çıkan “Sumud Filosu” Masum İnsani Yardım Tiyatrosu mu?
Perdenin arkasında, küresel güçlerin kanlı elleriyle ördüğü, karanlık ve hesaplı jeopolitik satranç oynanıyor. Avrupa’dan yola çıkan filo, gıda ve ilaç taşırken; aynı zamanda uluslararası hukukun paçavraya çevrildiği, bölgesel güç dengelerinin altüst edildiği ve medya manipülasyonuyla beyinlerimizin yıkandığı büyük operasyon. Filonun karmaşık denklemde rolü olanlar kirli oyunların stratejik parçası nedir? İşte asıl soru bu!
Hukukun Gölgesinde Çatışma: Savaşın Fitili Mi Ateşleniyor?
Uluslararası sular her devletin kendi bayrağını taşıyan gemileri koruma hakkına sahip olduğu arena değil, küresel çetelerin istediği gibi at koşturduğu bataklık artık! İtalyan ve İspanyol fırkateynlerinin filoya eşlik etmesi, “hakkın tezahürü” değil, belki büyük provokasyonun parçası! Koruma kalkanı, dron/SİHA saldırılarına karşı siper gibi görünse de, asıl amacı angajman kurallarını bahane ederek daha büyük çatışmanın fitilini ateşlemek mi?
Askeri gemilere yönelik saldırı, “düşmanca niyet” olarak algılanıp savaş ilanı anlamına gelebilirmiş! NATO’nun savaş çıkarmak için bahane aradığı kolektif caydırıcılık stratejisiyle örtüşen süreçte, Türkiye’nin dolaylı pozisyon alarak ittifakın güvenlik mimarisine katkı sunmasını mı sağlıyor? Cevaplanması gereken birçok soru!
İsrail Ablukası: Egemenlik İhlali mi, Terör Devleti Politikası mı?
Filonun İsrail karasularına girmesi, “egemenlik ihlali” tartışmalarını alevlendiriyormuş! İsrail’in Gazze ablukası, uluslararası hukukta tartışmalıymış! Ne tartışması be! Bunlar düpedüz terör devleti politikası! Koordinasyonsuz girişler doğrudan müdahale gerekçesi oluşturuyormuş! İsrail unsurlarının teknelere “boarding” yaparak Ashdod Limanı’na çekmesi, içindekileri tutuklaması ve deport etmesi, “denizden abluka” stratejisinin parçasıymış!
Bu, Gazze halkını açlığa ve ölüme mahkum etme stratejisidir! İnsani yardım misyonları söz konusu olduğunda diplomatik gerilimler tırmanıyormuş! Tırmansın! Abluka, güvenlik endişelerinden kaynaklanmıyor, aksine Gazze üzerindeki kanlı kontrolü pekiştirme amacı taşıyor!
Türkiye’nin Stratejik Hamleleri: Büyük Oyunun Neresinde?
Türkiye’nin doğrudan askeri müdahaleden kaçınarak diplomatik dengeleme, askeri gözlem ve medya diplomasisi üzerinden pozisyon alması, “derin stratejik aklın ürünü” mü? Yoksa “çizilen sınırlar” içinde, kendi çıkarlarını korumaya çalışan denge oyunu mu? İsrail’i kınarken, İtalyan ve İspanyol askeri desteğini olumlu karşılamak, bölgesel diplomasi açısından “dengeleyici duruş” sergilemek mi? Yoksa bilinmeyen politika mı?
“Vatos” isimli İHA’ların keşif/gözetleme görevleri ve deniz tatbikatı imâları, Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını hissettiriyormuş! Doğrudan müdahil olmadan bölgeyi izleme ve gerektiğinde pozisyon alma stratejisi, Ankara’nın elini güçlendiriyormuş! Türk aktivistlerin canlı yayınları ise, Uluslararası ve Türkiye medyasında yer bularak kamuoyu oluşturma ve diplomatik baskıyı artırma amacına hizmet ediyormuş! “Sessiz koordinatörlük”, Türkiye’nin bölgesel krizlerdeki yeni nesil müdahale biçimini gözler önüne seriyormuş! Yoksa bunlar, Türkiye’ye biçilen yeni rol mü?
Zamanlama ve Mesafe: Şeytani Planın Detayları!
Filonun önünde (29 Eylül de) yaklaşık 800 km yol olması, “müdahale” zamanlaması açısından “kritik stratejik pencere” sunuyormuş! Mesafe, askeri gözlem ve diplomatik müdahale için süre tanıyormuş! Türkiye’nin süreçteki askeri tatbikatları ve İHA gözlemleri, pencerenin stratejik olarak değerlendirildiğini gösteriyormuş!
Her geçen kilometre, jeopolitik gerilimi artırırken, diplomatik çözüm arayışları için baskı unsuru oluşturuyormuş! Zamanlama, uluslararası aktörlerin pozisyonlarını belirlemesi ve olası müdahale senaryolarını değerlendirmesi açısından hayati öneme sahipmiş!
Bu, sadece insani yardım konvoyu değil, uluslararası güçlerin birbirini tarttığı, stratejik hamlelerin yapıldığı kanlı satranç tahtası!
Türkiye’ye Yansımalar: Milli Güvenlik ve Kirli Çıkarlar!
Büyük oyunun yansımalarının oldukça derin olması, bölgesel istikrarsızlık olarak Türkiye’nin milli güvenliğini doğrudan etkiliyormuş! Gazze’deki insani krizin derinleşmesi, Türkiye’nin insani yardım ve diplomasi alanındaki rolünü önemli hale getiriyormuş!
Ancak bu rol, sadece insaniyetle sınırlı değil; Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, deniz yetki alanları ve bölgesel nüfuz mücadelesi gibi stratejik çıkarları içeriyormuş! Türkiye’nin “sessiz koordinatörlük” stratejisi, bölgesel güvenlik mimarisine katkı sunarken, milli çıkarlarını koruma ve geliştirme amacını taşıyormuş!
Yoksa tüm bunlar, küresel güçlerin Türkiye’yi kendi çıkarları doğrultusunda gizlice kullanma planının parçası mı?
Gizli Operasyonların Gölgesinde Dünya: Uyanın Artık!
Gelişmeler uluslararası arenada dönen karmaşık operasyonel planların varlığını apaçık ortaya koyuyor! İnsanlık, bölgemiz ve toplumumuz aleyhine işleyen tehditler, milli güvenlik sorunları ve coğrafyamız üzerindeki olumsuz etkiler, iyice belirginleşiyor!
Türk toplumu olarak karmaşık oyunların sadece görünen yüzüyle yetinmeyip bilinçli farkındalık kazanmak ve harekete geçmek zorundayız! Çünkü dünya, göründüğünden çok daha karmaşıktır artık!
BARAN AKSOY
