Suriye’nin Yeni Yüzü: Direnişten İhanete Geçişin Anatomisi

Ortadoğu’nun kalbinde, bir zamanlar direnişin sembolü olan Suriye, şimdi sessizce teslimiyetin kucağına itiliyor. Bu dönüşüm, sadece bölge meselesi değil, tüm insanlık için acı ders. Perde arkasında dönen kirli pazarlıklar, uluslararası güçlerin çıkarları ve yerel aktörlerin ihanetiyle örülü yeni düzen, sadece Suriye’nin değil, tüm bölgenin geleceğini tehdit ediyor. Gözlerimizin önünde cereyan eden büyük oyun, bizlere neyin dayatıldığını, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu ve en önemlisi, karanlık senaryonun sonunda kimlerin kazanıp kimlerin kaybedeceğini sorgulatmalı.

Filistin Davasına İhanet ve İsrail ile Gizli Anlaşmalar: Şam’ın Satışı!

Suriye liderliğinin Filistin davasına sırt çevirerek İsrail ile açıkça işbirliği yapması, bölgedeki tüm dengeleri altüst eden alçaklık! Bir zamanlar Filistin direnişinin kalesi olarak görülen Şam, şimdi İsrailli yetkililerle masaya oturuyor, “güvenlik anlaşmaları” adı altında kirli pazarlıklar yapıyor. Ama ne anlaşmalar! Suriye’nin güneyinin demilitarize edilmesi, İsrail’in işgal gücü olarak kalması ve hatta Dürzi ayrılıkçı hareketinin desteklenmesi gibi maddelerle dolu ihanet belgeleri, sadece Filistin halkına değil, tüm direniş eksenine vurulan ağır darbedir. Suriye’nin, Hizbullah’a silah transferlerini engellemesi ve Filistin direniş gruplarını sınır dışı etmesi, ihanetin boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu, düpedüz satış değilse nedir?

Demokrasi Maskesi Altında Otoriterliğin Yeniden İnşası: Sahte Tiyatro!

Suriye’de “Halk Meclisi” adı altında kurulan yeni yasama organı, demokratik görünüm altında otoriter yapının yeniden inşa edildiğinin en bariz kanıtı. Seçimler mi? Tamamen göstermelik! Halkın iradesi mi? Asla yansıtılmıyor! Bu meclis, sadece hükümetin kararlarını onaylayan “lastik damga” işlevi görüyor. Seçim kolejleri aracılığıyla atanan üyeler, başkan tarafından belirlenen milletvekilleri ve seçimlerin yapılmadığı bölgeler… Bunlar “demokrasi” oyununun ne kadar sahte olduğunu anlamak için kör olmak lazım! Meclisin, bakanları dinlemekle sınırlı olması, hesap verebilirlik veya güvensizlik oylaması yetkilerinin olmaması, yasama organının yürütmenin uzantısı haline geldiğini kanıtlıyor. Suriye halkının siyasi katılımı engelleniyor, muhalefet tamamen susturuluyor. Bu çok kötü tiyatro değilse nedir?

Toplumsal Çözülme ve İnsanlık Dramı: Kan ve Gözyaşı!

Yeni hükümetin iktidara gelmesiyle Suriye’deki güvenlik ve sosyal uyum sorunları daha da derinleşti. Ülke genelinde mezhepsel çatışmalar, artan suç oranları ve azınlık gruplarının dışlanması, toplumsal çözülmenin boyutlarını gözler önüne seriyor. Şii, Alevi, Dürzi, Kürt ve Hristiyan gibi azınlık grupları haklarından mahrum bırakıldı. Sünni nüfusun çoğunluğu ise hükümetin politikalarından rahatsız. Silahlı soygunlar, intikam cinayetleri ve diğer şiddet eylemleri günlük yaşamın parçası haline geldi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, yeni hükümetin iktidarı dönemindeki ölü sayısı 11.000’e yaklaştı. Bu rakamlar, Suriye’de bitmiş iç savaşın değil, devam eden insanlık dramının yaşandığını gösteriyor. Kan ve gözyaşı dinmiyor!

Ekonomik Vaatlerin Boş Çıkması ve Yolsuzluğun Gölgesi: Yalanlar ve Çalınan Umutlar!

ABD ve İsrail ile işbirliğinin Suriye halkına ekonomik refah getireceği vaatleri mi? Koca yalan! Önceki liderliği saran yolsuzluk, kısa duraklamanın ardından daha da azgınlaşarak geri döndü. Ülke genelinde vaat edilen ekonomik projelerin çoğu ilerleme kaydedemedi. Hatta bazıları sahte vaatler olarak ortaya çıktı. Yapay zeka tarafından oluşturulan altyapı görselleriyle süslenen vaatler, Suriye halkının umutlarını çaldı, onları kez daha kandırdı! Ekonomik sıkıntılar, halkın günlük yaşamını olumsuz etkiliyor, toplumsal hoşnutsuzluğu artırıyor. Bu düzenbazlık, halkın cebinden çalınan her kuruşla daha da büyüyor!

Türkiye’ye Yansımaları ve Bölgesel Tehditler: Bize Ne Dayatılıyor?

Suriye’deki dönüşüm, Türkiye için de ciddi güvenlik ve jeopolitik tehditler barındırıyor. Güney sınırımızda İsrail ile işbirliği yapan Suriye liderliği, Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını doğrudan etkiliyor. Filistin davasına sırt çevrilmesi, bölgedeki istikrarsızlığı artırıyor ve Türkiye’nin geleneksel dış politika duruşunu zorluyor. Suriye’deki otoriterleşme ve toplumsal çözülme, yeni göç dalgalarına yol açabilir, Türkiye’nin demografik yapısını etkileyebilir. Ayrıca, Suriye topraklarında Türk askeri üsleri kurulmasına ilişkin tartışmalar, bölgedeki güç dengelerini daha da karmaşık hale getiriyor. Türkiye, karmaşık denklemin içinde kendi milli güvenlik çıkarlarını korumak ve bölgesel istikrarı sağlamak için dikkatli ve kararlı adımlar atmak zorunda. Yoksa karanlık oyunun sonraki kurbanı biz olabiliriz!

SADİ ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]