Gazze’de İnsanlık Dramının Sessiz Tanığı
Dünyanın gözü önünde yaşanan trajediler, çoğu zaman görünmeyen yerlerde planlanır. İsrail’in Tel Aviv’deki yeraltı komuta merkezi, Gazze’deki yıkımın ve sistematik katliamın karanlık kalbi olarak yükselen merkez, sadece askeri üs değil; insanlık onurunun hiçe sayıldığı, masumların hayatlarının değersizleştirildiği zulüm makinesi.
Peki, yeraltı kalesinde neler oluyor?
İnsanlık tarihinin en acımasız planları nasıl şekilleniyor?
Ve bizler karanlık oyunu nasıl bozabiliriz?
Yeraltı Komuta Merkezi: Savaşın Soğuk ve Karanlık Beyni
Tel Aviv’in derinliklerinde, sivil yerleşim bölgesinde modern savaş teknolojileriyle donatılmış yeraltı sığınağı, İsrail ordusunun Gazze’deki operasyonlarını koordine ettiği merkezi oluşturuyor. Binlerce asker, istihbaratçı ve güvenlik görevlisi burada, sivil alanları hedef alan operasyonları planlıyor. Spor salonları, dinlenme alanları gibi konforlu bölümlerle donatılmış olsa da, mekanın gerçek yüzü, masum insanların kanı üzerine inşa edilmiş zulüm yuvası. Burada alınan her karar, binlerce sivilin hayatını karartıyor, aileleri parçalıyor.
Yeraltı karargâhı, sadece askeri üs değil; aynı zamanda psikolojik savaşın, bilgi operasyonlarının ve teknolojik üstünlüğün merkezi. Burada geliştirilen stratejiler, sadece fiziksel yıkımı değil, bölgedeki toplumsal dokuyu da hedef alıyor. İnsanların yaşam alanları, umutları ve geleceği sistematik olarak yok ediliyor.
Hedefleme Süreci: İnsan Hayatının Değersizleştirildiği Sistematik Katliam
İsrail’in hedef belirleme süreci, kapsamlı istihbarat verileriyle masumları “hedef” haline getiren acımasız mekanizma. Başlangıçta altyapı ve silah depoları hedef alınırken, süreç ilerledikçe sivil halk ve Hamas’ın üst düzey yetkilileri de aileleriyle birlikte listeye ekleniyor. Onaylanan hedefler, “Hedefler Kitabı” adı verilen dokümanda toplanıyor ve Genelkurmay Başkanı tarafından denetleniyor. Sistematik süreç, insan hayatını değersizleştiren, vicdansız planın somut göstergesidir.
Uluslararası hukukta soykırım ve savaş suçları olarak tanımlanan eylemler, burada rutin hale gelmiş durumda. İnsanların sadece “hedef” olarak görülmesi, savaşın değil, sistematik yok etme politikasının işaretidir. Süreç, masumiyetin ve insanlığın tamamen göz ardı edildiği mekanizmadır.
Sivil Kayıplar: Kasıtlı ve Planlı İnsanlık Suçu
İsrail yetkilileri, sivil kayıpları minimize ettiklerini iddia etse de, gerçekler tam tersini gösteriyor. Hastaneler, okullar ve sivil yapılar yakınında gerçekleşen saldırılar, açıkça insanlık suçu ve soykırım niteliğinde. Askerlerin hedefleri “insan” olarak değil, yok edilmesi gereken “hedef” olarak görmesi, planın acımasızlığını gözler önüne sermesi, savaş değil, sistematik soykırımın kanıtıdır.
Uluslararası toplumun sessizliği ise suçların devam etmesine zemin hazırlıyor. İnsan hakları örgütlerinin raporları, Gazze’de yaşananların sadece çatışma değil, bilinçli ve planlı katliam olduğunu ortaya koyan gerçekler, vicdan sahibi herkes için uyarı niteliğinde.
Teknoloji ve Yapay Zekâ: Katliamın Dijitalleşen Yüzü
İsrail’in kullandığı ileri teknoloji ve yapay zekâ destekli sistemler, soykırımın dijitalleşmesini ve otomatikleşmesini sağlıyor. Uydu görüntüleri, insansız hava araçları ve yapay zekâ algoritmaları, masumların hayatını hiçe sayarak katliam planlarını optimize ediyor. İnsan faktörünün tamamen devre dışı bırakıldığı sistem, soykırımın makineleşmiş ve mekanikleşmiş yüzünü temsil ediyor.
Robotik sistemlerin ve yapay zekânın savaşta kullanılması, etik ve insani sorumlulukları tamamen ortadan kaldırması, savaşın doğasını kökten değiştirirken, masumların korunmasını imkânsız hale getiren teknolojik üstünlük, savaşın acımasızlığını artırırken, insanlık vicdanını da derinden yaralıyor.
Psikolojik Savaş ve Sivil Alanların Kalkan Olarak Kullanılması
İsrail, Hamas’ın sivil bölgeleri askeri kalkan olarak kullandığını iddia ederek kendi saldırılarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak iddia, sivil alanlara yönelik kasıtlı saldırıları gizlemek için bahane olmaktan öteye gitmiyor. Bazı operasyonlar sivil kayıpları önlemek için iptal edilse de, çoğu saldırı sivil yerleşimlere yakın bölgelerde gerçekleşiyor.
Strateji, sadece fiziksel değil, psikolojik ve algısal savaş yürütmenin acımasız yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Gazze’de yaşananlar, sadece savaş değil, aynı zamanda insanlık onuruna karşı yürütülen psikolojik saldırıdır. İnsanların yaşam alanlarının yok edilmesi, umudun kırılması ve geleceğin karartılması, savaşın en acımasız boyutudur.
Bölgesel Güvenlik ve İnsanlık İçin Kritik Uyarı
Haçlıların ileri karakolu olan İsrail’in savaş stratejileri, Türkiye ve çevresindeki milli güvenlik için doğrudan tehdit oluşturuyor. Bölgedeki istikrarsızlık, sivil katliamlar ve psikolojik savaş yöntemleri, sadece çatışma alanını değil, tüm coğrafyayı zehirliyor. İnsanlık onurunu hiçe sayan sistematik soykırım planlarına karşı sessiz kalmak, suç ortaklığı anlamına gelir.
Türk halkı olarak, haçlıların karanlık oyunu bozmak, coğrafyamızı ve insanlığımızı korumak için derhal harekete geçmeliyiz. Zulme karşı susmak, zalimin yanında yer almaktır.
SADİ ÖZGÜL

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.