Türkiye’de Kurumsal Güvenin Kritik Tablosu Ortaya Çıktı

Türkiye’de Kurumsal Güvenin Kritik Tablosu Ortaya Çıktı

Türkiye genelinde 12-21 Haziran tarihleri arasında, 26 şehirde fişlenme korkusu olmadan ankete katılan 2012 kişiyle gerçekleştirilen Asal Araştırma, devlet kurumlarına duyulan güvenin derin kriz içinde olduğunu ortaya koydu.

Araştırmanın geniş katılımcı profili ve farklı coğrafi bölgeleri kapsaması, sonuçların ülke genelini yansıtma gücünü artırıyor. Halkın yaklaşık %25’inin hiçbir kuruma güvenmediğini belirtmesi, toplumsal güvenin kırılganlığını ve devletle vatandaş arasındaki bağın zayıflığını açıkça gösteriyor. Bu veriler, Türkiye’nin kurumsal güven sorununu anlamak için önemli temel oluşturuyor.

Güvenin Odak Noktası: Askeri ve Güvenlik Kurumları

Araştırmada Türk Silahlı Kuvvetleri, %18’lik oranla en güvenilir kurum olarak öne çıkıyor. Onu %13,5 ile Milli İstihbarat Teşkilatı ve %10,6 ile Emniyet Müdürlüğü takip ediyor. Bu yüksek güven oranları, toplumun güvenlik ve savunma alanındaki kurumlara derin bağlılık duyduğunu gösteriyor. Tarihsel olarak kurumların devletin bekası ve halkın korunması açısından kritik roller üstlenmesi, güvenin temel kaynağı olarak öne çıkıyor. Ancak güvenin, diğer devlet kurumlarına duyulan güvensizlikle birlikte var olması, devletin farklı alanlarındaki işleyişe dair ciddi şüphelerin varlığını ortaya koyuyor.

Siyasi Kurumlara Duyulan Güvenin Sınırlılığı

Cumhurbaşkanlığı %8,3, Türkiye Büyük Millet Meclisi ise %8,1 oranında güven alıyor. Bu rakamlar, siyasi kurumların halk nezdindeki itibarının sınırlı olduğunu ve siyasi yapıya karşı mesafeli duruşun hakim olduğunu gösteriyor. Siyasi krizler, iletişim kopuklukları ve halkın beklentilerinin karşılanamaması, güvensizliğin temel nedenleri arasında yer alıyor. Siyasi kurumların halkla bağ kurmakta zorlanması, demokratik işleyiş ve toplumsal barış açısından önemli sorun teşkil ediyor.

Diğer Kurumların Güven Sorunları ve Toplumsal Etkileri

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) %2,2, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) %2, Diyanet %1,9, belediyeler ve yargı %1,6 oranında güven görüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise %1,3 ile daha düşük güven seviyesine sahip. Politikacılar %1, medya ise %0,8 gibi çok düşük oranlarda güvenilir bulunuyor. Bu veriler, halkın bilgiye, adalete ve yönetime olan inancının ciddi şekilde sarsıldığını gösteriyor. Medya ve politikacılara duyulan güvensizlik, toplumun doğru bilgiye erişimini ve demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesini olumsuz etkiliyor.

Güvensizlikte Zirve: Hiçbir Kuruma Güvenmiyorum Diyenlerin Oranı

Araştırmanın en dikkat çekici sonucu, katılımcıların %24,9’unun hiçbir kuruma güvenmediğini belirtmesi, toplumsal dayanışmanın ve devletle vatandaş arasındaki bağın zayıflamasına yol açarak, milli güvenlik ve sosyal istikrar açısından önemli riskler barındırıyor. Güvensizlik, toplumun farklı kesimlerinde derinleşerek sosyal kutuplaşmayı ve ayrışmayı tetikliyor.

Kurumsal Güvenin Erozyonu ve Milli Güvenlik

Devlet kurumlarına duyulan genel güvensizlik, sadece sosyal sorun olmaktan öte, ulusal güvenlik açısından kritik tehdittir. Kurumsal itibarın zayıflaması, toplumsal dayanışmayı ve devletin etkinliğini azaltıyor olması iç ve dış tehditlere karşı savunmasızlığı artırıyor. Türkiye gibi stratejik öneme sahip coğrafyada, bu tür güven erozyonları milli birliğin ve devletin bekasının önünde büyük engeller oluşturuyor. Güvenin azalması, devletin kriz yönetme kapasitesini de olumsuz etkiliyor.

Toplumsal Uyanış ve Harekete Geçme Gerekliliği

Bu tablo, sadece güven sorunu değil; aynı zamanda karmaşık ve sinsi planların işaretidir. Kurumlara yönelik yaygın güvensizlik, toplumu zayıflatmak ve kontrolü ele geçirmek isteyen güçlerin işine yarıyor. Bu nedenle, vatandaşların bilinçlenmesi, sorgulaması ve harekete geçmesi büyük önem taşıyor. Devletin ve toplumun birlikte hareket ederek kurumsal güveni yeniden tesis etmesi, milli değerlerin korunması için elzemdir.

Güçlü toplum ancak sağlam kurumlarla mümkündür. Bu kurumların itibarını yeniden inşa etmek, milli güvenliği sağlamak ve toplumsal barışı korumak için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Türkiye’nin geleceği, kritik eşikte atılacak adımlara bağlıdır. Artık bekleme zamanı değil; harekete geçme zamanıdır.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.