Gökyüzü Kontrol Altında: Türkiye’nin Milli Güvenliği ve İklim Savaşlarının Karanlık Yüzüyle Yüzleşme Zamanı…
Sözde İklim krizi… Hani şu herkesin dilinde ama kimsenin tam anlamıyla yüzleşmek istemediği gerçek. Temmuz 2025’te yaşanan sel felaketleri sadece doğanın öfkesi değil, çok daha derin, çok daha karanlık oyunun parçası. Küresel güçlerin atmosferi sessizce ele geçirdiği, Türkiye gibi stratejik coğrafyanın ise oyunun tam ortasında olduğu gerçek var. Gökyüzü gerçekten kontrol altında olup olmadığı düşündüğünüzden çok daha karmaşık ve ürkütücü.
İklim Felaketleri: Doğa mı, Planlı Operasyon mu?
Dünyanın 10 farkı şehrinde “bin yılda bir” denilen fırtınalar, seller, aşırı yağışlar ardı ardına patlak veriyor. Teksas’taki ani seller, Kuzey Karolina’daki felaket, Çin’in güneyindeki beklenmedik kuraklık ve ardından gelen aşırı yağışların sadece doğal olaylar mı yoksa jeo-mühendislik bilimi ile atmosferi maniple eden gizli teknolojilerle oynanıyor mu sorusunu akla getiriyor!
2024’te Çin’in bulut tohumlama projeleri tarımı artırmak için yapıldı ama komşu ülkelerde kuraklık yarattı. ABD’de HAARP projesinin atmosferi yönlendirdiği iddiaları da boş değil. Tüm bunları sadece tesadüf olmadığı gibi iklim manipülasyonun yeni savaş silahı olma potansiyelini gündeme getiriyor
Türkiye’nin Üzerindeki Sis Perdesi: Jeo-Mühendislik ve Gizli Müdahaleler
Türkiye, NATO radarları ve uluslararası meteoroloji ağlarıyla entegre hava sahasına sahip olması, ülkemizin hava kontrolünün sadece ulusal değil, jeopolitik güç oyunu içinde olduğunu gösteriyor. 2023 ve 2025 İstanbul sellerinde yaşanan “statik bulut blokajı” gibi olaylar, doğanın doğal akışının bilinçli olarak kesintiye uğratıldığını düşündürüyor. Karadeniz’de 2024 sonbaharında yaşanan ani yağış patlamaları da Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik sinsi operasyonun parçası ihtimalini mutlaka göz ardı etmemeliyiz.
Altyapı Çöküyor, Yönetim Körleşiyor: Felaketlerin Sosyal Yüzü
İstanbul’dan New York’a, Tokyo’dan Moskova’ya kadar şehirler, modern altyapılarının yetersizliğiyle boğuşuyor. Türkiye’de ise durum daha vahim. Örneğin İstanbulda birçok ilçe altyapı, artan yağışlara karşı savunmasız. 2024’te İstanbul’da metro su altında kaldı, yollar kapandı. Bu sadece teknik sorun değil, siyasi iradenin ve kaynak dağılımının da adil olmamasının yansıması. Afet yönetimindeki gecikmeler, medya odaklı müdahaleler ve düşük gelirli mahallelerin kaderine terk edilmesi, toplumsal adaletsizliği derinleştirmesi gerçekler acı ama gerçektir.
Medya ve Dil: Felaketlerin Sis Perdesi
“Bin yıllık yağış” gibi ifadeler, felaketlerin hafızasını silmek için kullanılan dil kalkanı haline geldi. Medya, krizleri sadece duygusal şok olarak sunuyor, sistemik nedenleri ve sorumluları gizliyor. 2025’te ABD’de yaşanan aşırı yağışlar “doğa olayları” olarak geçiştirildi; altyapı yetersizliği ve iklim manipülasyonlarının dil oyunlarıyla tartışılmaması halkın gerçekleri sorgulamasını engellemesi sadece iletişim stratejisi olmayıp halkın bilinçli olarak yanıltılmasıdır.
Jeo-Mühendislik: Yeni Nesil Silah mı, İklim Kontrolü mü?
Jeo-mühendislik uygulamaları kısa vadede tarım verimliliği ve yangın kontrolü gibi faydalar sağlıyor gibi görünse de, uzun vadede ekosistem dengesini bozuyor. 2023’te Avustralya’daki orman yangınlarının ardından yapay yağmur projeleri yangınları kısmen kontrol altına aldı ama atmosferde yarattığı kimyasal değişimler iklimsel asimetri ve ekolojik bellek kaybı gibi riskleri artırarak iklimi teknolojik savaş alanına dönüştürme potansiyeli insanlığın geleceğine dair doğanın ve toplumun yıkımı şüphesini doğurmaktadır.
Türkiye’nin Jeopolitik Kaderi: Hava Sahasında Sessiz Savaş
Türkiye, stratejik konumu nedeniyle jeo-mühendislik operasyonlarının hedefi haline gelmiş durumda. NATO radarları ve uluslararası meteoroloji ağları, ülkemizin hava sahasında doğrudan ya da dolaylı müdahalelere zemin hazırlıyor. 2024’te Karadeniz ve Doğu Anadolu’da gözlenen meteorolojik anomaliler, müdahalelerin izlerini taşıyor olabilir. 2025 başında Güneydoğu Anadolu’da yaşanan ani sel ve dolu olayları da bölgesel hava manipülasyonlarının sonucu olarak Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik karmaşık planın parçası olarak değerlendirilmelidir.
Gökyüzü Kontrol Altında; Peki Ya Biz?
Bu karmaşık ve gizli operasyonlar, sıradan vatandaşın gözünden kaçıyor olabilir. Ama gerçekler, örtbas edilemeyecek kadar büyük ve somut olduğuna göre, sel felaketleri, sözde iklim krizinin sonuçları olmayıp, küresel güçlerin yeni savaş stratejilerinin de göstergesi.
Bundan sonra Türkiye, karmaşık oyunun tam ortasında kalabilir. Türkiyeyi ve bulunduğu coğrafyayı Büyük Sıfırlama Planları kapsamında işgal etmeye yok etmeye yönelik Gizli operasyonlar, karmaşık planlar ve manipülasyonlar, geleceğimizi adım adım şekillendirirken, Bilinçli farkındalıkla sorgulamak ve harekete geçmekten başka çaremiz yok. Çünkü gökyüzü kontrol altındayken, özgürlük de ve demokraside tehlikededir.
Küresel İfşa