Zihinleriniz Dijital Arenada Hedefte!
Dijital çağ, insanlık tarihinin en büyük iletişim devrimini getirdi. Bilgiye erişimi kolaylaştırmakla kalmadı, aynı zamanda zihinlerimizi, değerlerimizi ve siyasi görüşlerimizi şekillendiren görünmez savaş alanı yarattı. Sosyal medya platformları, algoritmalar ve dijital içerik üreticileri artık sadece eğlence sunmuyor. Küresel güç odaklarının stratejik propaganda araçlarına dönüştüler. Türkiye gibi hassas ülkelerde gizli savaş, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor, demokratik kurumları zorluyor ve milli güvenliği tehdit etmesi sıradan vatandaşın algılarının kodlandığı, zihinlerin avlandığı çağın başlangıcıdır.
Algoritmaların Esareti: Zihin Mühendisliği ve Dijital Popülizm
Dijital platformlar, kullanıcı davranışlarını analiz eden algoritmalarla içerik akışını kişiselleştiriyor. Bireyler, ilgi alanlarına ve siyasi yönelimlerine göre içerik bombardımanına maruz kalıyor. Algoritmalar, önce nötr içeriklerle güven inşa ediyor, ardından güveni siyasi mesajlar için kullanıyor.
Türkiye’de algoritmik yönlendirme, özellikle genç kuşaklar üzerinde etkili. TikTok, Instagram ve YouTube gibi platformlar, siyasi kampanyalarda aktif olarak kullanılıyor. Dijital popülizm, geleneksel mitinglerin yerini alıyor. Algoritmalar, siyasi söylemin merkezine yerleşiyor. Böylece bireyler, farkında olmadan dijital kolonizasyona maruz kalıyor. Küresel normlar, yerel kültürlerin üzerine adeta yazılım gibi yükleniyor.
Finansal Destekli Algı Operasyonları: Paranın Gölgesindeki Manipülasyon
Influencer ekonomisi, sadece pazarlama değil, küresel operasyonların taşıyıcısı haline geldi. Türkiye’de influencer pazarlaması için ayrılan reklam bütçesi 2025 itibarıyla 1,7 milyar TL’yi aştı. Bütçenin önemli kısmı, siyasi kampanyalar ve kamuoyu yönlendirme için kullanılıyor. Mikro-influencer’lar, niş ve güvenilir topluluklara erişim sağladıkları için özellikle tercih ediliyor.
Bazı kampanyalar, paravan ajanslar ve offshore hesaplar üzerinden yürütülüyor. Şeffaflık eksikliği, kamuoyunu manipülasyona açık hale getiriyor. Uluslararası aktörler, sermaye akışını örtülü biçimde ideoloji taşıyıcısına dönüştürüyor, yerel değerleri ve toplumsal dayanışmayı hedef alıyorlar.
Dijital Gözetim ve Hukuki Boşluklar: Casus Yazılımların Gölgesi
Casus yazılımlar ve dijital gözetim araçları, bireylerin telefon numaraları, mesajları ve konum bilgilerini topluyor, hedefli saldırılar için veri üretiyor. Avrupa Parlamentosu’nun Pegasus raporu, yazılımların gazeteciler ve aktivistlere karşı kullanıldığını gösterdi. Demokrasiyi tehdit ediyorlar.
Türkiye’de de teknolojilerin kullanımıyla ilgili şeffaflık eksikliği dikkat çekiyor. 7418 sayılı “Dezenformasyon Yasası”, dijital suç propagandasına karşı düzenlemeler getirmeye çalışıyor. Ancak uygulamada ciddi boşluklar var. Hukuk, küresel teknoloji şirketlerinin norm dayatmalarına karşı savunmasız kalıyor. Dijital egemenlik kavramı henüz kurumsallaşmış değil.
Türkiye’nin Dijital Tehditlere Karşı Kırılganlığı: Jeopolitik Hedef
Türkiye, jeopolitik konumu, toplumsal çeşitliliği ve genç nüfusuyla küresel güç odaklarının operasyonel laboratuvarı haline geldi. Sosyal medya üzerinden yayılan dezenformasyon, toplumsal kutuplaşmayı artırıyor, ekonomik istikrarı tehdit ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), tehditlere karşı bültenler yayımlıyor, kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyor. Ancak çabaların etkili olabilmesi için uluslararası işbirliği, algoritmik şeffaflık, yerli dijital altyapı ve liyakatli kadrolar şart. Aksi takdirde, Türkiye dijital sınırlarını küresel ajandalara teslim etmiş olur.
Dijital Kolonizasyon ve Kültürel Aşınma: Değerleriniz Tehlikede
Uluslararası aktörler, “evrensel değer” adı altında yerel kültürleri, inanç sistemlerini ve dayanışma biçimlerini aşındırırken, dijital içerikler görünüşte nötr ancak içerikte ideolojik olarak kodlanmış durumda. Türkiye’de içerikler, geleneksel aile yapısını, kolektif hafızayı ve yerli üretim mantığını hedef alıyor. Küresel normlar, yerel değerlerin yerine geçiriliyor. Medya okuryazarlığı, sadece teknik beceri değil, aynı zamanda kültürel direnç biçimi haline geliyor. Ancak çabaların stratejik çerçeveye oturtulması gerekiyor.
Dijital Direniş ve Algı Yönetimi Stratejileri: Geleceğinizi Savunun
Örtülü mücadelede dirençli kalabilmek için bireylerin, kurumların ve devletlerin stratejik farkındalık geliştirmesi hayati önem taşıyor. Direnişin temel bileşenleri şunlardır:
- Bireyler: Dijital farkındalıkla algoritmik yönlendirmeye direnç göstermeli, içeriklerin kaynağını sorgulamalıdır.
- Sivil Toplum: Küresel içeriklerin yerel etkilerini analiz etmeli, karşı anlatılar üretmelidir.
- Devletler: Dijital egemenlik kavramını geliştirmeli, teknoloji şirketlerine karşı norm üretmelidir.
- Yerel Medya: Küresel anlatılara karşı yerli ve insancıl içerikler üretmelidir.
Stratejik direniş, sadece teknik değil, aynı zamanda insancıl mücadeledir. Algıların geri kazanılması, değerlerin savunulması anlamına gelir.
Dijital çağda propaganda, sadece içerik üretimi değil, sistematik algı mühendisliğidir. Uluslararası aktörlerin operasyonel planları, dijital platformlar aracılığıyla yerel kültürleri dönüştürmeye çalışıyor. Türkiye’nin bu tür saldırılara karşı dirençli kalabilmesi için stratejik farkındalık, kültürel üretim ve dijital egemenlik ilkeleri hayati önemdedir.
ASLIHAN DEMİR
