Trump’ın Söylemlerinde “Kutsal Zaman” Kodlaması Siyasi Çıkış mı, Ezoterik Mesaj mı?
Donald Trump’ın Gazze ile ilgili “Rehineler ve mahkum değişimi başlayacak ve bizi 3 bin yıllık felaketin sonuna yaklaştıracak” şeklindeki açıklaması, sadece diplomatik ifade olmanın ötesinde, dikkatlice kurgulanmış söylem stratejisinin parçasıdır. Bu açıklama, hem tarihi ve kutsal anlatıların nasıl kullanıldığını hem de bölgesel politikaların nasıl şekillendirildiğini anlamak için önemlidir.
Tarihi Anlatıların Stratejik Kullanımı ve Zamanın Rolü
Trump’ın bahsettiği “3 bin yıl” ifadesi, aslında tarihsel gerçeklerden çok, Yahudi-Hristiyan inanç sistemlerindeki kutsal zaman algısına dayanır. Bu tür bir zaman kullanımı, mevcut çatışmayı güncel siyasi mesele olmaktan çıkarıp, sanki çok eski bir kaderin parçasıymış gibi göstermeyi amaçlar.
Bu yolla, İsrail’in varlığına dini kutsallık atfedilirken, Filistin meselesi hukuki ve insani boyutlarından uzaklaştırılarak “tarihi zorunluluk” olarak sunulur. Bu söylem, ABD’nin bölgedeki rolünü de “tarihi misyon” gibi göstererek meşrulaştırmaya çalışır.
Bu zaman kodlaması aynı zamanda, sürekli mağduriyet algısı yaratarak kurbanlaştırma mekanizması kurar. “3 bin yıllık felaket” söylemi, Yahudi halkının geçmişte yaşadığı acıları tek çizgiye oturtarak, Gazze’deki mevcut operasyonları bu “felaket zincirinin son halkası” gibi sunar. Bu, İsrail’in askeri eylemlerini haklı göstermek için kullanılan söylem taktiğidir. Bu anlatıda, Filistinli direniş ise “tarihi mağduriyetin sorumlusu” olarak gösterilmeye çalışılır.
Takasın Sembolik Anlamı ve Barış Algısının Yönetimi
Trump’ın açıklamalarındaki rehineler ve mahkumlar arasındaki takas, dışarıdan insani çözüm gibi görünse de, aslında “barış ritüeli” olarak işlev görür. Bu ritüel, Gazze’deki direnişi zayıflatmayı, İsrail’in stratejik üstünlüğünü pekiştirmeyi ve ABD’nin arabulucu olmaktan ziyade, bölgedeki olayları yönlendiren aktör olarak konumlandığı stratejiyi devreye sokmayı hedefler.
Bu tür takaslar uluslararası kamuoyuna “ilerleme” olarak sunulurken, gerçekte Filistinli mahkumlar sistematik olarak suçlu gösterilir. İsrail’in askeri operasyonları ve yerleşim politikaları devam ederken, Gazze’nin demografik ve ekolojik yapısı geri dönülmez biçimde zarar görür. Bu durumda, barış söylemi, aslında yaşanan gerçek yıkımın üzerini örten sembolik perdeye dönüşür.
Söylemin Temel Stratejik Kodları
Trump’ın söylemi, üç ana stratejik kodu ortaya koymaktadır:
- “3 bin yıllık felaket”: Eski mağduriyet anlatısını, güncel askeri eylemleri meşrulaştırmak için kullanmak. Bu, tarihsel kodlama ve söylem manipülasyonudur.
- “Rehineler ve mahkum değişimi”: Barış görüntüsü altında stratejik çözülme sağlamak. Bu, insani maskeleme ve diplomatik takas stratejisidir.
- “Sonuna yaklaşıyoruz”: Nihai çözüm imasıyla direnişi sonlandırmayı hedeflemek. Bu, vekil stratejisi ve nihai çerçeveleme çabasıdır.
Göz Ardı Edilen Gerçekler ve Alternatif Bakış Açıları
Bu söylemin ardında, Filistin’in köklü tarihsel sürekliliği göz ardı edilirken, Gazze’deki direniş “şantaj” olarak nitelendirilmektedir. ABD’nin bölgedeki vekil rolü, barış söylemiyle gizlenmeye çalışılmaktadır. Tüm bunlar yaşanırken, ekolojik tahribat, demografik mühendislik ve medya manipülasyonu gibi önemli konular da eş zamanlı olarak devam etmektedir.
SADİ ÖZGÜL
