Dijital Demir Kafes: Dijital Kimliklerle Demokrasinin Kıyımı

Dijital Demir Kafes: Dijital Kimliklerle Demokrasinin Kıyımı

Bir ülke düşünün; vatandaşlarının kimliklerini, pasaportlarını ellerinden alıyor, onları görünmez dijital kafese hapsediyor. Üstelik bunu, gözle görülmeyen teknolojik zincirlerle yapıyor. Pakistan, 2023’te yaşanan siyasi kargaşanın ardından bunu gerçekleştirdi. Dijital gözetim ve kara listelerle muhalefeti ezmek için sınırları zorlayan baskı rejimi kurdu.

Peki öyleyse, böyle karanlık senaryolar Türkiye gibi Ulus devletlerde uygulanabilir mi?

Dijital Gözetimin Tarihsel Kökleri ve Pakistan’ın Kimlik Sistemi

Pakistan’ın merkezi kimlik sistemi, başlangıçta vatandaşların hayrına hizmet sunmayı kolaylaştırmak için tasarlandı. Ancak zamanla, sistem devletin totaliter kontrol ve gözetim aracı haline dönüştü. 2000’li yıllardan itibaren dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, Ulusal Veri ve Kayıt Kurumu (NADRA) vatandaşların tüm bilgilerini merkezi havuzda topladı. Başlangıçta sadece kimlik doğrulama ve hizmet erişimi için kullanılan sistem, 2023’teki siyasi krizle birlikte baskı ve cezalandırma rejim mekanizmasına dönüştü.

Geofencing: Dijital Gözetimin Yeni Silahı

Pakistanın hayata geçirdiği coğrafi sınırlandırma (geofencing) teknolojisi, belirli alandaki mobil cihazların konumunu tespit ederek, kişileri anında belirleyebiliyor. Pakistan teknolojiyi, protesto alanlarının çevresinde bulunan binlerce kişinin kimliklerini hedef almak için kullandı. NADRA, Lahor ve Pencap bölgesinde 5.500’den fazla kişiyi kara listeye aldı. Pasaportları ve kimlik kartları iptal edilen kişiler, adeta toplumsal hayattan silindi. Sadece protestolara katılanlar değil, olay yerinin yakınında bulunan ve herkes sorgusuz cezaya çarptırıldı. Masumiyet karinesi yok edilip suçlama, fiziksel varlıkla ölçülür hale geldi.

Kara Listeler ve Toplumsal Dışlanmanın Dijital Yolu

Kimlikleri iptal edilenler, bankacılık işlemlerinden seyahate, cep telefonu hizmetlerine erişimden mahrum bırakılması, ekonomik ve sosyal hayattan koparılması anlamına gelmiştir. Pasaport yetkilileri bile birçok kişinin sadece protesto alanına yakın olduğu için kara listeye alındığını itiraf etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla, bürokratik labirentte kaybolan insanlar, ne yapacaklarını bilemez halde bekletilmesi en temel insan hakları ve özgürlüklerin sistematik ihlalidir.

Hukukun Karanlık Yüzü: Yasal Boşluk ve Askeri Mahkemeler

Yetkililer, uygulamanın yasal olduğunu iddia ediyor ancak somut yasa dayanağı olmadan havada asılı kalıyor. Hukuki süreçler şeffaflıktan uzak, keyfi uygulamalarla dolu. Hukukun üstünlüğü yerini korku ve sindirmeye bırakıyor. Dahası, protestocuların askeri mahkemelerde yargılanması, uluslararası insan hakları normlarına aykırıyken verilen kararlar, adaletin değil, devletin totaliter gücünün yansıması olarak görülüyor.

Sosyal ve Ekonomik Felaketin Anatomisi

Kimlik ve pasaport iptalleri, sadece bireylerin seyahat özgürlüğünü kısıtlamakla kalmayıp; aynı zamanda bankacılık işlemlerini, sağlık hizmetlerine erişimi ve eğitim imkanlarını engellemesi, özellikle yoksul orta sınıf vatandaşların hayatını cehenneme çeviriyor. İşlerini kaybeden, tedavi olamayan, çocuklarını okula gönderemeyen binlerce insan, dijital totalizm baskısının kurbanı oluyor. Böylelikler toplumsal adaletin ve demokrasinin temel taşları yerinden oynuyor.

Küresel Gözetim ve Baskı: Pakistan Örnek Mi?

Pakistan’daki gelimler yerel sorun değil; bölgesel ve küresel uyarıdır. Çin’in sosyal kredi sistemi, Hindistan’ın Aadhaar kimlik uygulamaları ve ABD’de FBI’ın geofencing verilerini yanlış kullanması gibi örnekler, dijital kimliklerin nasıl baskı aracı haline geldiğini gösteriyor. Devletler, teknolojiyi vatandaşlarını kontrol etmek için kullanırken, demokrasi ve özgürlükleri hızla eriten küresel trend, insan hakları için ciddi tehditler barındırıyor.

Sivil Toplumun Direnişi ve Hukuki Mücadele

Pakistan’da ve dünyada dijital baskıya karşı sivil toplum örgütleri, aktivistler ve hukukçular mücadele ediyor. Hukuki itirazlar artarken, kamu ve özel sektör çalışanları çalışanları haksız yere kara listeye alınmalarına karşı seslerini yükseltiyor. Ancak direniş, devletin baskıcı totaliter politikaları karşısında zorlu sınav veriyor. Uluslararası toplumun desteği ve güçlü hukuki mekanizmalar olmadan mücadele eksik kalıyor.

Türkiye’de Dijital Gözetim Perspektifi ve Milli Güvenlik Tehdidi

Türkiye gibi ülkeler için dijital kimlik sistemleri ve gözetim teknolojilerinin kötüye kullanımı, sadece uzak komplo senaryosu değil; milli güvenlik ve toplumsal özgürlükler ve demokrasi açısından ciddi tehdittir.

Küresel elit güçlerin Büyük Sıfırlama (Great Reset) Planları kapsamındaki sinsi planlarının parçası olarak, toplumun iradesini kırmak ve manipüle etmek amacıyla kullanılabilir. Gözetimin yaygınlaşması, demokrasinin erozyonuna, insan haklarının yok sayılmasına ve kitlesel manipülasyonların artmasına yol açarak toplumsal yapıyı derinden dönüştürebilir. Hukukun siyasallaşıp insan haklarının ve demokrasinin zayıfladığı ortamlarda dijital gözetim sistemleri insanlık aleyhine hızla yayılıp kalıcı hale gelebilir.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.