Güç ve İhanetin Gölgesinde Liderlik
Ortadoğu’nun en çalkantılı dönemlerinde, iki liderin Antalya’da ailece tatil yaparak devlet meselelerini istişare etmesi, sıradan diplomatik temas olarak görülemez.
Buluşmalar, yüzeyde dostluk ve iş birliği izlenimi verse de, perde arkasında çok daha derin ve karmaşık satranç oynanıyordu. Erdoğan’ın Esad’ı devirmek için attığı stratejik adımlar, askeri ve siyasi danışmalarla şekillendi. Suriye’deki dengeleri altüst eden hamleler, sadece iki ülkenin değil, tüm bölgenin kaderini yeniden yazdı.
Esad Rejiminin Karanlık Anatomisi
Suriye, Esad’ın uzun yıllar süren yönetimiyle adeta güvenlik krizine dönüştü. Terör örgütlerine alan açan, toplumsal huzuru dinamitleyen rejim, Ortadoğu’nun istikrarını tehdit eden yapıya büründü. ABD, İngiltere ve İsrail’in desteğiyle ayakta tutulan Esad yönetimi, bölgedeki dengeleri kasıtlı olarak bozdu. Bu ülkeler, terör örgütlerini kendi çıkarları için kullanırken, Suriye’yi kaos laboratuvarına çevirdi. Esad’a ömür boyu devlet başkanlığı garantisi sunan ittifak, Türkiye’nin bölgesel hamlelerine karşı sinsi cephe oluşturdu.
Terörün Maskesi: Batı’nın İkiyüzlülüğü
İngiltere, ABD ve İsrail, terörle mücadele kisvesi altında Ortadoğu’da kendi oyunlarını sahneye koydu. Kendi ülkelerinde barış ve güvenlikten dem vuran güçler, Suriye’de terör örgütlerine alan açarak, İslam coğrafyasını istikrarsızlaştırdı. Esad’ı fonlayarak, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri koparmak ve İsrail’in toprak kazanımlarını kolaylaştırmak için her türlü kirli oyuna başvurdular. Ancak, onların hesapları varsa, Türkiye’nin de kendi stratejik planları vardı.
Suriye Demokratik Güçleri: Kuklaların Koalisyonu
ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri, sol etnik milislerden ve isyancı gruplardan oluşan, Kürt liderliğinde koalisyon olarak sahneye çıktı. Kuzey ve Doğu Suriye’de kontrolü ele geçiren yapı, resmi olarak özerk yönetimin askeri kanadı olarak görev yaptı. Ancak, koalisyonun asıl amacı, Türkiye-Suriye ilişkilerini sabote etmek ve bölgedeki güç dengelerini Batı lehine çevirmekti. SDG’nin varlığı, Suriye’nin kuzeyinde yeni siyasi ve askeri gerçeklik yarattı.
PKK’nın Çöküşü: Kaynakların Kuruması ve Teslimiyet
PKK’nın silah bırakması ve dağılması, Suriye rejiminin zayıflamasıyla doğrudan bağlantılıydı. Esad’ın devrilmesiyle birlikte, PKK’nın elindeki petrol, tarım, para ve diğer kaynaklar birer birer yok oldu. Tüm kayıplar, örgütün ayakta kalmasını imkânsız hale getirdi. Sonunda, PKK yönetimi, demokratik haklarını elde ettiklerini iddia ederek örgütü feshettiğini açıkladı. Ancak, teslimiyet, gerçekte ağır yenilginin ve stratejik çöküşün ilanıydı. ABD tarafından kısa süre önce verilen silahlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kontrolüne geçti.
Çözüm Süreci ve Siyasi İkilemler
2015 yılında gündeme gelen çözüm sürecinde, HDP’nin Türkiye partisi olabilmesi için silahların Diyarbakır meydanında bırakılması gerektiği vurgulandı. Ancak, siyasi aktörlerin samimiyetsizliği, sürecin tıkanmasına yol açtı. Şehit haberleri gelmeye devam ederken, toplumsal barış türlü sağlanamadı. PKK’nın barış istemesi için tek yolun silahları bırakmak olduğu defalarca dile getirildi. Tarih, tekerrür etti ve silahlar nihayet teslim edildi.
Esad Rejimi ve Terörün Devamlılığı
Esad rejimi varlığını sürdürseydi, PKK asla silah bırakmazdı. Tam tersine, rejim terör örgütlerini destekleyen ve besleyen güç olarak hareket etti. Suriye, tüm terör gruplarını barındıran, İsrail ve ABD tarafından kontrol edilen siyasi konektör haline geldi. Bu politik yol haritası, Türkiye ve Suriye’yi yok etmeye yönelik sinsi planın parçasıydı.
Bölgesel Satrançta Türkiye’nin Hamleleri
Türkiye, tüm karmaşık ilişkiler ve ihanet ağları arasında kendi stratejik hamlelerini geliştirdi. Batı’nın iki yüzlü politikalarına karşı, bölgesel dengeyi sağlamak için askeri ve diplomatik adımlar attı. Suriye’deki terör örgütlerinin kökünü kazımak, Türkiye’nin ulusal güvenliği için zorunluluk haline geldi. Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen mücadele, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek en kritik faktörlerden biri olarak öne çıktı.
MUSTAFA ŞENTÜRK

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.