Filistin Gözetim Devleti: Teknolojiyle Kuşatılan Toplum

Siyonist Gizli İttifakların Ötesinde: Sınırlar Birer Birer Silikleşiyor

Her telefon görüşmeniz, mesajınız, hatta nefes alışınız devasa veri havuzuna kaydediliyor. Kayıtlar sadece depolanmıyor; yapay zekâ tarafından taranıyor, risk puanlarıyla etiketleniyor ve “potansiyel tehdit” olarak sınıflandırılıyor.

İsrail’in seçkin istihbarat birimi Unit 8200 ile Microsoft’un gizli ortaklığı, distopik senaryoyu gerçeğe dönüştürdü. Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan milyonlarca insanın iletişimi, Avrupa’nın Hollanda ve İrlanda veri merkezlerinde “özel bulut” adı altında saklanarak sınırları aşan küresel tek bir distopik gözetim ağına dönüşme potansiyeli taşıyor.

Peki, güç kimlerin elinde ve hangi amaçlarla kullanılıyor?

Teknoloji ve Güvenlik: Kalkan mı, Kılıç mı?

Microsoft’un Azure altyapısında kurulan “özel bulut bölgesi”, askeri standartlarda yalıtılmış sunucularla donatıldı. Rol tabanlı erişim, çift faktörlü kimlik doğrulama ve uçtan uca şifreleme gibi katmanlar, verilerin güvenliğini sağlamak için tasarlandı. Ancak güvenlik, bilgiye erişimi kısıtlayarak şirket içinde derin bilgi asimetrisi yarattı. Mühendislerin çoğu projeden sadece “ulusal güvenlik” başlığı altında haberdar edilmesi, etik kaygıları ve iç muhalefeti tetikledi.

Çalışanlar, “savaş suçu”na destek veren teknolojiye hizmet ettiklerini düşündükçe protestolar yükseldi. Yatırımcılar ise şirketin itibarını korumak için sessiz kalmayı tercih etmesi, teknoloji devlerinin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.

Yapay Zekâ: Objektif Mi, Yoksa Önyargılı  Distopik Yargıç Mı?

“Gürültülü mesaj” algoritması, İbranice ve Arapça metinleri derin öğrenme teknikleriyle analiz ediyor. Ancak yapay zekânın tarafsızlığına inanmak safdillik olur. Yanlış pozitif ve negatif sonuçlar, masum insanları hedef haline getirebilir. İnsan geri bildirimleriyle sürekli güncellenen sistem, gözetim makinesine dönüşüyor. Algoritmanın önyargıları, savunmasız grupların orantısız baskı altında kalmasına yol açarken, bireysel hakların ve toplumsal adaletin ayaklar altına alınması anlamına geliyor. 

Böyle sistemde masumiyet karinesi nasıl korunabilir?

Operasyonel Karanlık: Ses Kayıtlarıyla İnfazlar Meşrulaştırılıyor

Gazze’deki hava saldırılarında, ses dalgalarındaki yoğunluk artışları “yoğun insan trafiği” olarak analiz edilerek hedefler belirleniyor. Batı Şeria’da ise gözaltı ve infaz kararları, ses kayıtlarından derlenen “teknik bulgular”la destekleniyor. Kayıtlar hukuki delil olarak kullanılıyor ve “sürek avı” mantığıyla tüm nüfus potansiyel tehdit olarak görülmesi sadece gözetim değil, kitlesel cezalandırma mekanizmasıdır.

Böyle uygulamalar hangi insanlık değerleriyle bağdaşabilir?

Hukukun ve İnsan Haklarının Çiğnenmesi: Sessiz Çığlıklar

Uluslararası hukuk, sivil iletişimin ayrım gözetmeksizin toplanmasını yasaklar. Ancak teknoloji, Cenevre Sözleşmeleri’ni, GDPR ve KVKK gibi veri koruma yasalarını hiçe sayıyor. Bağımsız denetim mekanizmalarının yetersizliği, yargı yollarının siyasileşmesi ile ortaya çıkan sınırlılığı, mağdurların adalet arayışını anlamsız kılıyor. Devlet ve teknoloji şirketlerinin sorumlulukları bulanıklaşırken, mağdurların sesi kısıldığı hukuki körlük, insan hakları ihlallerinin sistematikleşmesine zemin hazırlarken sessiz çığlıklar ne zaman duyulacak?

Toplumsal Panoptikon: Oto-Sansür ve Güvensizlik İklimi

Her an izlenme korkusu, bireylerde oto-sansürün yaygınlaşmasına yol açıyor. Kamusal itiraz mekanizmaları ve demokrasi zayıflıyor, sivil örgütlenmeler yeraltına itiliyor. Dijital eşitsizlik ve algoritmik önyargılar, savunmasız grupların üzerindeki baskıyı artırması, toplumsal güven bunalımını derinleştiriyor ve psikososyal travmaları tetikliyor.

Böyle toplumda özgürlük ve demokrasi nasıl var olabilir?

Türkiye İçin Kritik Uyarılar: Egemenlik ve Veri Güvenliği

Türkiye’nin kritik iletişim altyapılarını millî veri merkezlerine taşıması, sivil temsil ve bağımsız denetim mekanizmalarını güçlendirmesi şart. Toplumsal farkındalık ve dijital hak eğitimleri yaygınlaştırılmalı, yerel inovasyon desteklenmeli. Ancak başta İsrail olmak üzere diğer yabancı altyapı hizmetlerine bağımlılık devam ettiği sürece, ulusal egemenlik ve sivil özgürlükler ciddi tehdit altında kalacak.

Peki öyleyse bu tür risklere karşı ne kadar hazırlıklıyız?

Küresel Yayılma Tehlikesi: Gözetim Teknolojilerinin Kara Borsası

Unit 8200 modeli, başka çatışma ve kuşatma altındaki bölgelere kolayca ihraç edilebilir. Teknoloji ihracat denetimleri ve uluslararası kısıtlayıcı rejimler yetersiz kalıyor. BM, AB ve bölgesel platformlarda etik standartlar oluşturulmalı, yerel inovasyon ekosistemleri desteklenmeli. Aksi halde, gözetim teknolojileri küresel kara borsaya dönüşecek.

Peki öyleyse bu tehlike nasıl önlenebilir?

Karanlık Planların Gölgesinde Toplumsal Direniş

Bu tür teknolojiler sadece gözetim aracı değil; karmaşık ve çok katmanlı gizli operasyonel Büyük Sıfırlama (Great Reset) planların parçası. İnsanlık, bölgemiz ve toplumumuz karanlık ağın içinde sıkışıp kalıyor. Ancak bilinçli farkındalık ve toplumsal direnişle zincirler kırılabilir.

Son Soru; Peki öyleyse siz, sessiz kalarak karanlık oyuna figüran olmak mı istersiniz, yoksa sesinizi yükseltmek mi? Seçim sizin.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.