Sir Henry Kissinger’ın Ahir Zaman Tarikatında Şeytan’ın suç ortağı olarak rolü nelerdi?
Henry Kissinger, Amerika Birleşik Devletleri’nin özgürlüğe değer veren bir cumhuriyetten, tekno-feodal bir rahiplik tarafından kontrol edilen, imparatorluğa adanmış bir ulusa dönüşmesinde önemli bir rol oynamış mıdır?
Matthew Ehret’e göre rol oynamıştır. Ancak Ehret, Kissinger’ın bu dönüşümün nedeni değil, daha yüksek bir güç tarafından manipüle edilen bir araç olduğunu savunmaktadır.
Ehret daha önceki bölümlerde son iki yüzyılda çok sayıda Yahudi karşıtı faşistin etkisi olmasaydı Siyonizm’in mümkün olamayacağını açıklamıştı. Ehret ayrıca, tüm Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi gerektiğine inanan bazı Hıristiyan tarikatların yanı sıra Tapınak Şövalyeleri ve İngiliz istihbarat servislerinin bu inançların şekillenmesindeki rolünü de ortaya koymuştur.
Ehret kısa bir süre önce “Sir Henry Kissinger: Yeni Babil’in Ebesi” başlıklı bir makale yazdı. Bu makalede Kissinger’ın 2012 yılında “10 yıl içinde İsrail diye bir şey kalmayacak” şeklindeki kehanetini ve bunun mistik Babil ile bağlantısını ortaya koymaktadır.
Uzunluğu nedeniyle makalesi dizi makale aracılığıyla dikkat çekici olan kısımlarını bölümler halinde yeniden yayınladığımız sonuna geldik. Eğer ilgileniyorsanız yazı dizisinin tüm bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz.
***
Babil 2.0’ın Çöküşü mü?
Yahudi mistisizminin bir türü olan Kabala, toprak hakkındaki gerçeği ortaya koyar. İsrail Topraklarındaki yaşamın önemini vurgular. Yahudiliğe rasyonalist yaklaşımlar İsrail Topraklarına özel bir değer atfetmez. Savaş zamanlarında ulusal kimlikler daha belirgin hale gelir ve insanlığın bir temsili olarak İsrail’e fayda sağlar. Mistik Mesih’in gelişi ise küresel bir çatışmadan sonra beklenmektedir. Batı medeniyeti çöktüğünde, İsrail’den Yeni Dünya Düzeni için ruhani bir temel sağlayarak ilahi misyonunu yerine getirmesi istenir. Bu bakış açısı, Büyük İsrail’in önde gelen savunucularından biri olan, bir Ahir Zaman kültüyle ilişkilendirilen ve 1919’dan 1935’e kadar İngiliz Mandası Filistin’de Baş Aşkenaz Hahamı olarak görev yapan Haham Abraham Isaac Cohen Kook’a atfedilmektedir.
Theodor Herzl, Haham A.I. Kook ve ateşli Hıristiyan Siyonistler olan John Nelson Darby’nin takipçileri gibi etkili isimler tarafından desteklenen Büyük İsrail ideolojisi, “Great Israel” insanlık üzerinde feci etkileri olabilecek tehlikeli bir inanç sistemidir. Diğer kıyamet kültlerinden farklı olarak, bu ideoloji özellikle endişe vericidir. Çünkü bugün nükleer bir cephanelik tarafından desteklenmektedir ve Armageddon’u hevesle bekleyen birçok Amerikalı Hıristiyan Siyonistin desteğine sahiptir.
Cizvitlerin yönettiği ROMA papalığın lideri Papa Francis ile çevreci aktivizmiyle tanınan Anglikan Kilisesi’nin Kralı III. Charles arasında alışılmadık tuhaf bir ittifak vardır. Bu işbirliği aynı zamanda Lynn Forester de Rothschild’in Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) bağlı olarak faaliyet gösteren Kapsayıcı Kapitalizm Konseyi’ni de içeriyor. Adını Tapınak Şövalyeleri ile ilişkilendirilen Assisili Francis’ten alan Papa Francis’in neden İsa’nın üzerinde öldüğüne inanılan haçın parçalarını Kral 3. Charles’a taç giyme töreni hediyesi olarak sunmayı seçmesi ise gerçekten merak uyandırıcıdır. Kral III. Charles’in kendisini Britanyalı bir İsrailli olarak tanımladığını ve İsa’nın doğrudan soyundan geldiğini düşünebileceğini de özellikle belirtmek gerekir.

Prens William’ın eşi Kate Middleton ikinci bebeğine neden ‘Rosemary’nin Bebeği’ filminde satanist ve pedofil olmakla suçlanan Roman Polanski’nin ünlü kıyafetini giydirmeyi tercih etti? Film, satanist bir tarikat lideri tarafından hamile bırakılan ve Mesih karşıtını doğuran bir kadının hikayesini anlatıyor.

Ayrıca bu tarikat, 1929’daki Büyük Buhran’dan daha kötü olabilecek ciddi bir mali krizle karşı karşıya olan, gerilemekte olan baskın bir güçten büyük ölçüde etkilenen bir dünyada faaliyet göstermektedir.
Sir Henry Kissinger’ın Şeytan’ın Suç Ortağı ve Rolü
Henry Kissinger, Amerika Birleşik Devletleri’nin özgürlüğü korumayı amaçlayan bir cumhuriyetten, tekno-feodal bir rahiplik tarafından kontrol edilen, tamamen imparatorluğa adanmış bir ulusa dönüşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Uzun ve yıkıcı yaşamı boyunca Kissinger’ın her şeyin tek sorumlusu olarak gösterilemeyeceğini belirtmek önemlidir. Bunun yerine, her zaman kendi kontrolü dışında daha yüksek bir güç tarafından manipüle edilen bir araç olmuştur. Yaptıklarının tamamen farkında olabilir. Bu da onu, sürdürdükleri zararın farkında olan yada olmayan teknokrasinin birçok alt rütbeli destekçisinden daha da fazla kınanabilir kılmaktadır. Ancak yine de bu güçlerin bile isteye kölesiydi.
Rhodes bursiyeri William Yandall Elliot’un seçkin bir öğrencisi olan Kissinger insan düşmanlığı, oligarşiye hayranlığı ve statükoyu korumaya olan bağlılığıyla tanınıyordu. Kissinger, 1952 yılında CIA’in Psikolojik Strateji Kurulu Ofisi’ne katılarak küresel istihbarat operasyonlarına erişim sağladı.

Kissinger’ın kariyeri, 1956 yılında Yuvarlak Masa ile bağlantılı bir Amerikan düşünce kuruluşu olan Dış İlişkiler Konseyi’ne katılmasıyla hızla yükselişe geçti. Ayrıca Rockefeller Komisyonu’nun “Amerika için Beklentiler” olarak bilinen Amerika ve Yeni Dünya Düzeni üzerine çalışma grubuna Rhodes Scholar Dean Rusk ve Amerikalı faşist Henry Luce ile birlikte katıldı. 1957’de Bilderberg Grubu’na üye oldu ve sonunda grubun yönetim komitesinde görev aldı.
Akıl hocasının izinden giden Rhodes bursiyeri Kissinger, Harvard’da CIA destekli bir programda ders verdiğinde Klaus Schwab adlı genç bir sosyopat kendine çırak yaptı. Kissinger sanayi sonrası deregülasyon, ulusların soyulması ve savaş dönemine hazırlanmak için hiç vakit kaybetmedi. Bunu David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski’nin yardımıyla Trilateral Komisyonu kurarak başardı.
Kissinger, dışişleri bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı olduğu dönemde, ABD dolarının sabit döviz kuru altın rezerv sisteminden çıkarılması için George Schultz ile yakın işbirliği içinde çalıştı. Bu kararın bir zamanların istikrarlı endüstriyel sermaye sistemini spekülatif bir kitle imha silahına dönüştüren önemli sonuçları oldu.
Bu hedefe ulaştıktan sonra Kissinger, 1973 Yom Kippur Savaşı’nı ve ardından gelen petrol şoklarını düzenleyerek ABD dolarının OPEC petrolünün fiyatına bağlanmasına neden oldu. Ayrıca Kissinger, Amerika’nın dış politika odağını endüstriyel büyümeyi teşvik etmekten “nüfus kontrolüne” kaydıran NSSM-200 programının geliştirilmesinde de rol oynamıştır. Ancak bu politikaların gerçekten ABD’nin, İsrail’in ya da Suudi Arabistan’ın uzun vadeli çıkarlarına hizmet etmek üzere tasarlanıp tasarlanmadığı mutlaka sorgulamak gerekir.
- Bu politikalar herhangi bir ulusa fayda sağlamayı mı amaçlıyordu, yoksa Kissinger’ın daha yüksek bir otorite adına temsil ettiği dağınık soyut bir tablonun çeşitli unsurları mıydı?
- Eğer bu politikalar Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ya da Suudi Arabistan’ın çıkarlarıyla uyumlu değilse, o zaman bunlardan başka hangi varlık sorumlu olabilir?
Kissinger’ın Britanya İmparatorluğu’na olan bağlılığı sandığınızdan daha büyük bir öneme sahiptir
10 Mayıs 1982’de Kissinger, İngiltere’de Yuvarlak Masa olarak da bilinen Chatham House’da düzenlenen bir konferans sırasında bir sırrı ifşa etti. Küresel meselelerde Amerikan ve İngiliz bakış açıları arasındaki önemli farklılıkları tartıştı ve İngiliz emperyal yaklaşımını açıkça destekledi.
Birçok Amerikalı lider Churchill’i güç politikalarına aşırı odaklanması, güçlü Sovyet karşıtı tutumu, bugün Üçüncü Dünya olarak bilinen bölgeye yönelik sömürgeci tavrı ve Amerikan idealizmiyle uyumlu yeni bir uluslararası düzen kurmaya ilgi göstermemesi nedeniyle eleştirdi. Öte yandan İngilizler Amerikalıları naif, ahlakçı ve küresel istikrarın korunmasına yardımcı olma sorumluluklarından kaçan kişiler olarak görüyordu. Nihayetinde anlaşmazlığın çözümünde Amerikan tercihleri galip geldi ve bu durum büyük olasılıkla savaş sonrası güvenlik üzerinde olumsuz bir etki yarattı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İngiltere ve Amerika arasında yaşanan çatışmalar tesadüfi olmayıp, İngiltere’nin Avrupa güç dengesi konusunda yüzyıllara dayanan deneyimiyle şekillenen politikasının bir sonucudur. Amerika ise kendi iki yüzyıllık tarihine dayanarak bu yaklaşımı reddetmiştir.
Amerika kendisini her zaman küresel meselelerden ayrı görürken, İngiltere iç yapısı veya hakimiyet yöntemi ne olursa olsun herhangi bir ülkenin Avrupa kıtasına hakim olmasından kaynaklanan potansiyel tehlikelerin son derece farkında olmuştur. Bu tehlikeler Britanya’nın hayatta kalmasını riske atmıştır. Buna karşılık Amerika bu alandaki başarılarına rağmen nadiren ahlaki mutlakiyetler öne sürer ya da yalnızca teknolojik gelişmelere güvenir. Felsefi açıdan Britanya Hobbesçu olmaya devam etmekte en kötüsünü öngörmekte ve çoğu zaman haklı çıkmaktadır. Ahlaki konularda Britanya geleneksel olarak etik egoizmin uygun bir biçimini uygulamış, Britanya’nın yararına olanın başkaları için de yararlı olduğuna inanmıştır. On dokuzuncu yüzyılda İngiliz politikası, Avrupa sisteminde 99 yıl boyunca büyük bir savaş olmadan barışın korunmasında çok önemli bir rol oynamıştır
En açıklayıcı hususlardan biri, Kissenger’in Dışişleri Bakanı olarak rolünü ve İngiliz Dışişleri Bakanlığı ile olan ilişkisini tanımlamasıydı. Şöyle demiştir: “İngilizler doğrudan doğruya çok yardımcı oldular. Öyle ki bağımsız uluslar arasında pek görülmeyen bir şekilde Amerika’nın iç tartışmalarına dahil oldular. Beyaz Saray’da bulunduğum süre boyunca İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nı Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan daha fazla bilgilendirdim ve angaje ettim. Bu daha büyük bir soruna işaret ediyor.”
Bilmeyenler için Kissinger, William Yandall Elliot tarafından Harvard’daki Yuvarlak Masa operasyonuna katılmak üzere işe alınmıştı. Aynı zamanda Yuvarlak Masa hareketinin Londra ve New York’ta bulunan ve Hillary Clinton’ın bugün “Ana Gemisi” olarak adlandırdığı Chatham House operasyonuyla da ilişkilendirilmiştir. Yukarıdaki ifade yeni bir Tapınakçı tarikatına bağlılığın kabulü olarak yorumlanabilir.
Cecil Rhodes son vasiyetnamesinde gizli bir cemiyet kurmuş ve bu cemiyetten “Britanya İmparatorluğu Kilisesi” olarak bahsetmiştir. Bu cemiyet Cizvit Anayasasından esinlenmiş ve Yuvarlak Masa Şövalyeliğinin Kâse Mitlerinden yararlanmıştır. Bu mitler 13. yüzyılda Tapınakçılar tarafından yönetilen Haçlı Seferlerini ve Kudüs Haçlı Krallığının restorasyonunu desteklemek için ortaya çıkmıştır.
1871’de İskoç Riti’nin Büyük Üstadı olan Albert Pike’a göre, Cizvit Tarikatı’nı Tapınakçı Tarikatı’nın yeniden yapılandırılmış ve daha disiplinli bir versiyonu olarak görüyordu. “Morals and Dogma” adlı kitabında Pike, Tapınakçıların daha az zeki ve daha az başarılı Cizvitler olarak görüldüğünü yazmıştır. Amaçları dünya üzerinde kontrol sahibi olmak için servet biriktirmekti. 1312 yılına gelindiğinde sadece Avrupa’da dokuz binden fazla mülk edinmişlerdi. Ancak, zenginlikleri nihayetinde çöküşlerine yol açtı. Kibirlendiler ve yıkmayı amaçladıkları dini ve sosyal kurumları aptalca küçümsediler. Hırsları ölümcül oldu.
Dahası, Assisili Aziz Francis Tarikatı’nı Tapınakçılar Tarikatı’na bağlayan kanıtlar vardır. Bu bağlantı, doğaya tapan bir tarikat olarak Roma üzerinde nüfuz sahibi olan Magna Mater Kibele kültünün unsurlarını içermektedir. Sonunda bu tarikat Cizvit topluluğu ile birleşmiştir. Bu bilgiler ışığında, 2013 yılında Cizvit ve Fransiskenlerin yakın zamanda bir araya gelmesi yeni bir önem kazanmakta ve endişelere yol açabilmektedir.
1545-1563 yılları arasında gerçekleşen Trent Konsili üzerindeki Cizvit etkisi geniş kapsamlı sonuçlar doğurmuştur. Sadece Avrupa’daki dini çatışmaları körüklemekle kalmamış, aynı zamanda Hıristiyan Siyonizminin ve günümüz Ahir Zaman kültlerinin de temelini atmıştır.
Siyasi Siyonizm’in kökenlerine ilişkin çeşitli teoriler vardır. Bazıları İngiliz İmparatorluğu’ndan Winston Churchill, Lord Shaftesbury ve Lord Balfour gibi isimlerin rol oynadığını öne sürmektedir. Diğerleri ise Herzl, Vladimir Jabotinsky ya da Haham Abraham Isaac Kook gibi Yahudi kabalistik bankerlerin Yeni Dünya Düzeni’nin bir parçası olarak Büyük İsrail’i kurmayı amaçladıklarını öne sürmektedir. Hangi teori doğru olursa olsun, sonuç iki bin yıl önce ilk Babil’in başına gelenlere benzeyebilir.
Kissinger’ın takipçileri bu yeni Babil döneminin doğasına ilişkin içgörülere sahip olması mümkündür. Ancak anda başka acil konularla meşguller.
Açık olan bir şey var;
Kendisini mistik ‘Mesih karşıtı’ olarak adlandıran varlıklar, uzun bir süredir Hıristiyanlığa, Yahudiliğe ve İslam’a karşı derin bir öfke ve kin besliyorlar. Henry Kissinger ve III. Charles’inde hizmet ettiği Ahir Zaman tarikatı nihai planını olan Global Babil‘i gerçekleştirmeden önce bunun ne olduğunu yeniden keşfetmek çok önemlidir.
Yazı dizisi sona erdi…
Yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. İnsanlar ise uyanık olduğu müddetçe şeytanın planı zayıftır… Okuduğunuz ve uyanık kalmak istediğiniz için teşekkürler…
Küresel İfşa…

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.