İnsanlık Aleyhine Tehditler; “Transhümanizm” (1)

Bilim insanları yapay zekayı insan beyin hücreleriyle birleştirme konusunda önemli ilerlemeler kaydediyor…

Nature Electronics’te yayınlanan yeni bir makale, laboratuvarda yetiştirilen beyin dokusunu elektronik donanımla birleştiren bir “biyo-bilgisayar” geliştirildiğini ortaya koyuyor sanki…

Bu yenilikçi sistemin sesleri tanıma yeteneğine sahip olduğu için “Brainoware” olarak adlandırıldığı açıklandı. Araştırmacılar, Yapay Zeka (AI) verimliliğini artırmak için insan beyin dokusunu yapay ağlara entegre etme fikrini araştırıyor. Yapay Zeka tasarımcıları, verimliliklerini artırmak için insan beyninin belirli unsurlarını yapay ağlara dahil etmeyi düşünüyor.

Buna insanlık aleyhine tehdide dönüşebilecek “Transhümanizm” denilebilir mi?
Tabii ki kesinlikle diyebiliriz.. !!

Biyo-bilişimde yakın zamanda gerçekleşen bir atılım, esasen yapay olarak kültürlenmiş ve nöronlara dönüşmeye teşvik edilmiş bir kök hücre kümesi olan bir beyin organoidinin geliştirilmesini içeriyor. Organoidlerde kullanılan hücreler insan beyninden alınmadığı için etik kaygıları hafifletiyor. Bununla birlikte, kan damarlarının olmaması nedeniyle organoidler uzun süre hayatta kalamaz ve bu da veri setleri üzerinde eğitimi ekonomik olarak olanaksız hale getirir.

Transhümanistler ise tüm bu zorluklara rağmen, biyoloji ve teknolojiyi etkin bir şekilde bir araya getirme arzusundan vazgeçmiş değiller ve araştırmalarına devam etmektedir. Pek çok araştırmacı ve küresel elitler (Küresel şeytanlarda diyebiliriz) ve küresel finansman kuruluşu bunun mümkün olduğuna inanıyor ve bu ilerlemenin nasıl olması gerektiğini hala araştırılıyor.

Peki bununla neyi amaçlıyorlar ve neler yapıyorlar?

Küresel Şeytanlara hizmet eden “transhümanistler”, canlı sistemlerin madde ve enerjiden oluştuğunu ve bunların etkileşimlerinin kodlarla temsil edilebileceğini öne süren bir materyalizm felsefesine inanmaktadır. Biyo-donanımın sentetik olabileceğine ve biyolojik olmayan malzemelerle biyolojik “donanımı” geliştirebileceklerine inanmaktadırlar. Ayrıca Allah’ın insan beyninde yarattığı biyolojik “yazılımın”, “gizli kodunu” deşifre ederek ve insan yeteneklerini geliştirmek için elektronikle birleştirerek yeniden programlamayı amaçlıyorlar.

Araştırmacılar beyin dokusunu yapay ağlara dahil ederek her bir nöronu tanıdık bir donanım ve nöronları birbirine bağlayan dendritleri de kablolar olarak ele alıyorlar. Nöronlar arasındaki daha güçlü bağlantılar, tekrarlanan etkileşimlere dayalı olarak istatistiksel olarak ağırlıklandırılıyor. Bu zihniyet eğitimi etkileyecek olsaydı, öğrencileri ezbere programlanabilen sinir ağları olarak ele alır, istenen tepkileri ortaya çıkarmak için ödüller ve cezalar kullanırdı. Ancak bu yaklaşım eleştirel düşünen bireyler değil, düşünmeyen otomatlar üretir.

Peki daha başka neler yapıyorlar?

Bunlardan biride “organaidler” üretmek.
Transhümanistlere göre ORGANOİDLER farklı bir zekaya sahip olabilirlermiş.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için orgaidlerin ne olduğuna bakalım;

Organoidler, canlı bir bedenin dışında oluşturulan organların küçük, basitleştirilmiş, 3 boyutlu kopyalarıdır. Genellikle doku veya kök hücre karışımına, farklılaşmaya ve kendi kendilerine organize olmaya teşvik eden besinler ve kimyasal sinyaller (büyüme faktörleri) uygulanmasıyla üretilir. Tipik olarak bir saç teli genişliğinden birkaç milimetre (bir inçin bir kısmı) genişliğe kadar değişen boyutlarda olan bu kopyalar, orijinal organın tüm işlevlerini yerine getirmekten oldukça uzaktır. Ancak nasıl tasarlandıklarına bağlı olarak, organların işlediğine benzer maddeleri parçalayabilir. Hatta gerçek bir vücuttakine benzer bir şekilde, aşamalar halinde büyüyebilirler ve insan vücudunu esir hale getirecek sessiz silaha bile dönüştürülebilir.

Küresel Şeytanlara hizmet eden Transhümanist araştırmacılarının üretmeyi düşündükleri organoidler ise, canlı sistemleri sayısallaştırılmış bilgisayarlar olarak düşündüklerinde anlaşılması zor olabilen benzersiz bir zekaya sahiptir. Nöronlar bilgiyi yapay sinir ağlarından farklı bir şekilde işleyebilir, biyoelektrik dalgalar aracılığıyla iletişim kurabilir ve girişim desenleri oluşturabilir.

Transhümanist biyosemiyotik araştırmacıları doğal beyin aktivitesi hakkında yeni şeyler araştırıyor. Allah’ın yarattığı beyindeki nöronların paylaştıklarının birbirleriyle sürekli ve kesintisiz koordine olduklarını böyleliklere insan beyninde bir düşünce oluştuğunda, üç boyutlu biyoelektrik dalgalar doku boyunca ilerleyerek sanal bağlantılar oluştururlar. Beyindeki her hücre, dış sinyalleri verimli bir şekilde işlemek için serbest dolaşan protistlerden evrimleşen karmaşık organeller içerir. Buna karşılık, insan yapımı yapay sinir ağları benzer bir süreçten yoksundur ve yapıları daha katı ve sabittir.

Peki öyleyse sorulara devam edelim;

Küresel şeytanlara hizmet eden Transhümanistler;

  • Dijital bilgisayarları insan beyninin içinde araç olarak mı kullanmak istiyorlar
  • Yoksa beyin dokusu dijital bilgisayarlara mı entegre entegre etmek istiyorlar?
  • Hangisi tehlikeli? (az veya çok)

Bir bilimsel araştırma sorularımıza cevap niteliğinde olabilir;

Hani daha başka neler yapıyorlar diye sormuştuk ya! Onlardan bir diğeri de “Brainoware” adını verdikleri cihaz… Nature Electronics’teki makalemize konu edilen kaynakta açıklanan “Brainoware” cihazı, bir organoidde elektriksel desenler oluşturmak için yüksek yoğunluklu 2D çoklu elektrot dizisi (MEA) kullanıyor. Organoidin nöronları bu darbelere kendi elektriksel modellerini üreterek yanıt veriyor ve sesleri tanımasını sağlıyor. Ses kayıtları, beyin organoidini uyarmak için girdi olarak kullanılan MEA üzerinde çoğaltılabilen 2D bir desene dönüştürülür. Bu sayısallaştırılmış model hem ses modelini hem de organoidin iç dinamiklerini yansıtıyor. Nöronlar doğrusal olmayan bir şekilde etkileşime giriyor ve uyarılıyor. Bu da belirli özellikleri sönümleyebiliyor ya da güçlendirebiliyor. Deney, organoidin bir erkek konuşmacı tarafından üretilen sesli harfler ile diğer yedi konuşmacı tarafından üretilen sesli harfleri ayırt etme becerisini geliştirmesiyle başarılı olduğu açıklanmış…

Ürperdiniz değil mi?
Biz bile makaleyi yazarken ürperdik.
Ama daha bu ne ki.!!

Yirmi yılı aşkın bir süre önce yapılan bir deneyde, bir kova su beyin organoidininkine benzer bir işlev gördü. Su, “bir” ve “sıfır” kelimelerinin ses kayıtları arasında sadece %1,5 gibi etkileyici derecede düşük bir hata oranıyla başarılı bir şekilde ayrım yapmıştı. Bu performans, Brainoware araştırmacılarının Shakespeare’in tüm eserlerini bir dayanak noktası olarak kullanarak nöronların tüm potansiyelinden tam kapasite ile yararlanmadıklarını da gösteriyor belkide. Çünkü biz öyle anladık. Siz okuyucukar nasıl anlarsınız bilemiyoruz.

Bu benzer deneyler, İngiltere’nin Bristol kentindeki West of England Üniversitesi’nde Andy Adamatzky tarafından yönetilen Geleneksel Olmayan Hesaplama Laboratuvarı’nda, reaksiyon-difüzyon dalgaları yaratmak için kimyasallar ve hesaplama yapmak ve bir bellek rezervuarı (hesaplama rezervuarı da diyebiliriz) olarak hareket etmek için balçık küfü kullanılarak gerçekleştirilmiş olduğunu da yazmadan geçmek istemedik. Anlayacağınız adamlar araştırma yapmak için neredeyse doğanda kullanmadık materyal bırakmak istemiyorlar sanki.

Peki öyleyse hesaplama rezervuarı da nedir?

Hesaplama rezervuarı, bir kova su gibi doğrusal olmayan yollarla etkileşime girebilen bireysel birimlerden oluşan herhangi bir fiziksel sistemdir. Bu birimler, bir önceki girdinin bir sonraki tepkiyi etkilediği tekrarlayan döngülerdeki birimleri birbirine bağlayarak bilgi depolayabilir. Bu yetenek, bilgisayarların belirli görevler için eğitilmesine olanak tanır ve bazen “kara kutu” olarak adlandırılır çünkü araştırmacıların girdi çıktıya dönüştürülürken ortaya çıkan karmaşık dinamikleri anlamaları gerekmez.

Peki öyleyse nereden çıktı Transhüman -dönüştürülmüş- insanlar yaratmak?

Bilim kurgu, sinema filmi olan 2015 yapımı Ex Machina filmini seyredenler bilirler.
Küresel şeytanlara hizmet eden transhümanistler de tıpkı o filmdeki silikon çipler ve elektronik devreler yerine jelden yapılmış yapay bir beyne sahip yarı insan yarı bilgisayar tasarımı bir insanımsı kanlı canlı robota dönüştürmek istiyorlar ademin neslini…

2012 yılında Bacigalupi ve Don Favareau insan beynindeki nöronlar arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen sinyallerin birbiriyle kesiştiği ve birbirine karışarak faydalı bir sinyal oluşturduğuna benzer bir dijital sistem yaratılmasını hayal etti. Bu alternatif yaklaşımın, ek bir maliyet olmadan birden fazla sinyali doğal bir şekilde entegre ederek bilgisayarları daha verimli hale getireceğini öne sürdü. Ancak sonrasında ise bunun içinde beyin organoidlerinin ve balçık küfünün benzersiz özelliklerinden yararlanabilecek yeni bir teknoloji kullanarak siborgların olduğu bir gelecek hayal ettiğini yazdı.

Ancak Küresel Şeytanalara hizmet eden Transhüminstler ve araştıracılarının aşamadağı sorun ise insan ve makinenin entegrasyonu, organik maddenin çürümesi ve elektronik cihazlarda bulunan kimyasallara maruz kalındığında hücrelerin iltihaplanması gibi sıradan zorluklarla karşı karşıyalar ve hala aşabilmiş değiller. Belkide Allah insana yaratılışında bunu sigorta olarak yerleştirmiş olabilir. Bu ilahi sigortanın da biyolojik hücrelerin kodu deşifre etmek yerine sinyalleri yorumlama eğiliminde olmasıdır belkide. Böylelikler içinde en basitinden tutun insan ötesi teknolojilerde üretilen materyallere karşı insanların alerjik reaksiyonları tetikleyecektir.

Bilgisayar bilimcileri ve siberologların; robotların Turing Testini geçme becerilerini geliştirmek için biryandan da biyolojiyi çalışmalarına dahil etmeye çalışırken, neden daha güvenilir ve verimli araçlar yaratmaya çalıştıklarındaki düştükleri çıkmazların ne olduğu tam olarak belirsizdir. Çünkü bir yandan da rezil olma endişesi yaşamaktadırlar.

Ancak buna rağmen günümüzde de bazı yazarlar haka Transhümanizm hayalinden vazgeçebilmiş değildirler. Bir kısmına göre yarı insan olan robotlar hem cinsel obje hem de ev işleri için insansı robotların yaratılmasını hayali ile yanıp tutuşuyorlar. Sanırım çocukluğumuzun bilim kurgu dizi çizgi filmi jetgiller’in çok etkisinde kalmış olabilirler.

Bu arzuları belki de insanları köleleştirmek ya da eşlere “mal” muamelesi yapmak gibi insanlık dışı toplumsal olarak kabul edilemez uygulamalardan sapkınlıktan kaynaklanıyordur. Tabii ki insanlığın yaşamına kalite getirecek bazı araçlar olabilir. Harici araçların etkin kullanımının insan yeteneklerini geliştirebileceğine yönelik olmalı.

Ancak Transhümanizm’in arkasında ademin yüzünden cennetten kovulduğuna inanan şeytanın, ademin neslinden kıyamete kadar intikamını alması olabileceğini aklımızdan asla çıkarmamalıyız.

Transhümanizm’in (dönüştürülmüş insan) hedefinin Adem’in nesline düşman olan ve şeytanın cennetten kovulmasına dayandığını bir sonraki makalemizde devam edeceğiz…
***

Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…

Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de.!)

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.