Tel Aviv Koridorlarında Panik Sirenleri: Türk Gölgesi Büyüyor
İsrail medyasında koparılan “Türkiye tehdidi” fırtınasının sebebi ne? Cevap, Ankara’nın Orta Doğu satranç tahtasındaki cüretkar hamlelerinde ve durdurulamaz yükselişinde yatıyor. Özellikle “Suriye’nin yeniden inşası” gibi stratejik projelerle bölgede artan Türk etkisi, Tel Aviv’in hesaplarını altüst etti.
Mossad’ın eski ağır toplarının, Türkiye’nin kendi kaderini tayin eden savunma sanayii atılımlarını ve bölgesel istikrar arayışını “Neo-Osmanlıcı hezeyanlar” olarak yaftalaması, aslında derin korkunun itirafı: İsrail’in bölgesel hırslarının önündeki son kale Türkiye’dir! Bu, soğukkanlı analizden çok, stratejik panik atağın açık göstergesi.
Bu paniğin doğal sonucu olarak İsrail, karşı hamlelerini devreye sokuyor. Bir yandan diaspora gücünü kullanarak Washington koridorlarında “Türkiye’yi durdurun!” fısıltıları yayarken, diğer yandan daha sinsi planı pişiriyor: Ankara’nın NATO üyeliğini dinamitlemek. Türkiye’nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini bahane ederek ittifaktan ihracını sağlamak ya da mevcut NATO’yu tasfiye edip, İsrail’in de içinde olacağı Türkiye’siz “NATO 2.0” kurmak. Bu senaryolar, İsrail güdümlü düşünce kuruluşları ve medya organları tarafından bilinçli olarak küresel kamuoyuna pompalanıyor. Hedef açık: Türkiye’yi Batı ittifakından koparıp yalnızlaştırmak.
NATO Çatırdıyor mu? İsrail’in Hayalleri ve Soğuk Gerçekler
Ancak İsrail’in “Türkiye’siz NATO” fantezisi, reel politikanın çelik duvarına toslamaya mahkum. Neden mi? Çünkü Türkiye, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip, terörle mücadelede eşsiz tecrübesi olan ve operasyonel kabiliyetleri tartışılmaz güç. NATO gibi devasa askeri ittifakın, böylesine kritik ve savaş tecrübesi olan müttefiki feda etmesi, stratejik intihardan farksız olurdu. Bu yüzden Ankara’sız ittifak senaryosu, masa başı komplolarından öteye gidemez.
Washington da, İsrail lobisinin tüm baskısına rağmen, sahadaki gerçekliğin farkında. Dünya kıtlığın eşiğindeyken “Tahıl Koridoru” anlaşmasıyla küresel krizi kim önledi? En hassas anlarda Rusya ile ABD arasında kritik esir takaslarını kim başarıyla yönetti?
Cevap hep aynı: Türkiye. Ankara, sadece bölgesel dev değil, aynı zamanda küresel ölçekte oyun kuran ve gerektiğinde ezber bozan aktör. Jeostratejik konumu, Rusya ile doğrudan temas hattında olması ve Avrupa’nın güvenliği için taşıdığı önem, Türkiye’yi vazgeçilmez kılıyor. Bu gerçeği göz ardı etmek, siyasi körlüktür.
Demir Kubbe’yi Sarsan Güç: Türk Savunma Sanayii ve Mavi Vatan
İsrail’in uykularını kaçıran diğer faktör ise Türkiye’nin savunma sanayiindeki baş döndürücü ilerleyişi. TCG Anadolu gibi oyun değiştirici platformlar, SİHA teknolojisindeki küresel liderlik ve milli gemi projeleri, İsrail’in bölgedeki askeri üstünlük algısını temelden sarsıyor. Tel Aviv’in bu atılımları “yayılmacı” olarak karalama çabası, aslında kendi azalan askeri avantajından duyduğu derin endişenin yansıması. Oysa Ankara için bu, dört bir yanı ateşle çevrili coğrafyada varoluşsal milli güvenlik meselesidir.
Bu gerilimin bir başka cephesi de Doğu Akdeniz. Türkiye’nin denizlerdeki milli davası olan Mavi Vatan’daki haklarını savunması, İsrail’i doğrudan karşısına alıyor. Tel Aviv’in, uluslararası hukuku hiçe sayarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile kurduğu yasadışı enerji ittifakları, Türkiye’ye karşı açık bir cepheleşme hamlesidir. Aynı İsrail, Gazze’de “Büyük İsrail Projesi” uğruna yürüttüğü soykırım politikası karşısında Türkiye’nin ilkeli duruşunu “Neo-Osmanlı hayalleri” safsatasıyla itibarsızlaştırmaya çalışarak kendi suçlarını örtme telaşında.
Suriye Arenası ve Değişen Dengeler
Suriye sahası, Türkiye-İsrail arasındaki örtülü mücadelenin en sıcak noktalarından biri. Ankara’nın “Terörden Arındırılmış Güvenli Bölge” oluşturma ve “Suriye’nin Yeniden İnşası” vizyonu, İsrail’in Kuzey Suriye’de PKK/YPG terör örgütü üzerinden kurmaya çalıştığı kukla devlet projesini doğrudan hedef alıyor ve çökertiyor. Türkiye’nin bölgeye istikrar getirme çabaları, İsrail’in yayılmacı emelleriyle taban tabana zıt. İsrail’in etkili strateji kurullarından Nagel Komitesi’nin Türkiye’yi “İran’dan daha büyük tehdit” olarak tanımlaması, stratejik hezimetin ve paniğin somut kanıtıdır.
Tel Aviv, diaspora lobileri, medya manipülasyonları ve diplomatik entrikalarla Ankara’yı durdurmaya çalışsa da, çabalar Türkiye’nin çok boyutlu, akılcı ve milli çıkarlarını gözeten dış politikası karşısında etkisiz kalıyor. Savunma sanayiinde kendi kendine yeten, TCG Anadolu gibi platformlarla denizlerde küresel güç aktarım kabiliyetine erişen Türkiye, artık oyunun kurallarını yeniden yazıyor. Eski Mossad şeflerinin bile kendi hükümetlerine “Acilen deniz kuvvetlerimizi modernize edelim!” çağrısı yapması, yeni gerçekliğin en net ifadesi. Karşılarında artık eski Türkiye yok; kendi kaderini çizen, kendi oyununu kuran Yeni Türkiye var. Ve gerçek, İsrail’in en derin stratejik kabusu olmaya devam edecek.
Ömer MEMOĞLU

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.