Dijital Kamu Altyapısı; Genetik Sağlık Faşizmi

Dijital Kamu Altyapısı İle Genetik Sağlık Faşizmine Hazır mısınız?

COVID-19 pandemisi ve teknolojik ilerlemelerle hızlanan dijital aşı pasaportları, genetik veri madenciliği, dijital sağlık etiketleri, uzaktan sağlık müdahaleleri ve sentetik biyoloji gibi uygulamalar, bireylerin sağlık otoritelerini sorgulatırken genetik bilgilerinin ticari ve siyasi amaçlarla kullanımına dair ciddi etik endişeler yaratmaktadır.gelişmeler, potansiyel olarak “sağlık faşizmi” olarak adlandırılabilecek yeni ayrımcılık ve kontrol biçimi oluşturarak bireysel özgürlükleri ve insan onurunu tehdit edebilir.

Bu makalede, bahsedilen gelişmelerin mekanizmaları ve olası toplumsal, etik ve biyoetik sonuçları derinlemesine incelenerek sağlık alanındaki yeni egemenlik biçimlerinin potansiyel etkileri ve riskleri tartışılmaktadır.

Dijital Aşı Pasaportları ve Sağlık Egemenliği

COVID-19 pandemisiyle gündeme gelen aşı pasaportları, tıbbi tercihlere dayalı ayrımcılığın ilk adımı olarak toplumsal dışlanmaya zemin hazırladı. Bill Gates’in desteklediği ID2020 projesi, dijital kimlik sistemlerini aşılama kampanyalarıyla entegre ederek, özellikle gelişmekte olan ülkelerde tıbbi müdahaleleri reddedenlerin temel hizmetlere erişimini kısıtlama potansiyeli taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün “Pandemi Anlaşması” ise ulusal sağlık egemenliğini elitlerin kontrolünde olan uluslararası kuruluşlara devrederek, gelecekteki sağlık krizlerinde zorunlu karantina, aşılama ve tedavi uygulamalarına yasal dayanak oluşturma riski barındırıyor.

Genetik Veri Madenciliği ve Biyoetik Kaygılar

23andMe ve Ancestry.com gibi şirketlerin milyonlarca insanın genetik verilerini toplaması ve ilaç/sigorta şirketlerine satması, kişisel verilerin ticarileştirilmesi sorununu derinleştiriyor. GlaxoSmithKline’ın 23andMe’ye yaptığı yatırım buna örnek teşkil ediyor.

Çin hükümetinin Uygur Türkleri başta olmak üzere geniş çaplı DNA toplama uygulaması ise verilerin etnik gruplara özgü biyolojik silah geliştirme gibi kötü amaçlarla kullanılabileceği endişesini artırıyor. CRISPR gibi gen düzenleme teknolojilerinin kontrolsüz kullanımı, He Jiankui örneğinde görüldüğü gibi etik dışı uygulamalara ve genetik olarak “geliştirilmiş” ve “geliştirilmemiş” insanlar arasında yeni ayrımcılık biçimine yol açabilir.

Dijital Sağlık Etiketleri ve Toplumsal Ayrımcılık

Sağlık verilerinin dijitalleştirilmesi ve merkezi sistemlerde toplanması, bireylerin sağlık durumlarına göre etiketlenerek ayrımcılığa maruz kalma riskini beraberinde getiriyor. Sigorta şirketleri, işverenler ve devlet kurumları verilere dayanarak farklı muameleler uygulayabilir. Giyilebilir teknolojiler ve sağlık takip uygulamaları aracılığıyla elde edilen yaşam tarzı verileri, “sağlıksız” olarak tanımlanan kişilere yönelik ayrımcı uygulamaların önünü açabilir. Ruh sağlığı uygulamaları tarafından toplanan hassas veriler ise “psikolojik risk profilleri” oluşturularak bireylerin kredi, iş ve seyahat özgürlüklerini olumsuz etkileyebilir.

Uzaktan Sağlık Müdahaleleri ve Bedenin Güvenliği

İmplante edilebilir tıbbi cihazların uzaktan kontrol edilebilir ve hacklenebilir olması, hasta güvenliği açısından ciddi tehditler oluşturuyor. FDA’nın hacklenebilir kalp pillerini geri çağırması riski somutlaştırıyor. Neuralink gibi beyin-bilgisayar arayüzleri, nörolojik hastalıkların tedavisinde umut vadeden potansiyele sahip olsa da, düşüncelerin izlenmesi ve manipüle edilmesi gibi etik dışı kullanımlara açık kapı bırakıyor. DARPA’nın askeri amaçlı geliştirdiği nörolojik izleme ve kontrol teknolojilerinin sivil alana yayılması, bireylerin duygusal durumlarının ve davranışlarının manipüle edilme olasılığını artırıyor.

Sentetik Biyoloji ve İnsan Evriminin Yapay Yönlendirilmesi

Sentetik biyoloji, DNA’yı yeniden programlayarak yeni organizmalar yaratma veya mevcutları değiştirme potansiyeli taşıyor olması insan evriminin yapay olarak yönlendirilmesi tartışmalarını alevlendiriyor. Transhumanizm akımı, teknoloji aracılığıyla insan kapasitelerinin artırılmasını savunurken, Ray Kurzweil gibi isimler insan zekasının makinelerle birleşeceği “Tekillik” öngörüsünde bulunuyor. CRISPR, mRNA ve nanoteknoloji gibi teknolojiler, insan biyolojisini temelden değiştirme gücüne sahip olsa da, “geliştirmelerin” yalnızca belirli kesimin erişebileceği ayrıcalıklar haline gelmesi eşitsizlikleri derinleştirebilir.

Büyük Sıfırlama’nın Gölgesinde Sağlık Faşizmi

COVID-19 pandemisi, dijital aşı pasaportları ve ID2020 gibi projelerle dijital kimliklerin sağlık verileriyle entegrasyonunu hızlandırarak, “Büyük Sıfırlama” hedefiyle küresel dönüşümü tetiklemesi, uluslararası sağlık düzenlemelerindeki değişimlerle ulusal egemenliği riske atarken, genetik bilginin ticarileştirilmesi mahremiyet, ayrımcılık ve biyolojik silah tehditlerini beraberinde getiriyor.

Kontrolsüz gen düzenleme teknolojileri genetik tehlikeleri artırabilirken, sağlık verilerinin dijitalleşmesi ve giyilebilir teknolojiler “risk profili” oluşturarak özgürlükleri kısıtlayabilir. İmplante cihazlar, beyin-bilgisayar arayüzleri ve askeri nörolojik teknolojiler, beden ve zihin bütünlüğünü tehdit ediyor. Sentetik biyoloji ve transhümanizm ise insan biyolojisini yapay olarak dönüştürerek etik tartışmaları ve toplumsal bölünmeleri derinleştiriyor.

Sonuç olarak, sağlık teknolojilerindeki ilerlemeler ve küresel yönetimdeki değişimler, bireysel özgürlükleri ve insan onurunu tehdit eden, kontrol ve ayrımcılık mekanizmalarını “Büyük Sıfırlama” vizyonuyla uyumlu hale getirme riski taşıdığı için temel insani yaşam hakları savunmak hayati önem taşıyor.

Küresel İfşa

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.