Aynı Ürün Neden Her Yerde Farklı Fiyatla Satılıyor?

Keyfî Fiyat Artışlarının Gizli Dinamikleri ve Fiyatlarda Kaos

Son dönemde ülkemizde yaygınlaşan keyfî fiyatlandırma, aynı ürünün farklı noktalarda bambaşka fiyatlarla satılmasıyla kendini gösteriyor. Kalite ve marka aynı olsa bile fiyatlar arasında uçurumlar oluşuyor. Coğrafi farklılıklar, kira ve işletme giderleri gibi makul nedenler fiyat farklılıklarını açıklasa da, mevcut fiyat artışları resmi enflasyon oranlarının çok üzerinde seyrediyor. Üstelik artışların büyük kısmı için geçerli gerekçe bulunmuyor. Karmaşık tablo, sadece arz-talep dengesiyle açıklanamayacak kadar derin ekonomik, psikolojik ve yapısal sorunları barındırıyor.

Paraya Güvensizlik, Mala Yatırım Refleksi

Türk Lirası’na olan güvenin azalması, üretici ve satıcılar arasında “paramı elde tutacağıma malda tutayım” refleksini tetikledi. Geleceğin fiyatları konusunda belirsizlik, malın para yerine geçmesi algısını güçlendirdi. Enflasyonun temelinde güven sarsılması yatan psikolojik durum, fiyatların kontrolsüz yükselmesine zemin hazırlıyor.

Fırsatçılık Ekonomisinin Yaygınlaşması

Piyasada “Bugün yüksek fiyattan satamazsam, yarın yerine koyamam” düşüncesi hakim oldu. Bu fırsatçılık, tedarik zincirinin her aşamasına sirayet ederek fiyatların keyfî biçimde artmasına neden oluyor. Satıcılar, kısa vadeli kâr maksimizasyonu için uzun vadeli piyasa sağlığını hiçe sayıyor.

Rekabetin Zayıflaması ve Denetim Eksikliği

Bazı sektörlerde tekelleşme artarken, aynı firmaların farklı markalarla rekabet varmış izlenimi yaratması piyasayı yanıltması, küçük üreticilerin piyasadan silinmesine ve büyük üreticilere bağımlılığın artmasına yol açıyor. Rekabet Kurumu’nun yetersiz denetimi, kartellerin güçlenmesine zemin hazırlıyor.

Enflasyon Beklentisi ve Kâr Hırsı

Yüksek faizler ve azalan talep, satıcıları bugünden maksimum kâr elde etmeye yönlendiriyor. Satışların duracağı beklentisi, fiyatların şimdiden yükselmesine neden olan strateji, piyasanın sağlıklı işleyişini engelliyor.

Resmî Verilere Olan Güvensizlik

Piyasa, resmi enflasyon verilerine değil, kendi “hissettiği enflasyona” göre hareket ederken güvensizlik, fiyatların kontrolünü zorlaştırıyor ve ekonomik belirsizliği derinleştiriyor.

Faizli Kredilerin Spekülasyona Kayması

Şirketler yüksek faizle kredi kullanıyor ve maliyet ürün fiyatlarına yansıtılıyor. Ancak krediler üretime değil, döviz, borsa ve gayrimenkul gibi spekülatif alanlara yöneliyor. Reel sektör yerine finansal spekülasyonun desteklenmesi, fiyat artışlarını tetikliyor.

Keyfî Fiyatlandırma: Temel Sorun Zihniyette

Fiyatların keyfî olması, maliyet değil zihniyet meselesidir. Devletin sadece fiyatları değil, fiyat koyma ahlâkını, rekabet ortamını ve paraya olan güveni yeniden inşa etmesi şarttır. Aksi takdirde market rafları döviz bürosuna, satıcılar karaborsacıya dönüşür.

Çözüm Önerileri: Ekonomide Güven ve Adaletin Yeniden İnşası

1. TL’ye Güvenin Yeniden Sağlanması

Enflasyonla mücadele sadece sayısal değil, psikolojik savaş olmalıdır. Para güven vermediği sürece piyasa istikrara kavuşamaz.

2. Kredilerin Üretime Yönlendirilmesi

Şirketlerin faaliyet dışı kârları izlenmeli, yüksek faizli kredilerin spekülatif alanlarda kullanımı engellenmelidir. Faiz giderleri maliyet kalemi olarak gösterilmemelidir.

3. Gerçek Enflasyon ve Piyasa Güven Endeksi

“Hissedilen enflasyon” ile “resmî enflasyon” arasındaki fark ölçülmeli, piyasa güven endeksi oluşturulup kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bu endeks, maaş artışları ve fiyat denetimleri için referans olmalıdır.

4. Rekabet Kurumu’nun Güçlendirilmesi

Rekabet Kurumu gerçek denetleyici olmalı, karteller ağır cezalarla ve kamuya açık teşhirle caydırılmalıdır.

5. Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’nun Proaktif Çalışması

Kurul, şikâyet temelli değil, proaktif hareket etmeli; cezalar sadece küçük esnafa değil, büyük üretici ve zincir marketlere de uygulanmalıdır. Şeffaf maliyet açıklaması zorunlu hale getirilmelidir.

6. KOBİ ve Yerli Üreticiye Koruma Kalkanı

Kur Korumalı Mevduat, rantiyecileri değil, KOBİ’leri koruyacak şekilde düzenlenmelidir. Rekabet eşit koşullarda sağlanmalıdır.

7. Fiyat Artışı Bildirimi Zorunluluğu

Belirli oranın üzerinde fiyat artışı yapan firmalar, bunu önceden kamuya bildirmelidir.

8. Ticaret Ahlâkı ve Şeffaf Fiyatlama Eğitimi

Organize sanayi bölgeleri ve meslek odalarında ticaret sorumluluğu ve şeffaf fiyatlama konularında eğitimler düzenlenmeli, belgelendirme yapılmalıdır.

9. Kamu Alımlarında Şeffaflık ve Yerli Ürün Desteği

Kamu, yerli ürün tercih etmeli ve şeffaf fiyatlandırma ilkelerini uygulayarak özel sektöre örnek olmalıdır.

10. Yeni Bölgesel Ticaret Ağları Kurulması

Aracılar azaltılarak küçük üretici ile tüketici doğrudan buluşturulmalı, bölgesel takas sistemleri ve alternatif para sistemleri teşvik edilmelidir. Tarım kooperatifleri ve yerel üretici birliklerine doğrudan satış kanalları açılmalıdır.

Sonuç: Fiyatlarda Keyfîlik, Merkezî Soygunun Maskesi

Fiyat sistemi tek merkezde toplanırsa, serbest piyasa değil, merkezî soygun ortaya çıkar. Aşırı fiyatlandırmanın ardında yatan karmaşık ve sinsi planlar, ekonomik yapıyı ve toplumsal düzeni tehdit ediyor. Bu gerçekler karşısında Türk halkı bilinçlenmeli ve sorgulamalıdır. Çünkü ekonomik özgürlük adil bölüşümü getirecektir. Adil bölüşüm için mücadele etmek, milli güvenliğimiz kadar yerli ve milli görevdir.

Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN

Yazar

Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.